Dr. Derya Saylık, “Ozon, bağışıklık sistemini güçlendirici etkisinin yanında, radyoterapi ve kemoterapi yan etkilerini tedavi etmede de kullanılıyor” dedi
Bugünkü konuğum fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı Dr. Derya Saylık. Sayın Saylık, uzun süredir fonksiyonel tıpla ilgileniyor ve bu konuda önemli çalışmaları var. Biz de pandemiyle daha çok gündeme gelen ve maalesef duyumlarla aksiyon aldığımız bağışıklık sistemini güçlendirme amaçlı uygulanan ozon tedavisini ve detaylarını konuşacağız. Benim ve dikkatli meslektaşlarımın bile uzman görüşü almadan dile getirmediği önerileri lütfen bedeninize uygulatmayın. Unutmayın iyi bir doktordan daha iyi olan tek şey, iyi birkaç doktordur...
Sayın Saylık önce biraz ozon ve tedavisinden bahsedebilir miyiz?
Ozon, oksijenin, doğada yüksek enerjili elektrik akımına ve UV ışınlarına maruz kalması sonucu oluşan, üç oksijen molekülü taşıyan bir gazdır. 1960’lı yıllarda dezenfektan özelliği fark ediliyor, 1800’lü yıllardan sonra da medikal tedavilerde kullanılmaya başlanıyor.
Hangi hastalıklarda ozon kullanıyoruz, kimler ozon yaptırmalı?
Tüm çalışmalar sonucu ozon aslında bir tamamlayıcı ajan olarak konumlandırılmıştır. Önce açık yaralarda enfeksiyonu engellemek için sonra da damar içi kullanımının gelişmesiyle, damarsal hastalıklarda kullanılmaya başlanmıştır. Arteriyel veya venöz yetmezliklere bağlı yürüyememe ya da nekroz (doku ölümü) gibi sorunların ardından beyinde dolaşım bozukluğu sonucu gelişen felç tedavisi kullanım alanı olmuştur.
Radyoterapiye bağlı gelişen yan etkilerde de işe yarar diyebilir miyiz?
Evet, yan etkileri azalttığına dair yayınlar gelmeye başladı. Ozonun bağışıklık sistemini güçlendirici etkisine bağlı olarak, radyoterapi ve kemoterapi yan etkilerini tedavi etmede etkili. Ayrıca pek çok romatizmal hastalıkta kullanımı mevcut. Sitokin düzeyini azaltıp, büyüme faktörlerinin yapımını artırarak bu etkisini sağlıyor. Yine aynı mekanizma ile (doku onarıcı büyüme faktörleri salgılatarak) kireçlenme gibi dejeneratif hastalıklarda kıkırdak kaybını azaltır. Kıkırdak yapımını uyararak ve eklem sıvısını artırarak eklem ağrılarında azalma ve hareket açıklığında artma sağlar. Burada da özellikle eklem içi enjeksiyon şeklinde uygulaması etkinliği artırır.
Ozonu sadece hastalıklar için düşünmeyelim; tekrarlanan düşük dozda ozon uygulamaları sonucunda antioksidan sistem güçlendirilerek oksidatif strese karşı direnç gelişir. Organizmanın kendi oksidanlarını aktive etmesi ve sonuç olarak antioksidatif kapasitenin yükselmesi yaşlanma süreçlerini geciktirir. Bu etki, başta yaşlı hastalarda olmak üzere stresle baş etme ve günlük yaşam aktivitelerinde performans artımıyla tüm yaşlarda pozitif katkı sağlar.
Alerjik durumlarda özellikle kronik ürtiker, egzama gibi durumlarda düzenli aralıklarla uygulanan minör otohemoterapi hastalığın seyrini oldukça hafifletmektedir. Kanın akışkanlığında artma (eritrosit duvarında yumuşama ve oksijen taşıma kolaylığı ile) diyabet gibi pek çok vaskülitik hastalıkta gelişen damar probleminin seyrinde rahatlama sağlar. Bunlar özellikle gözde maküler dejenerasyon, nöropatik ağrılar, erektil disfonksiyon gibi durumlardır, kanlanmanın artmasıyla bu tip sıkıntılarda da rahatlama başlar.
Radyoterapi hastalarında tedavi etkinliğini artırıcı yönünde ilgili yayınlar hücre kültürü düzeyinde, ancak yan etkileri konusundaki olumlu etkisine dair yayınlanan çalışmaların sayısı giderek artıyor.
Evet, amaç klasik tedavinin etkilerini uzatmak veya desteklemek, hastanın durumunu ve yaşam kalitesini artırmaktır. Bu amaçla major-minör otohemoterapi ya da rektal uygulamalar düzenlenir.
Peki ozonu kimlere uygulamalıyız?
Oksijen taşınmasıyla ilgili bir enzim olan Glukoz-6 fosfat dehidrogenaz eksikliği olanlarda, ileri derecede anemisi ve hipertiroidisi olan hastalara ozon uygulanmaz. Ayrıca kan sulandırıcı ilaç kullananlarda dikkatli takip gerekir.
Ozon tedavisini nasıl uyguluyorsunuz?
Değişik yolları var...
Majör yöntem: En yaygın kullanılan bu metodla 50-200 ml. kan alınarak (genelde 100 ml.) dozu belirlenmiş ozonla (100 ml. ye 100 gama şeklinde) karıştırıldıktan sonra tekrar kişiye geri verilmesidir.
Minör yöntem: Kişiden alınan 2-5 cc kan, belirlenmiş dozda ozonla karıştırılarak kas içine enjekte edilir.
Cilt altı (subkutan): Belirlenmiş doz ve hacimdeki ozon gazı ince uçlu bir iğneyle cilt adına verilir (Dokuda ödem, selülit gibi durumlarda kullanılır).
Eklem içine ozon: Eklem rahatsızlıklarında uygun bir iğneyle belirli dozda ozon gazının eklem içine verilmesidir.
Vücut boşluklarına ozon gazı verilmesi: Rektal (makat) yoluyla, vajinal ve kulak yoluna püskürtmeyle verilir.
Ozonlu ürünlerin kullanılması: Ozonlu su, ozonlu yağ gibi sıvıların haricen sürülmesi şeklinde uygulanır.
Nasıl uygulandığı kadar önemli bir soru ya da sorun nasıl uygulanmaması gerektiği değil mi?
Kesinlikle öyle. Ozon terapisinde ozon gaz olarak direkt damar içine verilmez ve direkt solunmamasına dikkat edilir. Oda ortamında ozon dedektörü vardır, doz kontrolü bu şekilde yapılır.
Ozon terapisi görüldüğü üzere, pek çok parametresi olan kişiye özel bir tedavidir. Doza bağımlı olarak bağışıklığı düşürücü, artırıcı veya modüle edici etkileri vardır. Hastalığın seyri (akut/kronik), hastanın genel durumu, yaşı (çocuklarda özellikle rektal uygulamalar), tedavinin seyrini belirler. Bu sebeple lütfen bu ve benzeri uygulamalarda sizler de benim gibi; kendi bildiklerinize ve duyduklarınızı bir kenara bırakıp, bir bilene işin ehli insanlara danışın.
Sağlıklı, bilgili ve maskeli kalın...