Berrin Pehlivan

Berrin Pehlivan

Berrinpehlivan@gmail.com

Tüm Yazıları

Yaptığımız işi anlatmanın çok da kolay olmadığını tahmin edebilirsiniz. Ben bir kez daha denemek niyetindeyim. 21 yıldır Radyasyon Onkolojisi alanında çalışıyorum; önce asistan, sonra uzmanlık, doçentlik, profesörlük ve ülkemizde nadir rastlanan, araştıran ve sıkı çalışan profesörlük seviyelerinde hayatıma devam ediyorum. Türkiye dışında dünyanın üç ülkesinde daha uzun süreler çalıştım. Devlet üniversitesi, vakıf üniversitesi, özel sağlık grupları derken nihayetinde kendi sistemini yani kendi kliniğini kurmuş bir radyasyon onkoloğuyum. Dilimizde ‘Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.’ gibi bir atasözü olsa da çoğunlukla gözden kaçan bir durum vardır; önce yiğit olmak, sonra kendi yoğurt yiyişine sahip çıkmak gerekir. Anlayacağınız ben yiğit oldum, çok yerde, çok kereler…
Kendi sistemimi kurdum çünkü; özel sağlık gruplarının öncelikleriyle kendi hekimlik anlayışım arasında sürekli sıkışıp kalmak istemedim. Kendi sistemimi kurdum çünkü; onkolojinin bir ekip işi olduğuna inanıyorum. Diyetisyen, psikolog, hemşire ve diğer özel uzmanlardan bir kişi bile eksik olunca sonuca gitmenin riskli olduğunu gördüm. Hep söylerim, dünyada çok az şey ekip ruhundan bağımsız başarılır ve ben bir tane bile sayamam. Kendi sistemimi kurdum çünkü; geleneksel doktor yaklaşımının, teknoloji ve bilim ile çok hızlı değişen dünyamıza uymadığını düşünüyorum… Onlarca daha neden sayabilirim ama sizi sıkmak istemem. Sonuçta çok zor olsa da inandığımı yapabilmiş olmanın verdiği vicdanı rahatlık ve huzurla çalışıyorum. Bu zorlu sürecin ardından yaşadığım mesleki huzuru çok az şey bozabiliyor, zaman zaman bizlerden bağımsız alınan kararlar ve kendi disiplinimizin yani Radyasyon Onkolojisi’nin tam anlaşılamadığını görmek…
Kanser tedavisi deyince aklımıza gelen tedaviler cerrahi, radyoterapi ve kemoterapidir. 2005 yılında yapılan bir analiz kanserin tedavi yöntemlerinin yüzde 49 cerrahi, yüzde 40 radyoterapi, yüzde 11 kemoterapi olarak yansıtıyor. Erken evrede yayılmadan saptanan kanser hastalarına radyoterapi veya cerrahi dediğimiz lokal tedaviler ile tedavi edilip çoğu zaman kür sağlanıyor. Ancak lokal ileri ya da metastatik döneme gelmiş kanserlerde kemoterapi devreye giriyor ve o zaman işler biraz daha komplike hale geliyor. Geldiğimiz noktada kanser artık tedavi edilebilir ve daha da önemlisi önlenebilir bir hastalık. Bu başarının da baş aktörlerinden biri hiç şüphesiz ki Radyasyon Onkolojisi.

Haberin Devamı

Teessüf

Haberin Devamı

Radyasyon Onkolojisi eğitimi

Ne iş yaptığımızı ve onkolojinin neresinde olduğumuzu anlamak için biraz daha temelden başlamak gerekiyor belki. Bizler onkoloji için ‘Anabilim Dalı’ sıfatını alan tek disipliniz, direkt onkolog olarak formatlanıyoruz. Uzmanlık sınavını kazanıp, asistan eğitimimize başladığımızda ilk işimiz hücre ve tümör biyolojisini öğrenmek oluyor. Aldığımız radyobiyoloji eğitimi, biraz da bizim işimizin mutfak kısmı oluyor. Ardından beş yıl süreyle sadece ve sadece onkoloji eğitimi alıyor ve bu sürenin sonunda ‘Onkolog’ olma hakkını kazanıyoruz.

Gelişmelerden nasibimizi alırız!

Bilim ve teknolojiden herkes nasibini alıyor ama iş yapış biçimini en çok değiştiren gruplardan biri biz oluyoruz. Radyoterapi cihazlarındaki gelişmelerle, maksimum kesinlikte hedef tümöre odaklanabildik. Bu hassasiyetin artması ile hem yan etkiler azaldı hem de daha yüksek dozlar uygulayıp hastalığı kontrol etme şansını yakaladık. Geldiğimiz noktada radyocerrahi gibi bir teknikle birçok hastalıkta cerrahinin yarattığı etkiyi ağrısız, acısız ve kansız bir şekilde elde ediyoruz. Hemen herkese standart protokollerin uygulandığı sistemik tedavilerin aksine hastayı doğru değerlendirip doğru zamanda doğru tedavileri veren bir disiplin olması sebebiyle, kişiye özel kanser tedavilerinin çıkış noktasıyız demek çok yanlış olmaz.
Kanser biyolojisi hakkındaki bilgimiz arttıkça, lokal tedavilerin önemi arttı ve giderek daha fazla hastaya radyoterapi uygular olduk. Ayrıca radyoterapinin immünolojik etkisi yani bağışıklık sistemini uyardığı anlaşılınca, birçok hasta için sistemik tedavilerin vazgeçilmez bir parçası olduk. Kısacası, teşhisten, tedavi ve tedavi sonrası izlemeye kadar her aşamada rolümüzü en iyi şekilde yerine getiriyoruz.
Radyasyon onkolojisi ve radyasyon onkologları hakkında karar vermeden önce biraz olsun ne yaptıklarını algılamak gerekiyor. En azından bir karar öncesinde fikirlerinin alınması gerekiyor. Hele alınan kararlar hastaların medikal durumlarında risk yaratıyorsa, bunu yapmamak nezaketsizliği de aşıyor...