Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1981’de ilk sergilendiğinde büyük ses getirdi. Yıllarca bir fenomendi Cats. Londra, New York seyahatlerinde ‘mutlaka yapılacaklar’ listesindeydi. Yurda dönüşte ballandıra ballandıra anlatılacak bir şeydi.
Aradan tam 33 yıl geçti. Bu sürede Cats’i 26 ülkede, 300 şehirde tam 50 milyon kişi izledi. Sonunda Cats Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi sayesinde Türkiye’ye geldi.
33 yıl uzun bir süre. Bırakın bir müzikali, hiç kimsenin ya da hiçbir şeyin bu kadar yıl zirvede kalması beklenemez. Yine de Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde Cats’i izlerken sahneden gözlerini ayıramayan izleyicileri de gördüm. Tabii hemen yanlarında akıllı telefonlarına kilitlenmiş sahnedeki müthiş dansı kaçıranları da gördüm.

Konsantrasyon kaybı
İtiraf etmeliyim, ben de sahnedeki gösteriye konsantre olamayanlardandım. Son zamanlarda daha da artan gündem delisi olmamızdan mı, artık bu çağda kolay kolay hiçbir şeye konsantre olamamamızdan mı, yoksa Cats artık günümüze uygun olmadığı, biraz eskide kaldığı için mi emin değilim.
Malum, çağın en büyük hastalığı konsantrasyon kaybı. Hepimizde aynı rahatsızlıklar var. Bazılarımız bu durumdan
şikayetçi, bazılarımız farkında bile değil. Artık tek bir şeye konsantre olabilmek mümkün mü? Bu yazıyı yazarken bile arada Twitter’a bakıyorum, Whatsapp’dan gelen mesajları yanıtlıyorum, Instagram’da birkaç fotoğraf ‘like’ ediyorum. Çalışırken bile bilgisayarımızda aynı anda 7-8 ekran açık. Arada emaillerimize bakıyoruz, son dakika haberlerini, gelişmelerini takip ediyoruz. Mazallah yarım saat emailler ya da tweetler kontrol edilmezse bir şey kaçırılır paniği var içimizde.

Zamanın ruhuna uymalı
Bu ruh halimizi yenebilmek için ağzımız açık izleyebileceğimiz şeyler gerekli. Eski usul müzikaller ne yazık ki bu hissi bir kısmımıza vermiyor artık. Daha şaşırtmalı, daha sarsıcı, daha oyuncaklı bir şeyler görmek istiyoruz sahnede. Müzikallerin de zamana ayak uydurması gerekiyor. Tabii günümüze ayak uydurmak derken müzikalin tek kötü kedisi olan Macavity’nin adını Türkçe’ye Çapuluki olarak çevirmek değil kast ettiğim. Neyse ki Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, bu konuda hassas davranıp hemen çeviriyi orijinal isimlerini koruyarak düzeltmiş.
Cats’in 33 yıl sonra Türkiye’ye gelmesi önemli tabii ama şunu da unutmamak lazım, artık telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar sayesinde her şey önümüze geliyor. Hiçbir şeyi izlemek için 33 yıl beklememiz gerekmiyor. Sırf YouTube sayesinde bile izlemek istediğimiz önemli gösterileri takip edebiliyoruz. Evet, yerinde izlemekle aynı değil ama çok yakın.

Şov değil, salon önemli
Cats’i izlerken düşünüyorum, yine aynı salonda izlediğim Giselle beni daha çok etkilemişti. Nedeni basit, Türkiye’de hâlâ devlet balesinin iyi şeyler yapabildiğine, konservatuvarlarda hâlâ iyi balerin ve baletler yetiştiğine ve imkan verildiğinde daha yapılabilecek çok şey olduğuna dair umut verdi Giselle. İstanbul’da bale izleyebileceğimiz tek bir yer kalmamışken, AKM’nin durumu içler acısıyken içim gitmiyor Broadway şovlarından söz etmeye. Cats’i izlerken ister istemez “Cats 33 yıl sonra İstanbul’da” diye sevinemiyorum. Tek düşündüğüm, İstanbul’un sonunda Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi gibi bir yer kazanması oluyor.

Neden çok alkış almadı?
3 saatlik gösterinin sonunda Türkiye prodüksiyonunun yönetmeni, “Çok alkış almadık, acaba beğenmediler mi?” diye soruyor. İzleyicide alkışlayacak hal de, alışkanlık da kalmadığından habersiz. Neyse ki “Gösterinin akışını bozmamak için alkışlamamışlardır” cevabıyla geçiştiriliyor. Cats’i izlemek isteyenlere hatırlatalım, 9 Şubat’a kadar İstanbul’da!