Her son dakika haberi, içinde bomba kelimesi geçen her cümle aynı etkiyi yaratıyor.
Daha devamını dinlemeden anında telefonlara sarılıyoruz.
Ailemizin, arkadaşlarımızın, tüm sevdiklerimizin iyi olduğunu duymadan rahatlamıyoruz.
Sevdiklerimiz iyiyse, sanki o zaman rahatlıyor muyuz?
Hayır ama en azından şükrediyoruz.
Gelişmeleri TV’den ve sosyal medyadan takip etmeye çalışıyoruz.
Sırayla önce yayın yasağı geliyor, sonra güvenlik uygulamasına rağmen Facebook ve Twitter’a erişim engeli...
Sonraki aşama da belli: Rakamlar...
Sayılar artıkça biz de eksiliyoruz, sanki acımız rakamın yükselip yükselmemesine bağlı gibi.
Oysa biliyoruz, rakamın kaç basamaklı olduğu fark etmiyor aslında.
Her hayat çok değerli.
Önce terörü kınıyoruz, sonra hepimize başsağlığı ve sabır diliyoruz, tabii yaralılara acil şifa da...
Hemen akabinde arka arkaya erteleme ve iptal emailleri, mesajları yağıyor, özellikle kültür-sanat etkinlikleri ışık hızıyla iptal ediliyor.
Asıl Survivor burada
Çok acı ama biz bunu ilk defa yaşamıyoruz.
Her seferinde dejavu gibi geliyor, daha önce yaşanmışlık hissi hiç unutulmuyor.
Aynı sırayla ilerliyor olanlar.
Ve bu arada hiçbir şey olmamış gibi Survivor son hızla devam ediyor ve reyting rekorları kırıyor.
Dünyanın bir ucunda ıssız adada ‘survivor’ olmak kolay tabii, asıl Survivor burada yaşanıyor.
Her şeyin üstüne bir de “Terörle yaşamaya alışmalı” diyenler çıkıyor.
Neye alışmamızı istiyorlar?
Teröre, savaşa, otobüs beklerken bombayla ölmeye...
Alışmaya niyetimiz yok, alışmadık, alışmayacağız.
Charlie, Paris, peki ya Ankara?
Biz alışmadık ama yabancılar alıştı olanlara.
Eskiden “İyi misiniz?” diye soranlar artık gerek bile duymuyor.
Biliyorlar iyi olmadığımızı ama artık dinlemek bile istemiyorlar.
Charlie, Paris diye dayanışma içinde olanlar, söz konusu Ankara olunca sessizliğe bürünüyor.
En aklı başında çağrıyı Arda Turan yapıyor, dünya liderlerine “Medeniyetinizi gösterin, acımızı paylaşın” diyerek.
Sadece terörü lanetleyip, acıları birkaç güne unuttuğumuzu sananlar fena halde yanılıyor.
Evet, öldürmeyen acılar güçlendiriyor.
Evet, hayata devam etmeye çalışıyoruz,
Hangi düşünceden ya da kökenden olursa olsun, hiçbirimizin bunları yaşamayı hak etmediğine inanarak...
Yine de nefes aldığımız için bile utanarak...