Tiroid boynun ortasında küçücük bir bez ama büyük rolleri var ve üstelik çok çeşitli. Kilo almanız, uykusuzluğunuz, cinsiyet hormonlarınızın düzgün çalışmaması, depresyonunuz, hepsinin nedenlerinin temelinde tiroid bezinden salgılanan hormonların düzensiz çalışması yatabilir. Bir de kanserleri var tabii ve ülkemizde de sık rastlanıyor. Tiroid bezi triyodotironin dediğimiz T3 ve tiroksin denilen T4 hormonlarını salgılar ve bu iki hormon tüm sistemimizin nasıl çalışacağını belirler. Tiroidle ilgili hastalıkları, kadınlarda 5-8 kat daha sık gözlemliyoruz. Muhtemel sebebi ise tiroid hücrelerinde fazla sayıda kadınlık hormonu östrojene ait algı noktası olması.
Tiroid hormonlarının nasıl çalıştığını önce derinizden anlayabilirsiniz, çok çalışıyorsa cildiniz parlak, frajil; az çalışıyorsa kuru deri, dökülen saç ve kıllarla kendisini gösterir.
Tiroid, adet döngüsünü de etkiler, hormon seviyeleri değiştiğinde yumurtlama ve adet dönemleri de düzensizleşir. Osteporoz dediğimiz kemik erimesini artırır. Beynin nasıl çalışacağına bile tiroid hormonları karar verebilir; unutkanlık, depresyon, konsantrasyon bozukluğu... Kan damarlarındaki kasları kontrol ederek, kalbi etkiler ve tabii kilo alma ya da fazla hormon salgılanması durumunda kilo alamama gibi sorunlar yaratır.
Tiroidin fazla çalışması da, az çalışması da sorundur. Peki bir şeylerin yanlış gittiğini nasıl anlarız.
Hipotiroidizm geliştiyse yani az hormon salgılanıyorsa; kuru bir cildiniz ve saçınız vardır, her şeyi unutuyorsunuzdur, kabızlık, kas krampları, açıklayamadığınız kilo alma ya da her türlü çabaya rağmen verememe, düzensiz adet görme, soğuk hassasiyeti gibi belirtileriniz olabilir. Hipertirodizm yani fazla salgılanması durumunda ise huzursuzluk, kalp hızında artış, kilo kaybı, göz kürelerinin dışa doğru belirginleşmesi veya çok terleyen elleriniz olabilir.
Subklink dediğimiz belirti vermeyen bir tiroid rahatsızlığınız olabilir ama de belirti varsa, tedavi ettirmeniz şart.
Son yıllarda giderek sıklığı artan tiroid kanseri tanısı var. Ancak sıkıntılı olan nokta insanların en ufak şikayeti olduğunda çektirdiği baş, boyun veya akciğer tomografisi nedeniyle (aslında sorun çıkarmayacak) uzun süre semptomsuz kalacak nodüllerin de incelemeye alınması. Bu sebeple genelde 1 santimetreden küçük nodüllere dokunmayıp, takibe almayı tercih ediyoruz. Ancak risk faktörleri varsa, yani kadın olma, ailede tiroid kanserinin olması, daha önce radyasyon alma (tedavi amaçlı veya tekrarlayan diagnostik filmler), bu durumda en azından biyopsi alıp, ne olduğunu kontrol etmemiz gerekebilir. İyot eksikliği de bir başka risk faktörü. Daha sağlıklı olduğunu düşündüğümüz kaya ve deniz tuzu, yeterli iyot içermediği için nodüllerimizin ve süreçte kanserin sebebi olabilir.
Takviyeleri
Bitkisel olduğu iddia edilse de tiroid takviyelerini kullanmamak gerekiyor. Takviyelerdeki birinci önemli sorun, üzerinde yazan miktardan daha yüksek doz olabiliyor. Bir diğer sorun da ihtiyacınızın üzerindeki hormon düzeyi kalpte çarpıntı, adet düzensizlikleri veya kemikte problem yaratabiliyor. Vücudumuzda mineral ve vitaminler belli bir seviyede ve dengede. Kritik olan nokta herkeste aynı seviyede olması gerekmiyor. İnsanlar arasındaki biyolojik varyasyonlar ve ihtiyaçların farklı olması herkesin referans aralığının farklı olması gerektiğini düşündürüyor. Yine aynı noktaya varıyoruz; laboratuvar testi olmadan, kişisel durumunuzu belirlemeden lütfen takviye, hormon vb. almayın, dengenizi bozmayın...
Boynu kontrol edin
Amerikan Endokrinologlar Birliği, bir el aynası alıp kontrollerinizi yapmanızı öneriyor. Boynunuzda bir çukurlaşma, şişlik, renk değişikliği var mı kontrol edin ayrıca yıllık taramalarınızda tiroid hormon seviyelerine de baktırmayı unutmayın...Bilgili, maskeli, sağlıklı ve mutlu kalın...