Çocukluk çağı kanserleri, tüm kanserlerin yüzde 2 ila 4’ünü oluşturur. Erişkinlere oranla çok daha az görülen bu yaş kanserlerinin, tedaviye yanıt oranları ve sonrasındaki yan etkileri de erişkin tümörlerinden farklılık gösterir. Çocukluk çağı kanserleri içinde en sık görülen türler, lösemi ve lenfomalardır. Bunları sırasıyla beyin tümörleri, nöroblastoma, Wilms tümörü ve yumuşak doku tümörleri izlemektedir. Çocukluk çağı kanserlerinin genellikle bilinen bir sebebi yoktur. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, çok az kanser türü kalıtsaldır. Buna nadir bir örnek, bir çeşit göz tümörü olan kalıtsal retinoblastomdur. Nörofibromatozis gibi kalıtsal bazı hastalıklarda, kansere eğilimin artığı söylenebilir. Bağışıklık sisteminin baskılanması, radyasyona maruz kalma, Hepatit B, C veya EBV gibi bazı virüsler, kansere giden süreci başlatabilse de, çoğu zaman oluşumuna yol açan hiçbir etken bulunamaz.
Teşhis: Erişkinlerde olduğu gibi tarama testleri yoktur. Bu nedenle, anne-babaların kanser belirtisi olabilecek bazı semptomlara dikkat etmesi gerekmektedir. Daha önce olmayan, aniden gelişen bazı belirti ve bulgularda doktora başvurulabilir. Çocukta solukluk, beze, karın şişliği, büyümede durma veya herhangi bir dokuda anormal büyüme, deride morluklar, halsizlik, yorgunluk, ağrı, ateş ve kaşıntı gibi belirtiler doktora başvurmayı gerektirebilir. Ayrıca erişkin tümörlerinde olduğu gibi erken tanı, çocukluk çağı tümörlerinde de oldukça önemlidir ve hastalığın erken tespit edilip tedaviye başlanması, kurtulma şansını artırır.
Tedavi: Çocukluk çağı kanserleri çok büyük oranda tedavi edilebilen kanserlerdir ve tedavide cerrahi, radyoterapi veya kemoterapi kullanılmaktadır. Burada önemli olan nokta, çocuğun büyüme döneminde olduğu ve normal dokularının bu tedavilerden etkilenmesi halinde büyüme ve gelişiminin zarar görebileceği ihtimalidir.
Ayrıca ruhsal açıdan hem aile bireyleri hem de çocuklar etkilenebilmekte, hastalık ve tedavi sürecinde korku, kaygı, depresyon hali son derece yoğunlaşabilmektedir. Bu hassas farklılıklar, hastalara yaklaşımda multidisipliner bir bakış açısını zorunlu kılar.
Pediatrik cerrah, pediatrik onkolog, radyasyon onkoloğunun yanı sıra psikolog ve psikiyatristler, gerekirse fizyoterapistler, diyetisyenler sürece katılmalıdır.
Tedavi ve sonrasındaki takip, sadece doktorun değil tüm tedavi ekibinin önerileri doğrultusunda yapılmalıdır. Aileler doğru bilgilendirilmeli, süreçte yaşayabilecekleri her türlü duruma özenle hazırlanmalı ve en uygun şekilde desteklenmelidir. Sahada daha geniş bir uzman ekibinin sürece dahil olmasını gerektiren durum, kanser teşhisi alan bir çocuğun ve ailesinin bu zorlu süreci iyi şekilde geçirmesi açısından hastane seçimini de son derece önemli kılar.
Radyoterapi: Kanser tedavilerinde kullanılan ana yöntemlerden biri radyoterapidir. Ancak özellikle üç yaşın altındaki çocuklarda büyüme ve gelişmeyi daha ağır bir şekilde etkileyebileceği için mümkün olduğunca radyoterapi vermekten kaçınır veya geciktirmeye çalışırız. Daha ileri yaşlarda ise uygun tümörlerde direkt bulunduğu alana doğrudan uygularız. Radyoterapinin kendisi delici veya kesici bir işlem değildir, sadece tedavi sırasında hareketsiz duramayacak çocuklarda yüzeysel bir anestezi gerekebilir. Erişkin kanserlerine göre daha düşük dozlar verilir. Radyasyon fizikçisi ve onkoloğunun büyüme eğriliğine yol açmamak için daha homojen dozlar vermesi, çocukların normal doku tolerans dozlarının daha düşük olması gibi bazı önemli noktalara dikkat etmesi son derece önemlidir.
Tedavi sonrası takip
Tedavi sonrası ilk yıllarda hastalığın nüksetme ihtimali daha fazladır. Nükseden rahatsızlığın erken teşhis edilmesi, ikinci tedavide başarı şansını artırır. Çocukluk çağı kanserlerinin en önemli noktalardan biri, tümörün ve tedavilerinin özellikle yan etkileri açısından takip edilmesidir. Hormon değerlerinin ve büyüme süreçlerinin belli aralıklarla izlenmesi, kemoterapi veya radyoterapi alan çocuklarda ikincil kanser yönünden son derece hassas olunması önemlidir. Tüm bunların, genel yaşam, eğitim, algı gibi özellikleri etkileyebileceğini de daima göz önünde tutmak gerekir. Aileleri olduğu kadar hekimleri de duygusal açıdan son derece zorlayan bu vakalarda, tüm muhatapların direnci, umutlu ve sakin mücadeleleri sonuca etki eden önemli aktörlerdir.
Sağlıkla ve bugünlerde tüm sevdiklerinizle evde kalın.