Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Neye niyet, neye kısmet. Cuma gecesi Şanlıurfa Belediyesi Nikah ve Konferans Salonu’nda yerimizi aldık, konser bir an önce başlasa da bitse diyoruz. Göbeklitepe’yi görmek için İstanbul’dan kalktık geldik, kendimizi bir anda Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın (DÇSO) konserinde bulduk. Daha önceki programda Göbeklitepe’den sonra Antep’e geçip Fazıl Say’ın ‘Anadolu Şarkıları’nı dinlemek vardı; olmadı, gidemedik. Şimdi ise bir çocuk konseri izleyeceğiz.
Derken orkestra sahneye çıkıyor. Bir kere çocuk orkestrası deyince okul müsameresi tadında bir şey bekliyoruz.
Orkestra üyelerine çocuk yerine genç demek daha doğru. Çünkü yaşları 11-17 arasında değişiyor. İster çocuk deyin, ister genç, sahneye çıkıp da enstrümanlarıyla kavuştukları anda hepsi devleşiyor.
Önce kendime kızıyorum, çocuk orkestrası deyip hak ettikleri değeri vermediğim için. Sonra etrafa bakıyorum, çoluk çocuk aileler toplanıp gelmiş. Hatta konser sırasında küçük çocuk izleyiciler koşturarak oyun oynuyor. Arada sesleri, çığlıkları duyuluyor. Ama orkestra benim diyen
müzisyenlerden daha profesyonel, hiç
istifini bozmadan devam ediyor. Tek
kelimeyle müthiş. Tüyleriniz diken diken oluyor.
Bütün orkestra sığmamış, sahne küçük ama salon küçük değil. İzleyiciler balkonu bile doldurmuş vaziyette. ‘Çökertme’ gibi türküler başlayınca Urfalı bir genç ayağa kalkıp başlıyor oynamaya. Nasıl bir medeni cesaret, nasıl bir kimsede kimseyi yargılamama hali inanılır gibi değil. Herkes alkışlarla tempo tutuyor. Şef Rengim Gökmen de aralarda cesaretlendiriyor izleyiciyi, “İstediğiniz gibi alkışlayın”
diyerek. Klasik müzik yapıyoruz, senfoni orkestrasıyız demeden izleyiciyle güçlü bir ilişki
kuruyor.
Üç solist eşlik ediyor orkestraya. Şenol Talınlı, Ayhan Uştuk ve Aykut Çınar’ın ‘Üç Tenor’ olarak bilinen grubu aryalar ve senfonik türküler söylüyor. Final ‘Urfa’nın Etrafı Dumanlı Dağlar’ ile yapılıyor. “Bir daha, bir daha” tezahüratları ve alkışlarla salon inliyor.
Tuhaf ama Urfa’da bu görüntüyü izleyince ister istemez içiniz umutla doluyor.
Karamsarlığa kapılmanın, her zamankinden daha da mümkün olduğu bugünlerde bu konser bünyede antidepresan etkisi yapıyor.

SONRASINDA SIRA GECESİ
Urfa’da bir gecemiz var. Tabii ki konserden sonra bitirecek değiliz. Çocuklar otellerine uyumaya dönerken, biz sıra gecesinde buluyoruz kendimizi. Üç tenor ve orkestra şefi Rengim Gökmen de aramızda. Sıra gecesinde türküler söylenirken arada tenorların sesi bastırıyor.
Çiğköfte ritüeliyle davul çıkıyor ortaya. Çiğköfte önünüzde yoğrulurken bir de bangır bangır yanar döner davul şovu oluyor, sonunda davuldan alevler yükseliyor.
Klasik müzikçiler aynı konserde olduğu gibi sıra gecesinde de kimseye tepeden bakmıyor, her şarkı söyleyeni, dans edeni yüreklendiriyor. Böylece kalbimizi bir kez daha kazanıyorlar.
Sıra gecesinde uzun süre yerde oturmaktan tutuluyorsunuz zaten, bir süre sonra mecburen ayağa fırlıyorsunuz ayakkabısız, çoraplarınızla. Çoraplarla gezdiğiniz bir ortamda ister istemez daha rahat hissediyorsunuz kendinizi. Üstelik öğlen Cevahir Han’da yediğiniz harika yemekleri de biraz olsun eritme çabası da var. ‘Borani’den
‘lebeni’ye yöresel yemekleri denemiş,
üstüne de menengiç kahvesiyle bastırmışız. Sıra gecesini sabaha kadar uzatmadan bitiriyoruz.
Hiç planda yokken ertesi gün DÇSO’nun Gaziantep konseri olduğunu öğrenip “Sabah biz de Antep’e gidelim, Zeugma’yı da görelim” diyoruz. Göbeklitepe ve Zeugma’yla devam edeceğiz.