Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu hafta sonu New York Eski Belediye Başkanı Michael Bloomberg İstanbul’daydı. Kendisi 33 milyar dolarlık servetiyle dünyanın 16’ncı en zengini.
Bloomberg, Koç Üniversitesi’nde fahri doktora alırken, mezuniyet töreninde bir de konuşma yaptı. Konuşmanın en can alıcı noktası; kovulmakla ilgiliydi.
“Ben de 50 yıl önce, bu aylarda sizlerin yerindeydim. 1964 yılında elektrik mühendisliği diplomamı aldım ama mühendis olarak hiç çalışmadım. Bir gayrimenkul işini nasıl yöneteceğimi düşünerek, üstüne bir de işletme okudum. Bunun yerine, kendimi hiçbir şey bilmediğim başlangıç seviyesinde bir işte buldum. Bu işi de kovulduğum güne kadar yaptım. Kovulmak, başıma gelen en iyi şeylerden biri oldu. Kovulmasaydım kendi teknoloji şirketimi kuramayacaktım, New York Belediye Başkanlığı’na aday olamayacaktım, kendimi hayırseverliğe adayamayacaktım, bu mezuniyet konuşması için buraya davet edilmeyecektim.
Üniversiteden mezun olduğunuz gün, bütün kariyerinizi planlayamazsınız; kariyeriniz dümdüz ilerlemez, böyle olacağını düşünürseniz hayal kırıklığına uğrarsınız.”
İlham verici bir konuşmaydı, her kapanan kapının yeni bir kapı açacağını müjdeliyordu. Tabii bahsetmediği tek bir nokta vardı, o da kovulurken aldığı 10 milyon dolarlık tazminattı...

Haberin Devamı

MUDO SANAT KOLEKSİYONU

Sonunda Tuzla’daki Mudo merkezini görme fırsatım oldu. Hiçbir şirketin ofisini görmeyi böyle merakla ve heyecanla beklemiyordum.
Mudo’yu özel yapan tabii ki Mustafa Taviloğlu ve müthiş sanat koleksiyonuydu.
Mustafa Taviloğlu’nun sanat koleksiyonerliğine nasıl başladığını daha önce kendisinden dinlemiştim.
Çocukluğunda Fatih’teki evlerinde hiç resim olmadığından başlayıp, sanatçılarla tanıştıkça “Bunlar başka” deyip sanata nasıl ilgi duyduğunu, sanatçılarla ilişkilerin önemini, kendisinden önce yapılmış işleri artık almadığını anlatmıştı.
43 senelik koleksiyonerlik hayatında büyük hatalar da yaptığından söz etmişti.
“En büyük hatam sadece bizim resmimize bakmak oldu, okyanusta ne yaparım diye korktum. Son altı senedir yurt dışındaki fuarları da takip ediyorum, 10 sene önce ise yerleştirme ve video toplamaya da başladım. Başta yadırgadığım şeylerden çok kaybettim. Örneğin Mübin Orhon’un şimdi milyon dolar eden işlerini alabileceğim zaman almadım. İstanbul’dan Paris’e Mübin Orhon’a dostum Komet’le rakı ve erik götürdük.
İşlere baktım, boş duvar gibi geldi, hanıma baktım ondan da bir işaret gelmeyince rakıları ve erikleri bırakıp çıktık. Oysa o gün, onlarca resim alabilirdim” diye anlatmıştı. Sonra da eklemişti, “Koleksiyonerin görevi paylaşmak, Türk sanatında ilk özel koleksiyon kataloğunu hazırladım. Mucize yok, dünden bugüne koleksiyoner olunmaz. Vakit vereceksin!”

“ODUN OLSA YEŞERİR”
43 senelik tutkusunun ve emeğinin sonucunda gözüne güvendiğini de “Odun olsa yeşerir” diye özetlemişti Mustafa Taviloğlu.
Artık 2010 ve sonrası resimleri ve hiç bilmediği genç sanatçıların işlerini topladığını söylemişti. “Çok para vermem, sanatçının adını sormam, yaşını sorarım, yaşı yüksekse fiyatını bile sormam” demişti.
İşte şimdi Mudo’nun Tuzla’daki tesislerinde koleksiyona son katılan eserleri, Aslı ve Ömer Taviloğlu ile birlikte inceliyoruz. Tuzla’da karşıma bir çağdaş sanat müzesi çıkmasını bekliyordum. Yanılmamışım.
Ufkum açılıyor, dev mobilya depolarında bile Haluk Akakçe videolarıyla karşı karşıya çalışılıyor. “Burası müze olmalı, herkes gezebilmeli” diyorum. Borusan Contemporary gibi hafta sonları burayı ofis-müzeye çevirmek istediklerinden bahsediyorlar.
Ayrıca Mecidiyeköy Ortaklar Caddesi’nde koleksiyona kalıcı bir alan oluşturma projesi de var.
Heyecanla bekliyoruz.