“Kazandığımızda Alman’ım, ama kaybettiğimizde bir göçmenim.”
Mesut Özil, bir cümleyle özetledi durumu.
Hem Alman Milli Takımı’ndan ayrılmasına neden olan kabul edilemez davranışları hem de bu vesileyle tüm dünyada göçmenlerin daima yaşadığı sıkıntıları dile getirdi.
Çinli aktivist sanatçı Ai Weiwei’den Brezilyalı yazar Paulo Coelho’ya birçok isim Mesut Özil’in yanında yer aldı, Mesut’a destek oldu.
Ama tabii Ai Weiwei’den Paulo Coelho’ya bu değerli isimlerin takipçileri arasında Mesut’u acımasızca eleştirenler de oldu.
Sanki Türkiye Cumhurbaşkanı’yla fotoğraf çektirmesi kabul edilemez bir şeymiş gibi.
Tabii ki annesinin babasının, köklerinin ait olduğu ülkenin Cumhurbaşkanı’yla bir araya da gelir, fotoğraf da çektirir.
Bundan daha doğal bir şey olabilir mi?
Cumhurbaşkanı’yla çekilen her fotoğrafın politik bir açıklaması olması da gerekmiyor zaten.
Söz konusu unvana saygı da olabilir, ortak futbol merakı da olabilir, hatta politik de olabilir.
Kimse kimseyle aynı görüşte olmak zorunda da değil zaten, önemli olan, aynı görüşte olmadıklarımıza da saygı duyabilmek, hoşgörülü davranabilmek.
Dünya çapında, son derece yetenekli bir yıldız Mesut Özil, 92 maç yapmış, dünya şampiyonu olmuş.
Alman Milli Takımı’nda görev almış Mustafa Doğan’ın dediği gibi, “Mesut Almanlar için rol modeldi, Almanya’da genç futbolcuları kazanmak adına bir örnekti. İşte görüyorsunuz, Mesut bizi tercih etti, bizimle dünya yıldızı oldu. Bunu siz de başarabilirsiniz görüşünün örneğiydi.”
Mesut, Türkiyeli anne-babanın çocuğu olarak doğmuş, Alman Milli Takım forması giymiş diye sosyal medyadan da hakaretlere maruz kaldı, maçlarda da ıslıklandı.
İlkay Gündoğan ile birlikte Almanya’da günah keçisi ilan edildi.
Almanya ise başarısızlığın üzerini böyle örtmeye çalıştı.
Almanya Federasyonu Başkanı Grindel’in davranışları kabul edilemezdi.
Mesut çok doğru bir karar verdi, Alman Milli Takımı’ndan ayrılarak.
Onu eleştirenler “Zamanında Alman’ım diyordu, şimdi mi Türk oldu?” diyor.
Oysa Mesut hem Türk hem Alman ve bu durum bütün göçmenler için geçerli.
Önemli olan, kazanınca yaşadığınız ülkenin, kaybedince köklerinizin olduğu ülkenin insanı olarak ayrımcılığa maruz kalmamak.
Kalbimiz Yunanistan’la
Mesut Özil’e düşman olanlarla Yunanistan’daki faciaya bakıp “İyi ki yandı” diyenler benim için aynı.
Türk de olsa Alman da olsa Yunan da olsa, böyle korkunç bir olayda üzülmemek için kalpsiz olmak gerekiyor.
Hatta o kalpsizler utanmadan “Yunanları denize dökme esprisi” bile yaptı kendi aralarında.
İnanılmaz ama bu faciayı espri malzemesi olarak görenler bile oldu.
Oysa biraz kalbi olan, biraz duyarlı herkes Yunanistan’da yaşananları canı yanarak ve facianın bir an önce bitmesini dileyerek izledi.