Geçen hafta Dünyanın En İyi 100 Restoranı listesinin 51-100 sırası açıklandı.
Bu listede Mehmet Gürs’ün Mikla’sını göremeyince anladık, geçen yıl 51. sırada listede yer alan Mikla’nın bu yıl ilk 50’ye girdiğini.
Önceki gün, Dünyanın En İyi 50 Restoranı Bilbao’da açıklandı ve Mikla listede 44. sıraya yükseldi.
Bu, çok büyük bir başarı.
Başta Mehmet Gürs’ü ve tabii ekibini tebrik ediyorum.
Evet, dünyanın en iyi listeleri tamamen sübjektif hazırlanıyor.
Evet, amaç ne kadar tarafsız olmak olursa olsun, bu, çoğu zaman mümkün olmuyor.
Evet, dünyanın 1 numaralı restoranı seçilen Osteria Francescana’da yediğiniz yemeği beklediğiniz kadar iyi bulmadığınız da olabiliyor.
Evet, 2 yıl üst üste dünyanın en iyi restoranı seçilen Osteria Francescana’nın şefi Massimo Bottura’nın İstanbul’da açtığı restoranı kapatmak zorunda kaldığı gerçeği de var önümüzde.
Bütün bunlar göz önüne alınınca, sadece iyi yemek de yetmiyor.
İşin hikâyesi, pazarlaması, pr’ı, networking’i derken birçok farklı aşaması da var.
Önemli olan, Türkiye’de yeme-içme alanında sürdürülebilir işler yapmak bu kadar zorken, global oyunda kalabilmek ve en büyük oyuncularla aynı ligde yarışabilmek.
Bunun için de oyunun kuralları belli, Dünyanın En İyi 50 Restoranı arasına girmek de işte bu yüzden daha da önemli.
Yıllarca konuştuk, İstanbul’da Michelin ayarında bir restoran olabilecek mi diye.
Yurt dışından her yeni dönen şef Michelin alacağı vaadinde bulundu, ama olmadı.
Çünkü gastronomi çevrelerinde konuşulanlara göre, Michelin Guide, Türkiye’ye gelmek için büyük taleplerde bulundu.
Biz Michelin’i konuşurken, gastronomi dünyasında ise Michelin’in pabucu dama atıldı, en büyük ölçülerden biri Dünyanın En İyi 100 Restoranı listesi oldu.
Bu listeye girebilmek de uzun yıllar listede kalabilmek de önemli.
Türkiye’den listeye girmeyi başaran ilk Changa oldu, 39’uncu olarak.
Artık ne yazık ki Changa kapandı.
Mehmet Gürs ise ilk kez 2015’te Mikla ile ilk 100’e girmeyi başardı, 96. sıradaydı. İstanbulluların artık daha çok yabancı turistlere bıraktığı, Yeni Anadolu mutfağı ile öne çıkan Mikla böylece tekrar gündeme geldi.
Mehmet Gürs de farkındaydı durumun, boşuna “Bin kişilik jürinin bunu görüyor olması tatlı geliyor. Türkiye’de çok fazla görülmüyordu ama iyi bir iş yaptığımızı biliyorduk. Birilerinin bunu tescilliyor olması insanın hoşuna gidiyor” demedi.
1 yılda 40 basamak yükseldi Mikla, 2016’da Dünyanın En İyi 100 restoranı listesinde 56. sıraya yükseldi.
2017’de 51. sıradaydı, şimdi ise 44. sıraya yerleşti.
Bu listede yer alan şefler yemek israfıyla ilgili çalışmalar yaparak hem kamuoyuna katkıda bulunuyor, kazandıklarını biraz da olsa geri veriyor, hem de yaptıkları sosyal sorumluluk çalışmalarıyla gastronomi dünyasındaki yerlerini daha da sağlamlaştırıyor.
Sanılandan çok daha fazla emek istiyor, Dünyanın En İyi 50 Restoranı listesine ya da benzer listelere girmek.
Sadece iyi yemek yetmiyor.
Ve bütün bu çalışmalar, yurt dışında Türkiye’nin çok olumlu bir algı yaratmasını da sağlıyor beraberinde.
Bu da gastronominin, yumuşak ekonominin gücü işte.
İşte o yüzden Mikla’nın ilk 50’ye girmesi gerçekten çok değerli.
Gurur duyuyoruz.