"Çağdaş sanat dünyasında durum çok kötü şu anda, piyasa dibe vurdu. Seçimlere kadar piyasada ciddi satış olmaz. Alma isteği de alacak eser de yok. Yeni sanatçı yok piyasada, iyilerin eserlerini alan aldı zaten. Seçim sonrasında bir ihtimal Contemporary İstanbul sayesinde galeriler oh çekip satış yapabilecek” demişti birkaç ay önce Murat Pilevneli.
İşte o gün geldi çattı, dün Contemporary İstanbul’un ön izlemesi gerçekleşti.
Bugün ise fuar ziyarete açılıyor, pazar akşamına kadar gezilebilecek.
“Son yıllarda Türkiye’nin en çok konuştuğu, markalaşma konusunda sanat ve kültür etkinliklerinin ne kadar önemli olduğu.
Bu da etkinliklerin ve kalıcı yapılaşmaların İstanbul markasını dünyaya yaymakta ne kadar önemli olduğu görülüyor.
Sanat ve kültür aracılığıyla bu markalaşma dünyadan büyük sermayelerin de İstanbul’a akmasını sağlayacaktır.
Biz de kendi karakterimizle, içerik gücümüz ve verdiğimiz hizmetle dünyadan davet ettiğimiz galerilere ilaveten İstanbul’da pazarın sağlıklı bir şekilde büyümesi ve gelişmesi için dünyanın sanat yatırımı yapan ülkelerinden koleksiyonerleri İstanbul’a davet ediyoruz.
Bunun için gösterdiğimiz çabayla ocak ayından başlayarak 20’ye yakın kentte Dışişleri Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı’nın da destekleriyle davetler gerçekleştirdik. Bu, sadece Contemporary İstanbul’un değil, İstanbul’un da dünyaya tanıtımı aslında. Özellikle yurtdışından basının Türkiye’ye getirilmesiyle de önem kazanıyor” diyor Contemporary İstanbul’un kurucusu Ali Güreli.
Bu yılki basın toplantısını Huffington Post’tan Le Monde’a, Artnet’ten Independent’a önemli birçok yayın izledi.
“Contemporary İstanbul her ne kadar sanat fuarı olarak ortaya çıksa da bizim yaptığımız insanları bir araya getirmek, birbirleriyle buluşmalarını sağlamak. Dünyada en büyük tanıtım aracının insandan insana olduğuna inanıyorum. Çünkü kalıcı oluyor, dostluklar kuruluyor” diye ekliyor Ali Güreli.
Contemporary İstanbul’un 10. yılında, daha ön izleme günü öncesinde, kurulum aşamasında bile koleksiyonerler fuara akın etti, sevdikleri sanatçıların eserlerini herkesten önce görebilmek ve alabilmek için.
Son zamanlarda giderek daha da artan sahip olabilme ve bunun sonucunda belli bir gruba ait olabilme hissi, söz konusu çağdaş sanat olunca, daha da belirginleşiyor.
“Ne topluyorsan o sensin!” diye özetliyor İngiliz sanat eleştirmeni Louisa Buck.
Boşuna, “Sanat hayatın zorluklarıyla başa çıkmamıza yardımcı oluyor.
Materyal tutkumuzu, bilinmezlerden korkumuzu, sevilme isteğimizi ve umut ihtiyacımızı karşılıyor” demiyor Alain de Botton.
Malum son zamanlarda daha da çok ihtiyacımız olan tek şey: Umut.