Tam 14 yıl önce büyük bir yenilikti Tepebaşı’ndaki Nupera. Mehmet Gürs’ün Lokanta’sından, Defne Koryürek’in Refika’sına, alt kattaki kulüpten kapıdaki sıkı güvenliğe kadar her detayı konuşulurdu.
Yazın Nuteras’la da aynı etkiyi yarattı, ‘Salça’ lakaplı DJ Cenk ile Nuteras geceleri uzadıkça uzadı.
Ekibe eklenenler de, kadrodan ayrılanlar da oldu.
Menderes Utku, Muzaffer Yıldırım ve Mehmet Gürs ise Nupera gecelerinin demirbaşıydı.
Derken Mehmet Gürs’ün ayrılıp Mikla ve Numnum’a yoğunlaşmasıyla yeme-içme bölümünde önemli değişiklikler oldu. Meşrutiyet Caddesi üzerindeki 200 yıllık ‘Passage de Petit Champs’ adlı tarihi pasaj The House Cafelerin şefi Coşkun Uysal ve Esra Muslu’nun Moreish’inden Elif Yalın’ın Delicatessen’ine birçok
restorana ev sahipliği yaptı ama hiçbiri Lokanta kadar
uzun ömürlü olmadı.
Nupera daha sonra düşüşe geçti, yeni açılan mekanlar arasında eski popülaritesini koruyamadı. 2 yıl önce ise arka odasında Pop’un açılmasıyla bir geri dönüş yaptı, ama o geri dönüş de çok uzun soluklu olmadı, olamadı.
Şimdi Nupera’yı aynı binada bulunan Tabanlıoğlu Mimarlık’ın satın aldığı ve binayı otel yapmak istedikleri konuşuluyor.
Tepebaşı’nda adım başı bir
otel olacak artık. İstanbul bu kadar çok oteli ve yeme-içme mekanını kaldıracak mı, hep birlikte göreceğiz.
İstanbul’da bu kadar potansiyel var mı?
Son zamanlarda işletmeciler hep aynı şeyi konuşuyor.
Spago, Alancha, Soho House derken uluslararası ya da uluslararası standartlarda birçok yeme-içme-eğlence mekanı geliyor İstanbul’a, peki ama İstanbul’da zaten kemik bir kitle var ve o kitle bütün bu mekanları ayakta tutmaya yetecek mi? Birçok işletmeci son anda yeni açacakları mekanlardan vazgeçti. Tabii bunda bir kez daha beklenen ekonomik krizin de etkisi çok. İstanbul’da henüz böyle bir potansiyel yok aslında diye konuşuluyor işletmecilerin arasında. Bu da demek oluyor ki, mekanların bazıları ayakta kalacak, bazıları ne yazık ki kalamayacak.
‘29’ Bodrum’a dönüyor
Metin Fadıllıoğlu’nun yarattığı 29, Maki’den sonra Alaçatı’da devam etmişti yazlık çıkarmasına. Şimdi ise Bodrum’da Tilkicik koyunda bir arazi almışlar, bu yaz 29 burada açılacak. Mykonos’taki Nammos gibi hem plaj hem restoran olacak. Heyecanla bekliyoruz.
Mehmet Uluğ anısına…
Babylon Asmalımescit’i değiştirdi, dönüştürdü.
Şimdi aynı değişim, kuruluşundan tam 16 yıl sonra, Bomonti’de yaşanacak. Babylon Eylül itibariyle Bomonti Bira Fabrikası’na taşınınca.
Üstelik bu sefer yalnız da değil. Yanında başka mekanlar ve hatta tasarım ofisleri bile taşıyacak. Aynı Asmalımescit’te olduğu gibi Bomonti’de de bu değişim iyi karşılanacak.
Her değişimde olduğu gibi Asmalımescit’in dönüşümünden şikayetçi olanlar da oldu ama kimse çıkıp da bir gün Babylon’u suçlamadı. Nedeni basitti; Babylon herkesin ruhuna dokunan şeyler yapıyordu; hayatlarımızı güzelleştiriyordu. Canlı izlemeyi asla ummadığımız müzisyenleri ayağımıza getiriyordu. Boşuna rahmetli Mehmet Uluğ, “Hayal bile edemezdik, gerçek oldu” dememişti. Çeşme’nin bile Bodrum’a rakip olması Babylon’un Çeşme çıkarmasıyla oldu. ‘Pozitif’ ile de şahane organizasyonlara imza attılar.
Üç kişiydiler o zaman, Mehmet-Ahmet Uluğ ve Cem Yegül. Mehmet Uluğ aramızdan çok erken ayrıldı; 1990’da gerçekleştirilen ilk Akbank Caz Festivali’nden kendisini kaybettiğimiz Kasım 2013’e kadar festivalin direktörlüğünü yaptı.
23 yıl boyunca Akbank Caz Festivali’nin proje sorumluluğunu üstlendi ve festivali Avrupa’nın en önemli müzik organizasyonlarından biri olan Europe Jazz Network’te temsil etti. Birçok müzisyen ile sayısız özel projeye imza attı.
Geçen yıl tam 23 müzisyen Akbank Caz Festivali kapsamında Mehmet Uluğ’un anısına Babylon’da sahneye çıktı.
Yarın ve perşembe akşamı ise David Murray Infinity Quartet, Mehmet Uluğ için yazdıkları müzik ile Babylon sahnesinde.
Kaçırmayın!