Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kibir Allah’a yakışır der annem. O yüzden her gün kendimi terbiye ediyorum. Yürüyorum okula, yolda resmimi asmışlar, onu görüyorum her gün, Allah’ım ben yine aynı Aziz’im diyorum. Ben öyle mükemmel bir insan değilim. Kardeşim beni evliya yapma. Ben normal insanım, başarılı oldum. Nobel alsam da almasam da yaptığım buluşlar ders kitaplarında yüzyıl sonra da olacak. Bizim Türk çocukları okuyacak ve bunu bir Türk yaptı, ben de yapabilirim diyecek ve güveni gelecek.”

“Çoğu insan zekâya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum” diyen Aziz Sancar konuşuyor, Çalık Holding’in Sancar Türk Kültür Merkezi projesine destek yaratmak için verdiği davette.

Haberin Devamı

‘Allah’ım, ben yine aynı Aziz’im’

Ali Sabancı’dan Hüsnü Özyeğin’e salondaki herkes huşu içinde dinliyor, sonunda ayakta alkışlayarak.

Alışık değiliz, bu kadar tevazuya.

“Bende ‘Vatan Millet Sakarya’ çoktur”

“Benim hikâyem çoğunuzun hikâyesinden farklı değil. Zor şartlarda büyümüş ve sonra başarılı olmuş çok kişi var aramızda. Herkes bu başarılara katkıda bulunuyor. Zor şartlarda büyüdüm desem doğrudur. Biz Doğulular zor şartlarda yaşadık, Ankaralılar zor şartlarda değildi demek doğru değil. Önemli olan hepimizin vefa borcudur, bunu unutmamalıyız. Bende ‘Vatan Millet Sakarya’ çoktur.” diye devam ediyor
Aziz Sancar konuşmasına.

Piri Reis’in kendisi için rol modeli olduğunu da anlatıyor, 40 yıllık araştırmasına Süleymaniye’yi inşa ediyor gibi çalıştığını da...

En sonunda da “Nobel’i almasaydım bugünkü etkinlik de olmayacaktı. O nedenle İsveçlilere de şükran duyuyorum.” diyor.

Aziz Sancar, vefa borcunu çoktan ödemiş durumda, sadece bilimsel çalışmalarıyla değil, Nobel madalyasını Anıtkabir’e armağan ederek de, North Carolina Üniversitesi kampüsünde açacağı Sancar Türk Kültür Merkezi ile de...

Şimdi sıra Sancar Türk Kültür Merkezi’ne destek olacak hayırseverlerde.

Sonuç: Hayal kırıklığı

‘Allah’ım, ben yine aynı Aziz’im’

Tiyatro Festivali’nde en çok izlemek istediğim oyunlardan biriydi ‘Baba ve Piç’.

Popüler bir Elif Şafak romanının tiyatroya nasıl uyarlandığını merak ediyordum, geçen yıl ilk kez Floransa’da sahnelendiğinden beri.

Haberin Devamı

Hatırlayalım önce, roman, Müslüman-Türk Kazancı ailesiyle Türkiye kökenli Ermeni-Amerikalı Çakmakçıyan ailesinin İstanbul-San Francisco hattında iç içe geçen ve 90 yıla dayanan öykülerini anlatıyor. 1915 yılında yaşanan olayların etrafında iki toplumun ilişkilerini inceliyor.

Ama tiyatroya fazlasıyla didaktik kaçan metinleriyle, duygu sömürüsünün dozunu ayarlayamamasıyla ve hiç bitmeyecekmiş hissi
verecek kadar uzun olmasıyla seyirciyi yoruyor.

Bu durumda oyuncuların
iyi performansı bile yetmiyor, hayal kırıklığını atlatmaya.