Obezite, günlük harca-dığınız kalorinin üzerinde bir kalori miktarını almanız ve sonucunda orantısız biçimde aşırı şişmanlamanızla oluşur.
Medyada sıklıkla gördüğünüz sıra dışı şişmanlık örneklerine uzak olmanız içinizi rahatlatmamalı, çünkü size normal gelen bir tüketim ve beden biçimi de obezitenin temeli veya habercisi olabilir. Kişisel yorumlardan ziyade Vücut Kitle İndeksi oranına bakmanız ve kendi hesabınızı yapmanız doğru yöntemdir. Bunu küçük yaşlardan itibaren ve ergen dönemlerinde çocuklarımıza da benimsetmemiz daha da önemlidir.
Vücut Kitle İndeksi’niz 30’un üzerinde olmamalıdır. İdeali 21-24 arasıdır, ağırlığınız ve boyunuzla hesaplanır. Vücut ağırlığınızı boyunuzun karesine böldüğünüzde ortaya çıkan rakam, Vücut Kitle İndeksi’nizdir. Örneğin, boyunuz 170 cm. ve kilonuz 80 kg. Bu durumda; 80/(170)2 = 27,7’dir. Tehlike arz etmese de fazladır ve dikkat gerektirir.
Genel sebepleri
- Yüksek kalorili ve yağlı besin tüketimi,
- Tembel yaşam,
- Yeterince uyumamak,
- Genetik,
- Yaş ilerledikçe, metabolizmanın yavaşlaması
- Hamilelikte alınan kiloların verilememesi.
Obeziteye bağlı gelişen hastalıklar
- Poli-kistik yumurtalık sendromu,
- Hipotiroidizm,
- Cuşing sendromu,
- Osteoartrit gibi hareketi engelleyen eklem hastalıkları.
İnsanlığın karşılaştığı kanserlerin yüzde 20’sinin obezite sebebiyle geliştiği tahmin edilmektedir. İlk yayınlanan çalışmalarda obezitenin; kolon, meme, pankreas ve yumurtalık kanseriyle yakından ilişkili olduğu gösterilmiştir. Beslenme alışkanlıklarımızın baz alındığı simülasyonlara göre, 2035 yılı itibarıyla dünya nüfusunun dörtte üçünün fazla kilolu olması ve 700 bin obezite ile ilişkili kanser vakası gözlenmesi beklenmektedir. Bitmiyor, son yıllarda yayınlanan çalışmalarda ise obezitenin daha fazla kanser türü için artmış risk teşkil ettiği rapor ediliyor. Bu kanser türleri; kalın bağırsak, rahim, menopoz sonrası görülen meme, yumurtalık, böbrek, pankreas, mide, yemek borusu, safra yolları ve kemik iliği olarak sıralanıyor.
Nasıl kanser yapıyor?
Obezitenin nasıl kanser yaptığına dair birçok varsayım bulunmaktadır. Bunlar içerisinde en çok kabul görenler; artmış insülin, insülin benzeri büyüme faktörü-1, östrojen ve yağ dokusudur. Oksidatif stres, tümör hücreleri ve çevre yağ dokusu arasındaki etkileşim, obezitenin sebep olduğu hipoksi (oksijen azlığı), bağışıklık sisteminin zarar görmesi gibi daha birçok muhtemel mekanizma üzerinde durulmakta. Tüm süreçler içinde kronik inflamasyon, üzerinde en çok durulan mekanizmalardan biri. İnflamasyon, yaralarımızın iyileşmesini sağlayan normal fizyolojik bir yanıttır. Bu (inflamatuar) iyileşme süreci, hasarlı doku tarafından serbest bırakılan kimyasallarla başlar, bu kimyasallara cevap olarak, beyaz kan hücreleri, dokuların yeniden tamirini sağlamak amacıyla hücrelerin bölünmesine ve büyümesine yardımcı olan maddeler yapar. Yara iyileştiğinde, inflamatuar süreç sona erer. Ancak obezite durumunda kronik inflamasyon oluşur, yani herhangi bir yaralanma olmasa bile inflamatuar süreç başlayabilir ve bitmesi gerektiği zaman bitmez. Bu kronik inflamasyon zamanla DNA hasarına neden olabilir ve kansere yol açabilir.
Vücut Kitle İndeksi, obezite ölçüsünü belirlemede önemli bir parametredir ve değerin 21-24 arasında olması beklenir. Ancak karın bölgesi yağları ve özellikle ergenlik döneminden sonra çok hızlı kilo alıp verme, kanser gelişme riskini değerlendirmede önemli parametrelerdir. Örneğin; karın bölgesinde biriken yağlar kalın bağırsak, menopoz öncesi görülen meme kanseri, rahim, yemek borusu ve pankreas tümörlerinde daha fazla sorumlu tutulmaktadır. Hızlı kilo almanın meme ve kolon kanserlerinde önemli olduğu gösterilmiştir.
Pek gündemde olmayan ama insanlık için büyük bir felaket olarak nitelediğim obezite; sadece kanserle ilişkili değil, kalp hastalıkları, Tip II diyabet, yüksek tansiyon ve daha birçok kronik durumla ilişkilidir. Obezitenin bir gecede oluşmadığını, çocukluğumuzdan itibaren tüm alışkanlıklarımızın, yaptıklarımızın ya da yapmadıklarımızın bu durumu doğurduğunu bilmemiz gerekiyor. Özellikle de yağ hücrelerinin ve beslenme alışkanlıklarının, çocukluk döneminde oluştuğunu unutmamız gerekiyor. Eskilerin hep söylediği gibi sofradan hep biraz aç kalkın ve sağlıkla, bugünlerde evde kalın...