Kanser hastalarının en çok sorduğu sorulardan biri, “Nasıl beslenelim?”dir. Mesleğimin ilk yıllarında, “Neyi seviyorsan, kendine neyin iyi geldiğini düşünüyorsan onu ye, karbonhidrata yüklenme ve sakın kilo verme” derdim ama zamanla gördüm ki bu cevap hastalara yetmiyor. Hâlâ yanlış değil ve halen söylediğimin arkasında durabilirim ama hastalarımız, ne kadar nokta atışı diyebileceğimiz tavsiyelerde bulunursanız o kadar tatmin oluyor. Durumu sevgili ekip arkadaşım Diyetisyen Emel Unutmaz’a sordum; “Nedir bu ketojenik diyet, herkese önerebilir miyim?” diye.
Ve işte bilmemiz gerekenler...
Nedir?
Ketojenik diyetler kanser tedavisinin etkinliğini artırmak için önerilen bir stratejidir ve yüksek yağ (yüzde 65-90), orta derecede protein ve düşün karbonhidrat (yüzde 10’dan az) içermektedir. Epilepsi tedavisinde de yaygın olarak kullanılan bir tedavi yöntemidir.
Neden bu kadar popüler?
Ketojenik diyetler varsayılan anti-tümör mekanizmaları nedeniyle popülerlik kazanmıştır. Birçok fizyolojik süreci etkileyebilir. Kanserli hastalar kilo ve kas kaybına maruz kalabilirler, bu nedenle ketojenik diyetin olumsuz beslenme durumuna neden olup olmayacağını belirlemek önemlidir. Uzman sağlık profesyonelleri tarafından takibi de önem kazanmaktadır.
Herkese uygun mu?
Ketojenik diyetin hastaya uygun olup olmadığını saptamak öncelikli hedef olmalıdır. Tedavide ketojenik diyet kullanan klinik çalışmalarda elde edilen sonuçlar kısıtlı olsa da hayvan incelemelerinden alınan sonuçlar umut verici ve kanserin tedavisinde uygun bir seçenek olabileceğini göstermektedir.
Bilindiği gibi kanser hücreleri çoğalmak için yüksek seviyede glikoza ihtiyaç duymaktadır. Ketojenik diyet ise proteinlerden ve yağlardan zengin aynı zamanda eser miktarda da karbonhidrat bulundurmaktadır.
Bu diyette vücut enerjiyi, açlık halinde gibi yağ depolarındaki yağı ketonlara çevirip, bu maddelerden sağlamaktadır. Sonuçlar değişkenlik göstermekle birlikte genelde ketojenik diyet uygulayan hastalarda daha düşük insülin seviyeleri ve insülin benzeri büyüme faktörü gözlemlenmiştir.
Ketojenik diyet uygulayan hastalarda vücut yağ yüzdesinin azaldığı ve vücut kompozisyonunun iyileştiği görünmüştür. Hayvan çalışmalarında, ketojenik diyetin tümör boyutunda küçülmeler sağladığı ve sağ kalımı artırdığı da belirtilmiştir.
Uygulanamayacağı hasta grupları var mı?
Böbrek taşı varlığı, karaciğer hastalıkları, dislipidemi, gelişme bozukluğu, reflü, kronik metabolik asidoz ve kardiyomiyopati gibi durumların dikkatle araştırılması gerekmektedir. Burada primer hekimin tercih ve önerileri doğrultusunda hareket edilmelidir.
Ketojenik diyet birçok besin öğesi yetersizliklerine sebep olabildiği için sağlıklı insanlarda uygulanırken bile dikkatli bir şekilde izlenmesi gerekir. Kanserli hastalar için ekstra özen ve dikkat gerektirir. Diyetin değerlendirilmesi için antropometrik ölçümlerle vücut kompozisyonu izlenmeli ve besin alımının kayıtlarının tutulması gerekmektedir.
Diyet oranı hastaların diyete uyumunu artıracak şekilde besin tercihleri göz önünde bulundurularak belirlenir.
Bu diyetin sebze-meyve ve tahıllardan yetersiz olmasından dolayı vitamin ve mineral desteği kaçınılmazdır. Uluslararası ketojenik diyet çalışma grubunun da önerisiyle bu diyeti uygulayanlara vitamin ve mineral desteği yapılması, hastanın diyete uyumunun takibi için ketoz durumunun izlenilmesi gerekmektedir. Serum elektrolit seviyeleri, kreatinin, karaciğer fonksiyon testlerine de bakılabilmektedir. Diyetlerin uygulanmasında, hastaların menülerin planlanmasında ve takibinde konusunda uzman diyetisyenin görev alması gerekmektedir. Hastaların tek başına bırakılması diyetin etkinliği için çelişkili sonuçlar doğurabilmektedir.
Yan etkileri neler olabilir?
Akut olarak yüksek yağ tüketimine bağlı mide bulantısı, kusma görülebilmektedir. Özellikle çocuklar düşük glikoz alımından dolayı hipoglisemiye daha yatkın olmaktadır. Miniklerde ve diyabet hastalarında uygulanması riskli olabileceği için bu gruplara dikkat edilmelidir.
Sindirim sistemi rahatsızlıkları sıklıkla rastlanır. Tüketilen yüksek yağ nedeniyle LDL kolesterol seviyelerinde artış görülebilmektedir. Kabızlık ve yorgunluk da sık karşılaşılan yan etkilerdir. Bu belirtiler kişiden kişiye göre değişmektedir.
Özetle ketojenik diyet uygulamasının amacı kanserli hücrelerin glikoz kullanmasını önlemek böylece büyümesini engellemektir. Özellikle hücre ve hayvan çalışmaları yoğunluktadır. Her ne kadar insan çalışmaları mevcut olsa da çalışma sayısı sınırlıdır. Çoğu araştırmada ketojenik diyetin tümör büyümesini baskıladığı, hastaların hayat kalitesini artırdığı, yaşam sürelerini uzattığı gibi sonuçlara varılmıştır.
Diyetin hastalara uygulanma açısından bir sorun teşkil edip etmeyeceği titizlikle araştırılmalı ve yan etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır.
Kanserli hastalar özel bir gruptur, tedavilerinin çok dikkatli bir şekilde planlanması ve izlenmesi gerekmektedir. Hekim önerileri ve sıkı diyetisyen takibi başarıda son derece etkilidir.
Popülerliğine bakmadan faydasını araştırmadığınız ve danışmadığınız her yöntem bir bilinmezdir.
Bilgili, maskeli, sağlıklı ve mutlu kalın.