Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Zorlu Center’da Alain de Botton’u dinlemek üzere toplanmışız. Önce sahneye The School of Life İstanbul’un yöneticisi çıkıyor, hemen arkasından ise Bilgi Üniversitesi Rektörü...
Biri uzun uzun Alain de Botton’un kendilerine nasıl inandığını, güvendiğini anlatıyor. Sanırsınız Alain de Botton kendisi gelip İstanbul’da bu okulu kuralım demiş! Diğeri ise uzun uzun Bilgi Üniversitesi’ni övüyor. Meğer üniversite tanıtım günlerine gelmişiz de haberimiz yokmuş.

“ÇOK ISRAR ETTİLER...”
Alain de Botton’un sahneye çıkması epey vakit alıyor. Sahneye çıktığında da “Ben başta istemedim, ‘Nasıl olur?’ dedim ama çok ısrar ettiler” diye başlıyor konuşmasına...
Daha sonra da üniversite tanıtım günlerine devam ediyor. The School of Life’ı anlatıyor uzun uzun.
İster istemez aklıma dün yazdığım, üniversitelerin artık nasıl da eğitim kurumlarından çok, şirketlere dönüştüğünü anlatan ‘Ivory Tower’ adlı belgesel geliyor.
Alain de Botton kadar kelimelerle, cümlelerle iyi oynamayı bilen biri okulu ve dersleri son derece ruhsuz anlatıp duruyor. Bir de arada iki tane kısa tanıtım filmi izletiyor.
Hayır, bunlar basın toplantısında olmuyor. İzleyicilerin 180 TL verip bilet aldığı Zorlu Center’daki gecede oluyor.
Böyle bir organizasyonda bırakın izleyicilerden para almayı, üstüne para vermek gerekir!

İZLEYİCİ HER ŞEYE GÜLÜYOR
İzleyiciler mutsuz, ama sürekli kahkahalarla salonu inletiyor. Alain de Botton, “Doğduğum ülke İsviçre çok zengin ama çok sıkıcı” diyor, salon kahkahalarla yıkılıyor. Sanırsınız, karşımızda müthiş bir komedyen var, harika bir espri patlatmış.
Alain de Botton’un İngilizce’sini anlamak zor olduğu için mi bu kadar gülüyorlar yoksa sadece gülmeye ihtiyaç olduğu için mi? Yoksa artık sinirler iyice bozulmuş, bileti de aldık geldik, bari tadını çıkarmaya bakalım diye düşündükleri için mi bilemiyorum. “Herkes ilaçlı da ondan” diyor yanımdaki. Antidepresanlar gerçekten de olur olmaz her şeye gülme etkisi yaratıyor insanda.
Salondan kendimi bir an önce dışarı atmak için zor duruyorum.
Buraya kadar gelen herkes, Bilgi Üniversitesi’nde Alain de Botton’un kurucusu olduğu The School of Life’ın açıldığının farkında.
Zaten tanıtım dosyalarını da koltuklarımızda bulduk. Alain de Botton her ne kadar Amerikalılar’ın ‘Self help’ dedikleri kişisel gelişime karşı olduğunu anlatsa da; aslında The School of Life tam bir kişisel gelişim okulu. Bu konuşmayı dinlerken ister istemez kendinizi nasıl da bir kişisel gelişim okulunun tanıtımında bulduğunuzu sorguluyorsunuz.

“PARA ALMADIM”
Twitter’da Alain de Botton’a
“Okul tanıtım konuşmasına mı 180 TL
ödedik?” diyenler oluyor.
Kendisi hızlıca yanıtlıyor, “Beni bunun için çağırdılar” diye. Hemen ardından da ekliyor, “Size teselli olacaksa benim cebime para girmedi” diye.
Ertesi gün okulun ilk dersini Alain de Botton gazetecilere verecek. İş hayatı ve özel hayat dengesi üzerine...
Oysa biz ilk dersi akşamki konuşmada aldık, para için neler yapılabildiğini bir kez daha gördük.
Sabahki derse katılıyor muyum?
Tabii ki hayır!
Önceki gece, boyunun ölçüsünü almış biri olarak, bir süre Alain de Botton adını bile duymak istemiyorum. Rahatlıkla basın toplantısında verilebilecek bilgileri bilet satıp izleyiciye izlettikten sonra ertesi gün basına Alain de Botton sevdiğimiz konuşmalarından birini yapsa ne olur? Tam tersi olması gerekmez miydi?