Kıymetini bilmediğimiz her şeyin özel bir günü var; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesela. Kadınların kendi gücünün farkında olmadığı ve çoğu zaman evde oturmayı tercih ettiği, bazen şiddeti uygulayan erkekleri kendilerinin yetiştirdiğini görmeyip doyasıya veryansın ettikleri ya da kadının kadına daha acımasız olduğu bir ortamda kutlanan bir gün. Bir diğeri Tıp Bayramı. Bir doktorun ya da sağlık personelinin yetiştiği uzun yıllar, devletin, ailesinin ve kendisinin harcadığı maddi manevi tüm emekler, pek çoğu için ailesinin hatta kendi yaşamının bile önüne geçmiş başka hayatlar...
Onların da akıbeti farklı değil, “Bunlardan doktor mu olur!” suçlamaları ile direkt şiddet arasında geniş bir yelpazede gösterilen tepkiler, günlere, gecelere, yıllara ve kısa bir süre bile kalmak istemediğimiz ortamlarda hayatlarını geçirmelerine aldırmadığımız bir aymazlık...
Oysa en kolayca harcadığımız bu grubun kendi öz kaynağımızın en değerli parçaları olduğunu düşünmek gerek... Üniversite sınavlarında gösterecekleri yüksek performanslarla tıp fakültelerine yerleşen çocuklarımızı bazen işimize gelmeyenleri söyledikleri için, bazen bizim istediğimiz kadar sabırlı, dayanıklı, uykusuz ve dirençli kalamadıkları için insan olduklarını unutarak örseliyoruz.
Bir süre alkışladık ama...
Pandemide onları bir süre alkışladık, bayramlarını da geleneksel olarak her yıl kutluyoruz ama değişen bir şey oluyor mu? Olmuyor. Sağduyulu ve özsaygılı olmadığımız sürece de olmayacak... Peki hem bu kadar şikayete ve yakınmaya hem de işin kendi doğasında olan bunca zorluğa rağmen neden yarın doktor ve mutlu olarak uyanacağım? Öğrenciler, mesleği hayal edenler ve ziyaret edenler olarak hepinize anlatayım. Hepimiz yaşama dahil olmanın edilgen değil, etkin olmanın peşinde koşuyoruz. İnsan olduğumuz için, farkına vardığımız yaşamın merkezinde de insan var. Hekimlik, söz konusu insana en yakın meslek olduğu için, yaşamı değiştirmeye de en yakın iş. Her ne kadar sadece kötü tepkileri duyuyor ve hayıflanıyorsak da, hekimlik hayat boyu, insanların minnet dolu pozitif dileklerini kazandığınız bir meslek.
İnsan varsa o da vardır
Şamanlara, insanın sosyalleştiği ilk çağlara kadar dayandığı için en saygın dolayısıyla manevi tatmini en yüksek meslek. Kabile büyücüsünden ya da iksir karıcısından bugüne karizmamız hiç eksilmedi. İnsanın konfor talebi, bu taleplerin getirdiği fizyolojik psikolojik değişimler, bunların insana yansıması ve handikapları bitmediği için, hiç ölmeyecek bir meslek. Ne milenyum, ne pandemi, ne Mars’a seyahat bir doktoru mesleki
olarak kaygılandırmaz; insan varsa o da vardır. Doktorluk sanıldığı gibi, önce biyolojik bir müdahale değil, psikolojik bir müdahaledir. Yani iyi bir doktor en çok, iyi bir iletişimcidir. Çünkü doktorun başarısının yarısı kendi bilgi ve yetenekleri kalan yarısı ise karşı tarafın inancıdır.
Doktorluk yaşamla ilgili bir meslektir ve insan olarak geleceğimiz de en çok yaşamla ilgili açmazlar sunacaktır. Anlaşılan o ki önümüzdeki yıllar, sürdürülebilir yaşamın gündem olarak şampiyonluğu kaptırmayacağı yıllar olacak. Doktorluk hele de bilim insanı doktorluk maalesef bir meslek değildir. Tamamen yaşam biçimidir. Akşamları unutmak istediğiniz bir meslek isterseniz seçmeyin.
Nadide bir meslek
Doktorluk, psikoloji, sosyoloji, pedagoji, teoloji ve daha birçok ilgisiz görünen kavramları bilmenizi gerektiren, entelektüel seviyeniz arttıkça başarıyla yapabileceğiniz ve öz yaşamsal mutluluğu da edinebileceğiniz ender mesleklerden biridir. Doktorluk, gördüğünüz ve tanık olduğunuz şeylerle yaşamsal farkındalığınızı artıran, aynı yaşamsal zamanı size daha fazla hissettiren bir durumdur. 50 yaşında iki kişiden doktor olanı, hayatı daha fazla yaşamıştır. Para ile mutluluğun bağlantısı olmadığının bilimsel ve sosyolojik olarak ispatlandığı günümüzde doktorluk yüksek bir insani tatmin ve haz yaratır. Doktorluk, insanın en büyük kabusuyla, ölümle barışmanın en yakınındaki istasyondur. Meslekler içinde dünyamızın varlığına ve sürekliliğine en fazla doktorlar katkı koymuştur. Tarih komik bir biçimde bunu siyasi ve askeri liderlere paylaştırır. Doktorluk yaşamın kenarında durup seyretmenize izin vermeyen, sizi oyuncu haline getiren nadide mesleklerden biridir. Ve yeni dünyada kimse seyirci olmak istemiyor. Doktorsanız akıllı, çılgın, güçlü, sakin, deli olduğunuzu ayrıca anlatmanıza gerek yoktur! Zaman kazandırır... Hadi şimdi kutlu olsun.