Yıllarca Bodrum’u St. Tropez’yle karşılaştırdık, Çeşme’yi İbiza’yla...
En başarılı işletmeciler Bodrum’u St. Tropez’ye, Çeşme’yi İbiza’ya benzetmeye kalktı, “O zaman yabancı turist neden onlar dururken bize gelsin?” sorusunu kale almadı.
Sonunda St. Tropez, İbiza ve Mikonos’un tanınmış markaları bu yaz Bodrum’da şube açtı.
Peki ama Bodrum’u, Çeşme’yi ve diğer tatil destinasyonlarımızı ve onların karakteristik mekânlarını markalaştırmak yerine neden yabancı markaları ayağımıza getiriyoruz?
Sonra da gösterişli mekânlara “Lüks ama ruhsuz” deyip, vasat yemeklere, kötü servise burun kıvırıyor, fahiş fiyatlara dayanamayıp Yunan adalarına kaçıyoruz.
Yunan adalarına gitmemizin en büyük nedeni Bodrum’un, Çeşme’nin eski haline duyulan özlem aslında.
Sadece Bodrum, Çeşme değil, Assos’tan Datça’ya her tatil bölgesinde aynı kan kaybı ne yazık ki yaşanıyor.
Tahta sandalyeler atılıyor, yerine plastikler geliyor, taze deniz balıklarının yerine bırakın çiftlik balıklarını, süpermarketlerden alınan donmuş ürünler geliyor.
Sadece tat değil, doku da hızla bozuluyor. Yeni inşaatlar, yeni oteller yapılıyor.
Bir son dakika haberi olarak “yaz”
Yeni projelerde sanki yazın gelişi önceden belli değilmiş, sanki “Hadi yarın yaz geliyor” bir son dakika haberiymiş gibi davranılıyor.
En lüks oteller bile sezon ortasında daha eşyaların üstündeki fiyat etiketlerini sökmeye vakit bulamadan açılıyor. Zaten “en en en” sıfatlar genelde içi doldurulamadığı zaman karşımıza çıkıyor.
İstanbul’dan Bodrum’a sıradan inşaat projeleri bile Venedik, Toskana, Hyde Park gibi isimlerle süsleniyor.
Yabancı isimler katma değermiş gibi... Sanki şehirlerimiz, tatil bölgelerimiz başlı başına bir şey değilmiş, sanki kendi başlarına yetmezmiş gibi. Bırakalım, İstanbul İstanbul gibi kalsın, Bodrum Bodrum gibi...
Yoksa hep aynı şeyden şikâyet etmeye devam edeceğiz: Türkiye’nin değeri yeterince bilinmiyor. Oysa bu yaz, her şeye rağmen, Tripadvisor Londra’dan sonra İstanbul’u ikinci en iyi tatil destinasyonu seçiyor.
İstanbul, en büyük, en lüks, en pahalı, en yeni yapılarıyla değil, maalesef hızla yok olan tarihi dokusu ve kültürel mirasıyla öne çıkıyor.
Aynı bir zamanlar Bodrum ya da Çeşme’nin doğasıyla, dokusuyla ve doğallığıyla olduğu gibi...