Posta kutularımıza arka arkaya toplantıların, etkinliklerin iptal ve erteleme haberleri düşüyor.
Hayat ağırlaştıkça, programlarımız hafifliyor.
“Akşam var mı işin?” diyorum en yakın arkadaşıma, bir yemek ya da sinema programı yapalım ümidiyle.
“İlk yardım kursum var” diyor.
Duraksıyorum.
Hemşire değil, doktor değil, tıp öğrencisi değil.
Bahsettiği şehirli insanın kaçış noktası yoga, pilates ya da nefes terapisi değil, ilk yardım…
“Nerden çıktı bu?” diyorum.
“Bilgilerimi tazelemem lazım, her an her yerde ihtiyaç olabilir” diyor.
Diyecek söz bulamıyorum.
Ertesi gün “Kurs nasıldı?” diyorum, merakla.
“Kalabalıktı, tomadan kaçarken yaralanandan kurusıkıyla vurulana birçok farklı hikaye vardı” diyor.
New York Times’ı haksız çıkarabilir miyiz?
“Eskisi gibi ilk yardım denince ilk akla gelen suni teneffüs yöntemlerinin yerine artık ilk yardım kurslarında bombalı saldırılarda yaralananlara nasıl ilk müdahale yapılabileceği de öğretiliyor” diye ekliyor.
Yine diyecek söz bulamıyorum.
New York Times’taki “Türkleri ne Nobel sevinci ne de bombalı saldırılar birleştirebildi” haberini okuyunca olduğu gibi yine boğazım düğümleniyor.
“Bu aralar bir zafer ya da yas anını paylaşmak bile Türkleri bir araya getiremiyor” diyor New York Times.
Aslında bilmediğimiz, farkında olmadığımız şeyler yazmıyor yabancı gazeteler, ama bazı gerçekler yabancılar tarafından da dile getirilince daha çok yüzümüze çarpılıyor ve tasdiklenmiş oluyor.
Milli maçta bile bu haberi doğru çıkaran görüntülerle karşılaşınca daha da büyüyor acımız.
Cumhuriyet döneminin en korkunç terör saldırısında hayatını kaybedenler anısına yapılan saygı duruşunda bile yuhalayanlar olabiliyor.
Yine bu kadar korkunç bir olay için Ortadoğu’da bunlar normaldir diyenler olabildiği gibi…
Nasıl bu kadar kötü kalpli olunabiliyor, nasıl ölülerin arkasından bile bu kadar
saygısızlık yapılabiliyor, anlamak mümkün değil.
Neyse ki hâlâ aramızda olası bir terör saldırısında ilk yardım yapmak gerekirse diye zaman ayırıp
eğitim alacak kadar iyi kalpliler de var.
New York Times’ı haksız çıkarmak için hâlâ umut var…