“Bir adet tropikal meyve nasıl postmodern bir başyapıta dönüştü?” diye soruyor New York Times’tan Dan Bilefsky.
İki öğrenci Loyd Jack ve Ruairi Gray, İskoçya’da Robert Gordon Üniversitesi’nde bir sergiye gidiyor.
Sergide boş bir masanın üstüne marketten aldıkları bir ananası yerleştiriyorlar, tamamen espri amacıyla.
Birkaç gün sonra sergiyi tekrar gezdiklerinde şaşırıyorlar, marketten 1 pound’a satın alıp müzede bıraktıkları ananas cam bir çerçevenin içine alınmış ve sanat eseri olarak sergileniyor.
Daha sonra 22 yaşındaki işletme öğrencisi Loyd Jack, ananasın fotoğrafını Twitter’da paylaşıyor “Ben sanat yaptım” cümlesiyle.
Kısa sürede like’lar yağmaya başlıyor, ananas ve dolayısıyla iki öğrenci sosyal medya fenomeni haline geliyorlar.
Zaten bu dijital devirde tamamen bunun için yapıldığını düşünenler, kavramsal sanatla dalga geçenler ya da bu fikri tamamen dâhiyane bulanlar da var.
Tamamen küratörün işgüzarlığı diyenler de oluyor.
Değişmeyen tek gerçek ise, ananas tam 1 hafta boyunca müzede sergileniyor.
Hatta Brexit’i simgelediğini, tek başına çürümeye bırakılan meyvenin Avrupa Birliği’nden ayrılan ve tek başına ayakta kalmaya çalışan İngiltere’yi temsil ettiğini savunanlar bile oluyor.
Meyvenin korunaklı bir camekâna alınması ağır bir yük de getiriyor belli ki.
Dada akımının öncülerinden, Fransız sanatçı Marcel Duchamp’ın “Sanat eseri ilan ettiğiniz her şey sanat eseri olur” teorisine gönderme de yapıyor.
Daha önce San Francisco Modern Sanat Müzesi’nde öğrencilerin yere bıraktıkları gözlüğü sanat eseri sanıp bol bol fotoğrafını çekenleri de hatırlatıyor.
Amaç her ne olursa olsun, bu dijital devirde İskoçya’da bir üniversite müzesinde olan sergiyi böylece bütün dünya duymuş oldu.
Ve kabul etmek lazım, bu şöhret Andy Warhol’un bahsettiği 15 dakikadan çok daha uzun sürdü.
Şehre büyük katkı sağlayacak
Çağdaş sanat dünyası New York’taki fuarları tamamlayıp soluğu Venedik Bienali’nde aldı bu hafta itibarıyla.
Venedik’ten sonra ise Art Basel’de buluşulacak.
Çağdaş sanatın sadece sanatçıları, galericileri, eleştirmenleri, koleksiyonerleri değil daha geniş bir kitleyi beraberinde bir şehirden bir şehre seyahat etmesine neden olacak bir gücü var.
İşte bu gücü gördükçe ve İstanbul’un şu anda içinde olduğu durumu düşündükçe başta İKSV olmak üzere İstanbul Bienali ve Contemporary Istanbul’un da güçlerini birleştirerek eylülde İstanbul Sanat Haftası’nı ilan etmeleri son derece önemli bir gelişme.
Günün programı: Bosphorus Cup
Şehre katkı sağlamaktan bahsedip de bugün gerçekleşecek Bosphorus Cup’tan bahsetmemek olmaz.
Orhan Gorbon’un düzenlediği yelken yarışı 16. yılını kutluyor.
Yılların Halikarnas’ının bile kapandığı düşünülürse, bir yelken yarışının 16 yıldır sürdürülebiliyor olması önemli. Bu yıl Turkcell Platinum sponsorluğunda gerçekleşecek olan yarışı sahilden ya da denizden izleyip, daha sonra da Feriye Palace’taki partide Nespresso Bar’da soğuk kahvelerle kendinizi ödüllendirmek mümkün.