Eserleri biliniyordu, ama adının hafızalara kazınması 2008’de Sotheby’s’in ilk kez yaptığı çağdaş Türk sanatı müzayedesiyle oldu.
Müzayedenin kataloğunun kapağında, Taner Ceylan imzalı yüzü kanlar içinde bir boksör resmi vardı, eserin adı ‘Spiritual’dı.
Hiperrealist akımın en çarpıcı örneklerindendi, Ceylan’a göre diğer eserleri gibi “Duygusal realist”ti.
Sonra bu eserin Ömer Koç koleksiyonuna katıldığını, Londra’daki evinde sergilendiğini Financial Times’ta okuduk.
Ceylan’ın ‘1881’ adlı eserinin Marc Quinn gibi bir sanatçının koleksiyonuna katıldığını da...
Sotheby’s’in çağdaş Türk sanatı müzayedelerinde eserleri en yüksek fiyatlara satılan sanatçı oldu Taner Ceylan.
Murat Pilevneli’nin kurduğu Galerist’in Art Basel’e katıldığı en pırıltılı zamanlarında Basel’de başlayan uluslararası yolculuğu daha sonra uluslararası bir galeriyle, Paul Kasmin’le devam etti, halen devam ediyor.
‘Bana olan ilgi bugün öyle, yarın başka türlü’
“Bana olan ilgi bugün öyle, yarın başka türlü.
Unutmayın ki işimden oldum, ölüm tehdidi aldım, bana tahsis edilen korumalarla aylarca birlikte yaşadım, ertesi gün ülkenin yaşayan en pahalı ressamı ilan edildim, bugün kendimi New York’ta buldum, sadece istediğim resmi yaptım diye.
Etrafımda çok şey olup bitiyor ve benim dışımda seyrediyor.
Duygusal olarak dahil olmadım, küçük atölyemde yıllardır yaptığım gibi resmimi yapmaya devam ediyorum.
Tek gayem beni resim yapma sürecimden alıkoyan etmenleri hayatıma sokmamak.
Resmi meydana getirdikten sonra çizdiği macera kendisine ait.
Her sergilendiğinde kendisini tekrar tanımlıyor.
Ben kendimi tuval başında yaşadıklarımdan sorumlu tutuyorum.
Normal sürdürdüğümüz gündelik yaşamımızın dışında akan bir yaşama sahibim resim yaparken.
Kurduğum ve oluşturduğum dünyada var oluyorum, bu benim tercihim.
Bu nedenle ikinci şahıslar nazarında ‘Süper asosyal’ olarak tanımlanıyorum.
Diğer taraftan sosyal hayatı oldukça sıkıcı ve yorucu buluyorum.
Ama tüm günümü tuval başında geçiriyor olmam da, başkalarının gözünde sıkıcı ve yorucu.
Meydana gelen resim, onu yaparken belli bir alışverişin sonunda ortaya çıkan bir yaşam formu oluyor.
‘Taner Taner’ isimli resmimden dolayı çalıştığım üniversiteden atıldığımı düşünürseniz herkese haz vermediği de ortada.”
Bir röportajında bunları diyecek kadar da mütevazı.
‘Seni Seviyorum’ sergisiyle Londra Sotheby’s’de
Geçen yıl, İstanbul Bienali’nde, Giuseppe Pellizza da Volpedo’nun 1901’de sergilenen ‘Dördüncü Güç’ adlı eserini divizyonist teknikle yeniden yapması ve sanatçının portresini de yapıp eserin tam karşısına yerleştirmesiyle dikkat çekti.
“Kanımca Volpedo’nun eserinin şu anda bu şehirde ve bu sergide olması gerekiyor çünkü eser şu anda bu ülkede olup bitenlere hem cevap veriyor hem de ayna tutuyor” diye anlattı.
Bugün Londra’da açılacak son sergisi, ‘Seni Seviyorum’, öncesinde ise İstanbul Art News’a, “Bu topraklarda kendimi kan revan içinde resmetmekten alıkoyamıyorum” açıklamasını yaptı.
‘Seni Seviyorum’ bu akşamdan itibaren Sotheby’s S2 Galeri’de.
28 Ekim’e kadar yolunuz Londra’ya düşerse kaçırmayın!