Bağışıklık sisteminin bakteri ve virüslerle olağan alışverişinden, aksiyon dolu hayat stratejisinden bahsettik. Sonuçta paradigmayı yeni tanımlarla değiştirmemiz gerek; bağışıklık sistemi güçlendirmemiz gereken bir yapıdan öte, zayıflatmamamız gereken bir kurgu. Yani yanlış seçimlerle bozmadığımız sürece arkamıza yaslanıp başarısını izleyebiliriz. Bu durumda bu mucizevi sistemi ‘Nasıl rahat bırakırız?’a bakmakta fayda var.
Genel olarak ilk refleksimiz, yani vitamin takviyesi almak doğru değildir. İlk kural, yeterli ve dengeli beslenmeye çalışmaktır. Öncesinde yazdığım gibi kutularla tüketsek de alacağımız vitamin veya besin takviyesi, kötü beslenme alışkanlıklarımızın, boş verdiğimiz sporun ve uyumadığımız uykunun telafisi olamaz. Vitaminlerin ve besin takviyelerinin keyfi kullanımları, bulantı, kusma yapabilir, karaciğer fonksiyonlarınızı bozabilir, kanamaya eğiliminizi artırabilir, özellikle sigara bağımlılarında kanser riskini artırabilir.
Dinlenme: Yeterli uykunun ve egzersizin büyük ölçüde sorun çözücü olduğu unutulmamalıdır. Vücut yeteri kadar dinlenmediğinde stres hormonları çalışır ve hastalıklara karşı direnç azalır. Yeterli uyku ve egzersiz de hormonların düzgün salınımını sağlayarak koruyucu olacaktır.
Temizlik: Sık sık el yıkamak, hijyen ve dezenfeksiyon sadece koronavirüs günlerinde değil, her zaman hayatımızda olmalıdır. Mümkün olduğunca doğal sabunları tercih ederek, elimizde alerji, egzama yapan ürünleri kullanmaktan ısrarla kaçınmalıyız. Cildin nemlendirilip, bütünlüğünün
korunması gerekir.
Sigara: Akciğerde yapısal değişiklikler yaratır; doğal bariyer olan akciğerin siliyer epitelinde farklılıklara sebep olur, akciğer işlevi için gerekli sürfaktan proteinini doğal ve edinilmiş bağışıklığın elemanlarından makrofajlar, nötrofiller, lenfositler ve doğal öldürücü hücrelerin fonksiyonlarını etkiler.
Alkol: İnflamasyonu yani iltihap hücrelerinin toplanmasını artırdığı için pnömoni riskini, akciğer enfeksiyonu oluşma ihtimalini artırır. Bunun yanı sıra solunum yollarında mikroplara ilk tepkiyi veren siliyer hücrelerin yapısını bozabilir ve yine bağışıklık sistemi hücrelerinin fonksiyonunu engelleyebilir.
Stres: Ağır stres durumlarında norepinefrin ve kortizol gibi stres hormonları salgılanır. Kan hücrelerinin yüzeyinde, stres hormonlarına tepki verip sitokin, kemokinler salgılayan ve iltihabı artıran algılayıcılar vardır.
Bağışıklık sistemimizi etkileyen faktörler
Genetik yatkınlık
Çevresel faktörler
Yaşam tarzı
Zayıfladığını gösteren belirtiler
Sürekli yorgunluk, halsizlik
Sık sık grip veya nezle olmak
Cildimizin hassaslaşması, özellikle mantar enfeksiyonlarının görülmeye başlanması
Ağız içerisinde artan enfeksiyon ve ağız içini döşeyen mukozanın hassaslaşması
Kanser ve bağışıklık sistemi
Kanser, hepimizin aklına benzer sorular getirir. Bunlardan en karakteristiği, ‘Nasıl olur da bağışıklık sistemimiz tümör hücrelerini tanımaz?’
İnsanın bağışıklık sistemi oldukça karmaşık bir mekanizmadır ve vücudun doğal savunma sistemidir; bakteri, mantar, virüs gibi enfeksiyon ajanlarına karşı organizmayı değişik mekanizmalarla korur. Bunların ilki, bir tür fiziksel bariyer görevini yapan deri ve mukoz membranlardır (vücut boşluklarını saran örtü). İkincisi ise, fiziksel bariyerin altında, vücuda girmeye çalışan yabancı maddeyle mikroorganizmaları yutan, sindiren ve uzaklaştıran hücrelerdir (makrofajlar, dendritik ve doğal öldürücü hücreler, vs.).
Kanser hücrelerinin yüzeyinde bağışıklık sistemi tarafından tanınmasını sağlayan antijenler bulunur. Dendritik hücreler, vücuda yabancı hücreleri tanır ve ilk istasyon olan lenf bezlerine giderek, bu maddeleri yok etmeye çalışan T hücrelerini uyarır. T hücreleri de, lenf bezlerinden çıkıp tümörün olduğu yere gelir ve bazı enzim-kimyasal maddelerle tümör hücresini yok eder. Bir tümör hücresi öldüğü zaman yeni antijenler salgılanır ve yeniden T ve B hücreleri uyarılır. Bağışıklık sisteminin de beyin gibi bir hafızası vardır ve uyarılan T ve B, tümör hücrelerini zaman içinde tanıyıp, yok edebilir. Tüm bu mekanizmalardan birinde sorun olabileceği gibi, kanser hücreleri kendilerini normal hücre gibi de gösterebilir. Vücutta oluşan tepki kanser hücrelerinden tamamen kurtulmak için yeterli olmayabilir ya da tümörün salgıladığı bazı moleküllerden dolayı tolerans gelişebilir ve sonuçta bağışıklık sistemi kansere giden sürece engel olamayabilir.
‘50 SORUDA KANSER’
Daha fazla ve detaylı bilgiyi ‘50 SORUDA KANSER’ kitabında bulabilirsiniz. www.berrinpehlivan.com