Pandemi döneminden en çok yeme-içme ve eğlence sektörü etkilendi. Restoranlar halen kapalı ama elbette bir süre sonra açılacaklar.
Peki ama gece kulüpleri ne olacak? Onlara sıra gelmesi daha uzun sürecek gibi görünüyor. Bu durumda Avrupa’nın en çılgın gece hayatı Berlin’den yaratıcı çözümler geliyor. Malum, Berlin gece hayatı denince akla gelen ilk yer Berghain’dı. Kapıdan girmenin en zor olduğu, uzun süre sıra beklemek gereken bir gece kulübü Berghain, beklerken de siyah giyinmiş olmak ve olabildiğince sakin bir tavır sergilemek gerekiyor. Klasik bir gece kulübü değil, farklı türlerde elektronik müziğin çalındığı odalara bölünmüş dev bir yapı. Hiçbir yerinde oturacak alan yok, çünkü herkes dans ediyor. İçeride fotoğraf çekmek kesinlikle yasak.
Eserler kulüpte
Berghain’ın ünü, dünyanın en iyi DJ’lerinin burada çalmasından ve tabii tüm hafta sonu boyunca hiç durmadan eğlenilebilmesinden geliyor. Sadece Berlin’in değil; dünyanın en ünlü gece kulüplerinden biri olan Berghain, Avrupa’da gece hayatının pandemi nedeniyle sekteye uğraması nedeniyle dans pistini tam 80 Berlin merkezli sanatçının eserlerini sergilemeye ayırdı. Berlin’de Bergama Müzesi, Yahudi Müzesi gibi önemli müzeleri zaten gezdiyseniz, galerileri takip ediyorsanız ama daha özel koleksiyonlar görmek istiyorsanız en öne çıkan koleksiyon Boros Koleksiyonu.
Koleksiyon kadar II. Dünya Savaşı’nda sığınak olarak kullanılan binası da ilginç. Boros Vakfı, Berghain ile iş birliği yaptı ve ortaya Studio Berlin çıktı. Studio Berlin, Berlin Sanat Haftası’nın tam ortasında, Gallery Weekend’de açıldı. Aralarında Olafur Eliasson, Cyprien Gaillard, Wolfgang Tillmans, Rosemarie Trockel ve Isa Genzken gibi tanınmış isimlerin de Anne Imhof, Klara Lidén, Robin Rhode, Rirkrit Tiravanija ve Raphaela Vogel gibi genç yıldızların da olduğu 80 çağdaş sanatçının eserleri kulüpte sergilendi. Sergi, kulübün üç katındaki dans pistlerine yayıldı, en önemli özelliği ise katılan sanatçıların hepsinin Berlin merkezli olmasıydı.
Bu, aslında Berghain’ın ilk sanat eseri sergilemesi değil, daha önce Norbert Bisky ve Wolfgang Tillmans gibi sanatçıların eserlerini de kulüpte sergilediler.
İlk karantina döneminden hemen sonra ise kulüpte TamTam adıyla bilinen sanatçılar Sam Auinger ve Hannes Strobl’ın ses enstalasyonunu sosyal mesafe kurallarına uygun bir şekilde ziyaretçilere sundular.
Bahçede PCR test merkezi
Studio Berlin’in hedefi, güçleri birleştirerek Berlin’in kültür-sanat hayatına katkıda bulunmak, pandemiden olumsuz etkilenen gece hayatına ve sanatçılara destek sağlamaktı. Mart 2020’den beri kapalı olan gece kulüplerinin karantina döneminde en çok zarar gören sektörlerden biri olduğu biliniyor, henüz yeniden açılma konusunda da bir gelişme yok. Bu durumda gece kulüplerini de yaşatmak için alternatif yollar aranıyor ve çağdaş sanat iş birliği önemli bir adımdı.
Sergi, önceden online rezervasyon yaptırarak gezilebildi.
Daha sonra ise Berlin’in bir başka ünlü gece kulübü KitKat Club, ayakta kalabilmek için bahçesini bir Covid -19 PCR test merkezine kiraladı. Gece kulübünün kapısındaki görevliler şimdi test sırasına girenlerin başında duruyor, güvenliği sağlıyor. Kulübün sahibi Kristin Krüger, Covid -19’a yakalandığında uygun fiyatlı ve hızlı sonuç alabileceği test merkezi bulmakta güçlük çektiği için bu kararı aldığını açıkladı. Şimdi Economist dergisi bile “Gece kulüplerinin işi zaten zordu, şimdi daha da zor olacak” diyor. Oysa biliyoruz, sadece gece kulüpleri değil, ister istemez her sektör yaratıcı çözümlerle günümüze adapte olmak zorunda.