DNS, VPN, Zenmate...
Başka bir dil konuşuyoruz artık, yeni kelimeler var hayatımızda.
Nedeni belli, anlık yasaklar, aç kapa, aç kapa durumu...
Evet, hassas durumlarda bazı görüntülerin yayınlanmaması gerekebilir.
Ama artık bunun kararını vermek kurumlara kalmıyor.
Özellikle de sosyal medyada her birey birer muhabire, yazara dönüşmüşken...
Görüntüler silinene kadar zaten izleyen izlemiş oluyor.
Her yasakta sosyal medya kullanıcıları erişim engelini aşmanın bir yolunu buluyor, en sıradan vatandaşın bile teknik bilgileri yazılım uzmanlarını aratmayacak derecede gelişiyor.
Çünkü internet hiçbir yasağı dinlemeyecek kadar güçlü ve bizim dışımızda herkes bunun farkında...
Olan yine belli, her yasakta biraz daha dünyanın diline düşüyoruz.
140 karakter meselesi
Sosyal medyada bilgi kirliliği ve zaman kaybı var mı? Var.
Ama daha önce gördük, aynı zamanda en hızlı haberleşme yolu da Twitter.
Sosyal ağlar yüzünden artık hepimizde dikkat bozukluğu var.
Uzun yazıları okuyacak, uzun konuşmaları dinleyecek halimiz ve sabrımız yok artık.
Geçenlerde bir siyasetçi 200 sayfalık bir araştırma raporundan bahsediyordu gençlerin olduğu bir toplantıda.
Aldığı cevap şu anki hayatımızı özetliyordu, “Bizim 200 sayfa okuyacak zamanımız yok, biz 140 karakterle kendimizi ifade ediyoruz.”
Çünkü hayat çok hızlı akıp gidiyor ve timeline çok hızlı değişiyor.
1600’lerin sosyal ağı: Kahveler
Peki ama sosyal ağ yeni bir şey mi? Hayır.
The Economist’in dijital editörü ve aynı zamanda ‘Duvara Yazmak: Sosyal Medya-İlk 2000 Yıl’ adlı kitabın yazarı Tom Standage’e göre sosyal ağlar hep vardı.
Standage, “1600’lerde sosyal ağ kurulan yer, kahvelerdi” diyor.
“O zamanlar insanlar kahveye sadece kahve içmeye değil, okumaya, gündemi tartışmaya, dedikodu ve söylentilerden haberdar olmaya gidiyordu. Farklı alanlardan insanlar bir araya geliyor, birbirlerinden yeni birçok şey öğreniyorlardı.”
Her şeye rağmen kahvelerin üretimi düşürdüğünü düşünenler vardı.
Standage’e göre, sanıldığının aksine 1600’lerde kahveler yaratıcılığı destekledi.
Isaac Newton gibi bilim adamlarına bile teorilerini yazdıran kahvelerdeki hararetli tartışmalardı.
Hatta bu yüzden İngiltere’de kahvelere ‘Penny Üniversiteleri’ bile deniliyordu, çünkü bir fincan kahvenin fiyatı 1 penny idi.
Kahvelerde yapılan toplantılar yeni iş modellerine de örnek oldu.
Londra’daki Jonathans adlı kahvehane Londra borsasına dönüştü.
Şimdi biz de alışma dönemindeyiz.
Elbette, hatalar da oluyor, bilgi kirliliği de.
Ama kabul etmeliyiz, sosyal ağlar sosyal ve entelektüel bir ortam yaratarak modern dünyayı şekillendiriyor.
Nasıl 1600’lerde kahvelerde konuşulanlar engellenemiyorsa, şimdi de Twitter’da paylaşılanlar engellenemiyor işte.
Tam tersine, Twitter’a erişim engellendiği andan itibaren atılan 3 milyon tweet’le dünyada en çok tweet atan ülke olarak 1. sıraya yerleşiliyor.