Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Üç kız arkadaş tam da havaların yeni yeni ısındığı yaz günlerinde deniz, güneş, kumu bir kenara bırakıp Belgrad’a tatile gider mi?

Gider gitmesine de, öncesinde Belgrad müdavimlerinden Levent Özçelik’i arayıp tüyolar ister mi?

İstemekle de kalmaz, şehrin en iyi restoranlarından Dijagonala 2.0’nin sahibi Vladimir Melentijavic, kısaca Vlada’nın cep telefonuna ve gezilecek görülecek yerler listesine kavuşur.

Dünya çok küçük, Belgrad’da tanıdık çıktı diye sevinirken, “Dünya küçük değil, artık çevreler büyük” diyor bir arkadaşım, haklı.

Haberin Devamı

Emin ellerdeyiz, başımız sıkışırsa Vlada’yı ararız derken ona da gerek kalmıyor, son zamanların en heyecanla beklenen filminin ekibi ve Türkiye Büyükelçisi Mehmet Kemal Bozay ve eşi Azra Hanım sahip çıkıyor bize.

Bizi öyle bir gezdiriyorlar ki Belgrad’ı sevmemek mümkün değil.

1 saat 15 dakikada vizesiz gidiliyor her şeyden önce.

Havaalanı küçük, derli toplu, uzun kuyruklar, beklemeler yok.

Şehir Berlin’i andırıyor biraz, öyle bir kent kültürü var.

Supermarket diye tasarım ürünlerin satıldığı bir mağaza-kafe ve restoran var mesela. Belgrad’dan çıkan bir marka ama Berlin’de de bir şubesi var.

Belgrad’ın Berlin’den daha da iyi yanı, yeme-içmenin son derece ucuz olması.

En lüks restoranlar bile bizim en vasat yerlerden daha uygun fiyatlı.

Kalemegdan ve Knez Mihajlova Caddesi’nde uzun yürüyüşler yapıyor, parklarda yayılıyor, Tuna ve Sava manzaralarını izliyoruz bol bol.

Şehir, sürprizlerle dolu, Hello!’nun kapağında Meryem Uzerli fotoğrafı da görüyorsunuz, Nikola Tesla’nın daha önce hiç duymadığınız buluşlarından da haberdar oluyorsunuz, bir pazar gecesi bile hiç ummadığınız bir yerde canlı müzikle de eğlenebiliyorsunuz.

Güzel restoranlardan Manufaktura’da sakin sakin yemek yerken, birden müzik bizi başka bir masaya çağırıyor.

12 kişilik bir doğum günü kutlamasında buluyoruz kendimizi.

Gecenin sonu malum, yan masadan doğum günü pastası yolluyorlar, biz de Türkçe bir iyi ki doğdun şarkısı patlatıyoruz onlara.

Altta kalmıyorlarlar, Tarkan’dan ‘Şımarık’ geliyor hemen akabinde.

Haberin Devamı

Böyle sıcak ilişkiler var Belgrad’da, Türkleri seviyorlar, Sırpça birçok kelime Türkçeyle aynı zaten.

Ertesi akşam Savanora’ya gidiyoruz.

Çok şık bir restoran, sahibinin Manufaktura’yla aynı olduğunu öğreniyoruz.

Yemekler başarılı, nehir manzarası daha da güzel.

Ama Belgradlılar yine de sevememiş burayı, nedeni Arapların bu bölgeyi yeni bir yerleşim ve alışveriş merkezi yapma girişimleri.

E, haksız değiller.

Yeşili öyle bir koruyorlar ki bütün şehir çim kokuyor.

Küçücük alanları olsa da yeşilden vazgeçmiyorlar.

Tam da bizdeki gibi!

Tatilin sonunda gidebiliyoruz Vlada’nın restoranı Dijagonala’ya.

Vlada’nın babası Novak, uzun yıllar Yugoslavya Devlet Başkanı Josef Tito’nun aşçılığını yapmış.

Belgrad’a gelen tüm ünlü isimler buraya uğruyor.

Belgrad deyip geçmeyin, Lady Gaga da birkaç hafta önce orada tatildeydi, film çeken sevgilisinin yanında.

Son gecemizde Hot Mess adlı nehir üzerinde bir gece kulübüne gidiyoruz.

Ortadaki havuzuyla, sanırsınız, Los Angeles’ta bir gece kulübü.

Tek fark, Sırplar çok ama çok uzun.

Haberin Devamı

Hatta topuklara en karşı olan arkadaşımdan yiyorum fırçayı, “Topuklu ayakkabılarından vazgeçecek bir burayı mı buldun?” diye.

Gerçekten de Belgrad gezisinde en vazgeçilmemesi gereken şey topuklu ayakkabı olabilir.

Siz bakmayın, Belgrad yürüyerek keşfedilmesi gereken şehirlerden diyenlere.

Belgrad’ı bir an önce tatil listenize alın.