Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hem hiç durmadan şikayet ediyoruz; olanlardan, gidişattan, hem de iyi bir şey olduğu anda onu da nasıl aşağı çekeriz diye kurulmuş gibi çalışıyor kafalar.
Cem Yılmaz bir film yaptı, demediğimizi bırakmadık. Boşuna “Ne zaman iyi bir şey yapsak, böyle tuhaflıklarla karşılaşıyoruz” demiyor.
Adana turnesine giderken pilotla tekme tokat kavga haberinden, gişede aynı kulvarda olmadığı filmleri geçip geçemeyeceğine kadar...
“Kanyon’daki galadan çıkıp doğrudan Adana turnesine özel uçakla gitti” derken; Adana ile İstanbul arasında kaç saat fark var sanıyor olabilir yazanlar? Bahsettikleri saatlerde Cem Yılmaz ve ‘Pek Yakında’ ekibi tam kadro Bebeköy’deki Backyard’ta filmlerini kutluyordu. Adana turnesine ertesi gün gittiler.
Uçakta pilot dövmek kadar absürd kaç şey olabilir?
Kim olursanız olun; Cem Yılmaz da olsanız, uçabilen bir süperkahraman olmadığınız sürece cesaret edebilir misiniz uçakta pilota elinizi kaldırmaya? Söz konusu kendi can güvenliğinizken?
Sonradan anlaşılıyor ki, fazla yakıt yüzünden bir sorun yaşanmış ama bu pilotla yumruk yumruğa kavga etmekle aynı şey mi?

‘PEK YAKINDA’ GÜLDÜRÜYOR
Filmi konuşacağımıza böyle saçma sapan şeyler konuşur olduk. Oysa son zamanlarda yüzümüzü güldüren çok az şey var. İşte bunlardan biri Cem Yılmaz’ın son filmi ‘Pek Yakında’.
‘Pek Yakında’, Türk sinemasına ve kendi tabiriyle filmciliğe ilan-ı aşk ediyor.
Türk sinemasını 100. yılında, eski Yeşilçam melodramlarından ucuz fantastik bilimkurgulara, seks filmlerinden Cem Yılmaz filmlerine kadar birçok farklı dönemine göndermeler yaparak anıyor. Bizi, bize anlatıyor. Yabancıların anlayamayacağı bir dilde. Bunu yaparken de bazı sahnelerde kahkahalarla güldürüyor, bazı sahnelerde ise gözlerinizi yaşartıyor.
Filmde sürpriz oyuncular da var, Nurgül Yeşilçay, Mazhar Alanson ve Cem Yılmaz’ın abisi Can Yılmaz gibi. Hâlâ izlemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz.

“İNSANLAR BEĞENSİN DİYE...”
“Filmlerimi insanlar beğensin diye yapıyorum. Ben henüz, insanlar izlemese de, beğenmese de olur kafa yapısına gelemedim. Sinema yaparken yeteri kadar empati kurduğumu düşünüyorum izleyecek kişiyle. Fakat bundan fazlası da değil.
Yani kalabalıkların beklentisini karşılamak gibi bir hilem yok. O hile kimsenin elinde yok bence. Buna yönelik bazı hileler vardır belki ama Türk filmlerinde görmüyorum böyle belirgin bir taraf.
Şöyle hileler vardır, onları anlamlı bulabilirim; mesela denir ki, ‘Filmin bir şarkısı olsun, akıllarda kalsın’. Filme bu şekilde bir şeyler katma fikri halisane duygularla olabilir, şeytanlıkla da olabilir.
Bunun da pek bir önemi yoktur aslında. Bizim filmin böyle bir tarafı yok.
Aklımın erdiği şeyler değil bunlar.
Erse, niçin yapmayayım ki? Filmi bir
anda uçurmanın bir formülü olsa keşke. Bunların peşinde de koşmam. Vaktimi hatırda kalacak şeylere ayırmayı tercih ederim. Benim sahnede yaptığım gösteri de, çok az insanı ilgilendiren bir iş. Fakat birileri eğlenince kulaktan kulağa yayıldı.
Ondan sonra her yaptığınız işten bir gösteri performansı beklenir oluyor. Siz hiçbir filmde iki saat durmadan komik şeyler söylendiğini gördünüz mü?”
Cem Yılmaz Ayşegül Dinçkök’e verdiği röportajda film ve izleyiciyle ilişkisini işte böyle anlatıyor. Filmin samimiyeti işte bu açıklamalardan da belli oluyor.

Haberin Devamı

DÜZELTME: Çarşamba günü Zeynep Fadıllıoğlu hakkındaki yazım editoryal bir hata nedeniyle bana ait olmayan ve gerçeği yansıtmayan bir başlıkla yayınlandı, düzeltir özür dilerim. İyi bayramlar...