Berrin Pehlivan

Berrin Pehlivan

Berrinpehlivan@gmail.com

Tüm Yazıları

Protein, vücudun her hücresi için gereklidir. Ancak (hep söylediğimiz gibi) tüketilen miktar önemlidir; fazlası böbreklerde yük oluşturabileceği gibi eksikliği de kötü beslenmeye sebep olabilir. Protein, köken olarak Yunanca bir kelimedir ve ‘öncelikli veya hayati olmak’ demektir. Sağlıklı bir erişkinin günlük 45-60 gram proteine ihtiyacı vardır. Diyetteki protein genellikle; meme, rahim, prostat, bağırsak, pankreas ve böbrek kanseriyle ilişkilendirilir. Ancak bulunduğu yiyecekler daha çok yüksek kalori ve yağ da ihtiva ettiği için bu bileşenlerden hangisinin kanserojen etkisi olduğundan bahsetmek zor olabilir.
Proteinin miktarı kadar, çeşidi, pişirilme şekli, ısıya maruz kalma süresi ile katkı maddeleri de kanser gelişimini etkileyebilir.

Haberin Devamı

Et ve şarküteri ürünleri

Dünya Sağlık Örgütü, kırmızı et ve domuz etini, ‘muhtemel kanserojen’ olarak kabul ediyor. Salam, sosis ve jambon gibi işlenmiş et ürünlerini ise ‘muhtemel’ biçiminde yumuşatmadan direkt ‘kanserojen’ kategorisinde kabul ediyor. Bu durumun her Türk vatandaşına hissettirdiği üzüntüyü ben de anlıyor ve hissediyorum ama yapılan tüm çalışmalarda, etin ağırlıklı olarak kolorektal kanser, daha az yoğunlukta ise prostat ve pankreas kanseriyle ilişkili olduğu rapor ediliyor. Araştırmalara göre, dünya üzerinde yılda 34 bin kişi şarküteri kaynaklı zengin besinlerle beslenmekten, 1 milyon kişi sigaradan, 600 bin kişi alkolden, 200 bin kişi de atmosferdeki kirlenme yüzünden hayatını kaybediyor.
Bu risk, tüketim miktarıyla doğru orantılı yükseliyor. Her gün 50 gram işlenmiş et tüketenlerde, kolorektal kanseri görülme riski yüzde 18 artarken, günlük 100 gram et tüketenlerde kanser riski yüzde 17’lere kadar artabiliyor.
Pişirilme sırasında metan gazına maruz kalmasını veya etin işlenmesi sırasında kimyasal bileşenler eklenmesini ihtimal olarak saysak da, etin ve işlenmiş etin niçin kanserojen olduğu tam olarak bilinmiyor. Yine de bu durum, vejetaryen olmamızı gerektirmiyor. Et tüketimi ile sağladığımız protein, demir, çinko ve vitamin B ihtiyacımız düşünüldüğünde; miktarını makul tutmak en iyi yaklaşım olarak görünüyor.
Uzmanlar haftada 500 gr. et tüketiminin ideal olduğunu dile getiriyor. Bu miktarı bir seferde yiyen et tutkunları gözümün önüne gelse de, ne kadar az tüketirsek o kadar uzun ve keyifli yıllar tüketebileceğimizi unutmamamız gerekiyor.

Haberin Devamı

Eti bol sebzeyle tüketmeye çalışalım

Unutmayın! Doğru miktarlarda beslenmek kadar besinlerin depolanması, hazırlanması ve pişirilmesine de özen gösterelim; değerlerini korumuş ve sağlıklı beslenmiş oluruz. Baharatları ve yağlı tohumları uygun şekilde saklayarak karaciğer kanserine sebep olabilen aflatoksin üremesine engel olalım. İşlenmiş et ürünlerini fazla tüketmeyelim ve posalı ürün yemeye özen gösterelim. Kızartma ve mangal yöntemiyle mide ve bağırsak kanserine davetiye çıkarmak yerine, etleri kendi yağlarıyla pişirerek, haşlayarak veya fırında bol sebzeyle tüketmeye çalışalım. Kanseri, adı geçtiğinde gözlerimizi kapamadığımız ve ondan kaçmadığımız zaman yenebiliriz. ‘Savaş Sanatı’nın yazarı Sun Tzu’nun dediği gibi: “Dostlarınızı kendinize yakın tutun, düşmanlarınızı daha da yakın!” Karantina günlerini mutfakta geçirmekten sakının!
Sağlıkla ve bugünlerde evde kalın.