BRAVO FATİH AKIN!

“Hep el üstünde tutuluyordum, çok şımartılmıştım! Ama bu, bu işin bir parçası... Boks gibi bir şey, yeniyorsun yeniliyorsun, yumruk atıyorsun yumruk yiyorsun. Rocky’de vardı ya hani, “Önemli olan yediğin yumruğun sertliği değil, tekrar ayağa kalkma çaban” türü yaklaşımlar. Biraz böyle bir durum yaşadım.”

Kendisi böyle özetledi, Ermeni meselesini anlatan filmi ‘Cut’ ile aldığı kötü eleştirileri.

Tam 11 yıl önce ‘Yaşamın Kıyısında’yla Cannes’da yarışmış ve En iyi Senaryo ödülünü almıştı.

Daha sonra ‘In the Fade Of’ (‘Solgun’) adlı yeni filmiyle Cannes Film Festivali’nde ana yarışmada yer aldı, Michael Haneke, François Ozon gibi usta yönetmenlerin filmleriyle yarıştı.

En iyi yönetmen ödülünü Sofia Coppola, en iyi film ödülünü ise ‘The Square’ ile Ruben Östlund aldı.

‘Solgun’, Fatih Akın’a olmasa da başrolü verdiği Diane Kruger’a En iyi Kadın Oyuncu ödülünü getirdi.

Diane Kruger, ödülü kabul ederken başta Fatih Akın’a teşekkür etti.

Böylece Altın Palmiye’de bir kez daha görmüş olduk, Fatih Akın yumruk yedikten sonra yeniden ayağa kalkmayı başardığını kanıtladı.

Önceki gece ise Altın Küreler’de En iyi Yabancı Film ödülünü aldı.

“Buralarda olmak çok güzel. Aday olmak çok güzeldi. Adaylık zaten benim için ödüldü. En iyilerin arasında olmak yeterdi. O yüzden de beklemedim açıkçası. Beklemediğin şey gelince daha da mutlu oluyorsun. Diane olmasaydı burada olmazdım. İnşallah Oscar’da da oluruz” diye konuştu.

Malum, Altın Küre Ödülleri Oscar ödüllerinin habercisi olarak görülüyor.

Biz inatla yıllarca ‘Türk kökenli Alman yönetmen’ diye Fatih Akın’ı belli bir kimliğe sokmaya çalıştık.

Şimdi ise ‘75 yıllık tören tarihinde ödül alan ilk Türk’ diye söz ediyoruz kendisinden.

Skandal yaratmadan, kimseyle dalaşmadan, alçak gönülle çok çalışan biri Fatih Akın.

Onu gişede ya da ödüllerde başarısız olunca ‘Alman’ diyerek dışlayıp, başarılı olunca da ‘Ödül alan tek Türk’ diye bağrımıza basmak biraz ikiyüzlülük olmuyor mu?

Bu kimlik kargaşası yerine başarısını takdir etmek daha doğru değil mi?

Özellikle de Türkiye’deki oyuncuları, müzisyenleri hatta çevreyi ne kadar desteklediği göz önüne alınınca.

‘İstanbul Hatırası - Köprüyü Geçmek’i ya da ‘Cennetteki Çöplük’ belgeselini nasıl unutabiliriz?

Altın Küreler’e bu yıl hemen hemen tüm konuklar siyah kıyafetlerle katıldı.

Amaç, kadın hareketine destek ve tacizleri protesto etmekti.

ABD’de sinema sektöründe yer alan 300’den fazla kadın oyuncu, yazar ve yönetmen, Hollywood ve diğer sektörlerdeki cinsel tacize karşı yeni bir kampanya başlattı, Time’s Up (Süre Doldu) adlı inisiyatifi kurdu.

“İşyerinde cinsel istismar, taciz ve eşitsizlik konusunda süre doldu. Şimdi, bununla ilgili bir şey yapma vakti” yazıyor Time’s Up’ın internet sitesinde,.

Kampanyayı başlatanlardan Reese Witherspoon törende yaptığı konuşmada “Sizi görüyoruz, sizi duyuyoruz. Ve hikâyelerinizi anlatacağız” dediğinde salon alkışlarla inledi.

Gururluyuz, kadınların gücü giderek daha da hissediliyor.