'Yeni mekânlar Beyoğlu gibi tarihi bir semtin ruhunu öldürür mü?’ diye soruyorduk
Çok değil, bundan 7-8 yıl önce Tepebaşı’nda Ayşe Kucuroğlu Public’i ve Mithat Can Özer 11.11’i açtığında “Tünel’de vale ve korumalı mekânlar olur mu?” tartışmaları yapıyorduk.
Ondan da önce Mısır Apartmanı’nda 360 ilk açıldığında İstiklal Caddesi şoförlü arabalardan geçilmiyordu.
“Caddenin trafiğe kapalı olması bile kimseyi durduramıyor” diyorduk.
Sonra ne oldu?
360’ın açılış tantanası bitti.
Her şey çok kısa sürede normale döndü.
Bir ara Asmalımescit’te kalabalıktan yürünemiyordu.
Oysa Tünel ve çevresi konut alanı değildi.
Gece kulüplerinin gürültüsünden semt sakinlerinin uyuyamadığı bölgeler de değildi.
Yedi gün 24 saat açık bir yaşam alanıydı Beyoğlu.
Her tarz insanla burada karşılaşabiliyordunuz.
Beyoğlu’na asıl ruhunu veren de bu insanlardı zaten.
Peki ama şimdi durum nasıl?
Gidenlerin yeri doldurulamıyor
Çok değil, birkaç yıl önce “Etiler kalabalığı Beyoğlu’nu bozar mı?” tartışmaları yaparken hemen sonrasında Beyoğlu, İstanbullular tarafından neredeyse terk edilmiş duruma geldi.
Her zaman olduğu gibi, çeşitli nedenlerle artık gitmediğimiz yerler kapanmaya yüz tuttuğunda itiraz ettik, ama onda bile davranışlarımızı değiştirip de gidemedik o mekânlara. Uzun zamandır sadece yabancı turistler vardı Beyoğlu’nda, e onlar da bir süredir yok zaten...
Eskiden Beyoğlu’nda yeni açılan kafeler, restoranlar, kültür-sanat kurumları haberleri gelirdi, şimdi ise kapananların haberleri geliyor ardarda.
Tek bir neden yok aslında.
Yüksek kiralardan en vasat kafelerde bile fahiş fiyatlara yemek yenilebilmesine kadar birçok neden var. Tabii her köşe başında olan mağaza ve zincirlerin caddede bir dönem birden fazla yer açmasının da...
Bu sefer, en büyük sıkıntı gidenlerin yeri çabuk doldurulamıyor, boş kalıyor kepenk indiren dükkânlar.
İşte o boş dükkânlar ürkütüyor, Beyoğlu’nun geleceğini daha da çok sorgulamamıza neden oluyor.
Her şeye rağmen Beyoğlu hâlâ şehrin en kozmopolit ve en güzel yerlerinden biri.
Yakup’tan Münferit’e, Nupera’dan Off Pera’ya, Adana İl Sınırı’ndan Sefahathane’ye, Büyük Londra Oteli’nden Mama Shelter’a sevdiğimiz o kadar çok yer var ki burada.
Ambulansın peşine takılan arabalara benzemeden, lokomotif olabilecek yeni bir mekân açılmadan da Beyoğlu’nu yeniden sahiplenmeliyiz.
Hiçbir şey gözümüzü korkutmamalı.