30 Mayıs gecesi bir kitap okudum, hayatımızın nasıl değiştiğini bir kez daha gördüm. Çınar Oskay’ın ‘Haziran: Gezi ve Şehrin En Güzel Yazı’ydı okuduğum kitap, bir gecede bitti.
31 Mayıs’ta olacaklara hazırlıklı ama yine de umutlu başlamama neden oldu.
Sokağa çıkar çıkmaz polis otobüsleri, sivil polisler ve inşaat makineleriyle burun buruna geldim. Hala umutluydum...
Nişantaşı’ndan Taksim’e gidemiyorduk.
Şehir hatları vapur seferleri iptal edilmiş, metro kapanmış, helikopterler tepemizde cirit atıyordu. Böyle bir ‘olağanüstü hal’ durumuna rağmen hala umutluydum...
CNN International muhabiri Ivan Watson canlı yayında ‘One minutes’ diye sorguya çekilirken; Taksim’de otellerde kalan turistlere polis pasaport kontrolü yaparken ve hatta turistlerin gözlerindeki korkuyu izlerken bile hala umutluydum...
Türkiye’de yaşayan Amerikalı gazeteci Laura Wells, bir yabancının gözünden Türkiye’yi anlatırken, “Beş yıl önce ‘İstanbul nasıl bir yer?’ diye merakla soruyorlardı, iki yıl önce ‘Kesinlikle İstanbul’a geleceğiz’ diyorlardı, şimdi ise sadece ‘Çok tehlikeli bir yer’ diyorlar” diye özetliyordu gelinen durumu. Bunu bir yabancıdan duymaya bile gerek yoktu, farkındaydık ama yine de umutluyduk.
2. sezon 1. bölümde korkunç şeyler yaşandı. Yine de umutluyuz...
31 Mayıs 2014’ten hatırlamak istediğim tek kare, “Nefrete gülerek direniyoruz” diyenlerin İstiklal Caddesi’nde TOMA önündeki kalabalık selfie’si.
MİLGRAM DENEYİ NEDİR?
Sokaklardaki şiddet görüntülerini dehşet içinde izlerken, konu konuyu açıyor, Milgram Deneyi’ne geliyor.
Halen kapalı olan Youtube’dan açıp izliyoruz.
Bir otorite, bir öğretmene yetki veriyor; denek olan kişinin sorulara her yanlış cevabı için dozunu artırarak elektrik veriyor.
Deneyde, öğretmen rolündeki kişilerin yüksek voltajda elektrik vermeye dayanamayacağını düşünüyorsunuz ama sonuç öyle olmuyor işte!
Milgram Deneyi, insanların otorite sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdani değerleriyle çelişmesine rağmen, itaat etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçüyor.
Deneyi gerçekleştiren Yale Üniversitesi psikologlarından Stanley Milgram, bu deneyi yıllar önce şöyle anlatmış: “Bir insanın sadece bir deney bilimcisinden aldığı emirle, başka bir insana ne kadar acı çektireceğini ölçmek için basit bir deney düzenledim. Katılan deneklerin güçlü vicdani duyguları ile saf otoriteyi çeliştirdim ve kurbanların acı dolu çığlıklarının eşliğinde genellikle otorite kazandı. Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yoketme işleminin bir parçası olabilmekteler. Ek olarak, yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü.”
Stanley Milgram, bu araştırmaya ilk olarak Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann’ın Kudüs’te yargılanmaya başlamasından üç ay sonra, 1961’de başlamış. Araştırmayı 1963’te tanıtmış, daha sonra da 1974’te ‘Otoriteye İtaat: Deneysel bir Bakış’ adlı kitabını 1974’te yayınlamış.
2014’te deney hala doğrulanıyor.