Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yıllarca konuştuk, İstanbul’da Michelin ayarında bir restoran olabilecek mi diye.

Yurtdışından her yeni dönen şef Michelin alacağı vaadinde bulundu, çoğuna şans verildi, ama olmadı.

Biz Michelin’i konuşa konuşa bitiremezken, gastronomi dünyasında Michelin’in pabucu dama atıldı.

Şimdi asıl ölçü dünyanın en iyi restoranları listesiyle yapılıyor ve bu listede ilk 100’e girebilmek gerçekten de müthiş bir başarı.

Şefler mutfaklarını değiş tokuş etti

Önceki gün bu listenin önde gelenleri, 17 ülkeden tam 37 şef, bir değiş tokuş gecesi yaptılar.

Haberin Devamı

Sadece ülkeleri, şehirleri, restoranları, mutfakları değil, evlerini, arabalarını, günlük hayatlarını değiş tokuş ettiler Gelinaz! için.

Katılanlara kendilerine kimin yemek yaptığı son ana kadar açıklanmadı.

Peki ama bu şefler arasında kimler vardı?

Dünyanın en iyi restoranı seçilen Noma’nın şefi Rene Redzepi, dünya ikinciliğine yükselen ve İstanbul’da da Eataly’de bir restoran açan, Moderna’daki La Francescana’nın şefi Massimo Bottura, Paris’teki La Plaza Athenee’daki restoranıyla efsane şef Alain Ducasse, Barselona’daki Pakta’yla El Bulli’nin yaratıcısı Ferran Adrià’nın onun kadar ünlenmesi beklenen kardeşi Albert Adrià…

Gürs Avustralya’da

Bu kadar önemli ismin arasında Türkiye’den de bir şef vardı, Mehmet Gürs.

Mehmet Gürs, Jock Zonfrillo’nın Avustralya’daki restoranı Orana’nın mutfağının başındaydı.

Mikla’da ise mutfakta Roma’daki Hotel de Russie’nin şefi Fulvio Pierangelini vardı.

Malum, Mehmet Gürs, Mikla ile dünyanın en iyi 100 restoranı arasına girmeyi başardı.

Üstelik de bunu o kadar sessiz ve derinden giderek yaptı ki, hepimizi şaşırttı.

İstanbulluların artık hak ettiği kadar uğramadığı, daha çok yabancı turistlerin değerini bildiği Mikla böylece tekrar gündeme geldi.

Mehmet Gürs de farkında durumun, boşuna “Bin kişilik jürinin bunu görüyor olması tatlı geliyor. Türkiye’de çok fazla görülmüyordu ama iyi bir iş yaptığımızı biliyorduk. Birilerinin bunu tescilliyor olması insanın hoşuna gidiyor.” demedi.

Bazen insan burnunun dibindekini göremiyor işte.

Haberin Devamı

Mehmet Gürs’e ayıp ettik.

Neyse ki değerini bilenler, hakkını verenler çıktı.

‘Türk yemeğine burun kıvırmayalım’

Esnaf lokantalarından öğreneceğimiz çok şey var” dediğinde kimse oralı olmadı. Konu, yeme-içme sektörü nereye gidiyora gelince, “Sağlıklı, hızlı ve hesaplı anahtar kelimeler” dedi, birçok restorancı ‘hesaplı’ya takıldı.

Şimdi ise son verdiği röportajda durumu özetledi,

“Dışarı çıkmışım, bu kadar para veriyorum, Türk yemeği mi yiyeceğim” kafasının değişeceğini sanıyorum. Çünkü biz modern Anadolu mutfağı yapıyoruz. Sadece havyarla, trüf mantarıyla olmaz. “Dünya tarhanaya, hamsiye böyle muamaleme yapıyorsa, demek bunda bir şey var. Biz de burun kıvırmaktan vazgeçelim” anlayışı yaygınlaşacak. Milli, etnik, dini bütün kimliklerden sıyrılmak istiyoruz. Yemeğe nötr bir şekilde bakıyoruz. Mesela Antakya’da Hıristiyan Arapların oturduğu bir köy var. Bir yan köy Müslüman. İkisinin de yemekleri farklı. Ben ikisinden de öğrenmek istiyorum.”

Bunun için de belli ki çok çalışıyor.

Mikla, dünyada full-time antropolog istihdam eden tek lokanta.

Haberin Devamı

Hiçbir başarı tesadüfen olmuyor işte.