Berrin Pehlivan

Berrin Pehlivan

Berrinpehlivan@gmail.com

Tüm Yazıları

Günlük iş yaşamı ziyaretlerinde ya da akşam misafirliklerinde ikram sayılmayacak kadar standart sunum haline gelen çayın kadim bir geçmişi var. Demleme yöntemlerimiz, sunum biçimlerimiz ve duyduğumuz tutkuyla, neredeyse milli içeceğimiz sayılabilecek çay, tarih sahnesine M.Ö. 3’üncü yüzyılda çıkıyor. İlk dönemlerini medikal içecek, bir ilaç gibi geçirse de ‘Newton, elma ve yer çekimi’ üçlemesiyle bildiğimiz meşhur hikayeye benzeyen öyküsüyle gündelik yaşamda içecek olarak da tüketilmeye başlıyor.
Çin İmparatoru Shenn Nung, elinde sıcak su dolu bir kaseyle, bir ağacın altında otururken kaseye çay yaprakları düşer. İmparator, yaprakların verdiği renk ve tadı çok beğenir, kendisine iyi geldiğini hisseder.
Başta medikal olarak kullanılan çay, keyifli bir içecek kimliğiyle o günlerden sonra ticarileşir ve ilk olarak Osmanlı döneminde topraklarımıza
ulaşır. Ancak ekilmek üzere seçilen toprakların uygun olmaması sebebiyle yaygınlaşamaz, günlük yaşamımıza girmesi Cumhuriyet dönemi öncesine kalır. İmparatorun elinde sıcak suyla gezmesi, hikayeye uygun olsun diye midir? Bilemem ama belli bir yaştan sonra birçok Uzak Doğulu gibi suyu, ılık tüketmek faydalıdır...
Dünyada sudan sonra en çok tüketilen içecek olan çayların tümü; beyaz, yeşil ve siyah... Çin çayı ‘Camellia sinensis’ denilen bitkiden elde edilir, ancak işlenme süreçleri farklıdır.
Çayda, polifenol, alkaloidler (kafein, teofilin, teobromin), aminoasitler, karbonhidrat, protein, klorofil, uçucu organik bileşikler (çayın kokusuna katkıda bulunan), florid, alimintum, bazı mineral ve eser elementler bulunur. Polifenoller, bioaktif bileşendir ve katesin içerir; yararlı olan da bu bileşimdir çünkü katesin antioksidandır. Yeşil çayda daha fazla katesin olduğu için antioksidan etkisi diğerlerine göre daha fazladır.

Haberin Devamı

Laboratuvar çalışmalarında yeşil çay...

- Kanser hücrelerinin büyümesini durdurduğu,
- Kanserin beslenmesi için gerekli olan yeni damarların oluşumunu engellediği,
- Vücut hücrelerini UV hasarına karşı koruduğu,
- Bağışıklık sistemini desteklediği ve vücuttaki enzimleri aktive
ederek kanser oluşumunu engellediği ortaya çıkmıştır.
Popüler kültüre ve hız çağına dayalı olarak buzlu ve hazır çaylar giderek yaygınlaşsa da demlenmiş çayla aynı oranda polifenol içermez. Herhangi bir çayın polifenol içeriği, çeşidine, miktarına, demlenme zamanı ve sıcaklığına bağlı olarak değişir. Polifenol oranı miktar olarak en yüksek demlenmiş çayda, daha az oranda poşet çaylarda ve en az miktarlarda buzlu ile hazır çaylarda bulunur. Dolayısıyla katı parçacık oranı düştükçe, bu oran da düşüyor şeklinde düşünmek yanlış olmaz.

Haberin Devamı

Günde 2-3 bardak içmek fayda sağlar

Antioksidan özelliğiyle çayların hücrelerde DNA hasarı yapan reaktif oksijen radikallerini yakaladığı, tümör hücrelerinin üremesini engelleyip, apoptosiz denilen programlı hücre ölümünü artırdığı biliniyor. Ayrıca laboratuvar çalışmalarında, tümörlerin büyümesi ve oksijenlenmesi için gerekli damarlanmayı azalttığı ve yayılımını engellediği gözlenmiştir. Ultraviyole B radyasyona karşı koruyuculuğu ve bağışıklık sistemini olumlu yönde etkilemesi de muhtemel etki mekanizmaları arasındadır. Çayların yararlılığı, antioksidan etkilerine bağlı olarak düşünülse de aslında tam olarak hangi mekanizmayla etkili oldukları bilinmiyor.
Çay, çok uzun süredir sağlıklı kabul edilir ve kanser görülme olasılığını azalttığına inanılır. Ancak şu an elimizdeki verilerle bu sadece bir inanç boyutunda. Bugüne kadar ne epidemiyolojik ne de klinik çalışmalar bize çayın kanseri engellediğine dair net bir veri sunuyor.
Fazla içilmesi durumunda bağırsak gazı, bulantı, mide yanması, baş ve kas ağrısı yapabilir. Kafein içermesi sebebiyle yine fazla tüketilmesi durumunda taşikardi (kalp atışlarının hızlanması), uykusuzluk ve huzursuzluk gibi şikayetlere sebep olabilir.
Her şeyin azı karar çoğu zarar mottomuzu hatırlatarak, günde 2-3 bardak çay içilmesinin sağlığımıza fayda sağlayacağını söyleyebiliriz. Ancak çok sıcak içilmemesi gerekir, aksi takdirde tahrişe bağlı olarak yemek borusu kanseri riski artabilir. Çok fazla ve mümkünse şekerli de içmemek şartıyla, hayatımızın orta yerinde yer alan bu keyfi sürmeye devam edin. Sağlıkla ve bugünlerde evde kalın.