Ameliyat sonrası sık sık şikayet ettiğimiz bir sorun var; kesi yeri üzerinde oluşan nedbe dokusu. Sadece ameliyata bağlı değil; yanıklar, kazalar, akne veya piercing uygulaması sonrası da oluşabilir. Biz buna medikal dilde keloid diyoruz. Özellikle, bedenimizin görünen yerlerinde olduğunda can sıkıcı olabiliyor. İşin kötü tarafı nedbe dokusundan kurtulmaya çalıştıkça daha da derinleşiyor ve takıntı haline getirdiğimizde neredeyse hiç şansımız kalmıyor...
Neler yapabileceğimize gelin birlikte bakalım.
Nasıl oluşur?
Keloid, aşırı hücre büyümesi sonucu yaranın anormal iyileşmesi durumudur. Normalde yaralar iyileşirken durması gereken doku onarımı, durmaz ve bağ dokusunun temel hücresi olan fibroblastlar çoğalmaya devam eder ve nedbe dokusu oluşur. Yapısal yatkınlığı olan insanlarda sıklıkla görülen bu iyi huylu durum, kişileri kozmetik ve fonksiyonel olarak etkileyebilir, hatta takıntı haline gelebilir. Asıl yaradan daha geniş ve kalın görünür, cildin geri kalanından daha yüksekte görülür. Vücudun herhangi bir yerinde, özellikle gövdenin üst kısmında, omuz, baş boyun bölgesinde görülür. Üzerinde tüy olmaz, kırmızı veya mor renkte başlar, kahverengiye döner ve düzensiz şekillidir.
Kimlerde oluşur?
- Travma veya ameliyat sonrası, uzayan iyileşme hikayesi olanlar,
- Ailede keloid hikayesi olanlar,
- Yaşları 10-30 arasında olanlar,
- Vücudun başka bir yerinden doku alınıp greft yerleştirilenler,
- Artan hormon düzeyleri sebebiyle ergenlik veya hamilelik döneminde olanlar,
- Afrika, Güney Amerikalılar vb. koyu renk tenliler...
Adım adım başlamak gerekir, bölgeye yeni bir cerrahi ve hemen ardından radyoterapi uygulanabilecek en radikal çözümdür. Ama öncesinde bitkisel ürünler, ardından da çeşitli ilaçlar denenebilir. Seçilecek tedavi keloidin sebebine, büyüklüğüne, yerleşim yerine ya da ağrı, hareket kısıtlılığı gibi bir şikayete yol açıp açmamasına göre değişir.
- Kortizon enjeksiyonu,
- Cerrahi,
- Lazer tedavisi,
- Silikon jel,
- Kriyoterapi,
- Baskı uygulayacak kıyafetlerin giyilmesi,
- İnterferon enjeksiyonu,
- Flurourasik, bleomisin gibi kemoterapi ilaçlarının enjeksiyonu...
Keloide kesin çözüm için cerrahi ve radyoterapinin birlikte uygulanmasını önerebiliriz. Burada önemli nokta; ikincil kanser gelişme riski sebebiyle radyoterapiyi, diğer tedavi yöntemlerine cevap verilmediğinde en son seçenek olarak tercih etmemiz gerektiği. Çalışmalar keloid sebepli radyoterapi uygulamalarında -ikincil kanser gelişimi-görülen sadece beş vaka olduğu yönünde. Bu vakalarda uygun doz uygulanması ya da tiroid ve meme dokusu gibi çevredeki normal dokuların yeteri kadar korunup korunmadığına dair yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Radyoterapi, kolajen sentezleyen hücreleri geçici olarak baskılar, delici, kesici bir işlem değildir. Birkaç seansta biter ve hastanın çok fazla zamanını almaz. Cerrahi sonrasındaki ilk 24 saat içinde uygulandığında yüzde 95’e varan oranlarda cevap alındığı bilinmektedir. Ancak çocuk hastalarda gelişimlerini engelleyebileceği için keloid gibi iyi huylu bir sebeple radyoterapinin uygulanması uygun olmayacaktır.
Muhtemel yan etkiler
Yapılan tedaviye göre uygulama yerinde kızarıklık, yanma batma hissi, uyuşukluk veya karıncalanma, bazen hiperpigmentasyon (koyulaşma) yada hipopigmentasyon (soluklaşma) olabilir. Ancak genel olarak tüm bu şikayetler geçicidir.
Bana keloid için başvuran hastalarda ilk gözlemim takıntı haline getirmiş olmaları dolayısıyla ilk önerim bundan vazgeçilmesi çünkü çözümsüz bir sorun değil.
Bilgili, sağlıklı ve maskeli kalın.