18.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
SENEM AYDIN
Azra Akın, güzelliği tescilli bir isim. 2002 Miss World’de ‘Dünya Güzeli’ unvanını alan oyuncu, rol aldığı projeler kadar toplumsal olaylara karşı duyarlılığıyla da dikkat çekti hep... Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye sözcüsü Akın, şimdilerle ‘Konuşalım’ programıyla ekranda... “Her şeyin konuşularak çözüme ulaşacağını düşünüyorum” diyen oyuncuyla, aile hayatını, dans tutkusunu, atölye kurma hayalini ve dizi setlerine özlemini konuştuk.
- Artık çalışan bir annesiniz, nasıl gidiyor hayat?
Her şey yolunda. Bütün çalışan anneler gibi ben de bir taraftan çocuğumun ihtiyaçlarını bir taraftan da işlerimi aksatmamaya çalışıyorum. Yapı olarak planlı ve disiplinliyim, buna rağmen zaman zaman yorucu olabiliyor. Her anne-baba gibi Demir’i eşimle büyütüyoruz.Çocuğumuzun büyümesini izlemek çok güzel. Tabii ki işlerimiz konusunda da birbirimize destek oluyoruz.
- Erkek çocukların annelerine düşkün olduğu söylenir, Demir daha çok kiminle zaman geçirmek istiyor?
Biz Demir’e anne-baba olarak zaman ayırıyor ve birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Önemli olan çocukları layık olduğu gibi çok sevmek, saygı duymak, diyalog kurmak, oyunla kendilerini ifade ettikleri dünyada yer almak ve birlikte oynamak. Çocuk, kendisiyle sevgi bağı kuran herkesi sever.
- Bir TV programıyla ekrana döndünüz. Formatı nasıl anlatırsınız?
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye sözcüsü olarak Birleşmiş Milletler (BM) ile iş birliği çerçevesinde bir programa başladık. Dünyanın pek çok ülkesinde ‘Lets Talk’ (Konuşalım) yapılan bir format. Biz de ‘Konuşalım’ adıyla ekrandayız. Her şeyin konuşularak çözüme ulaşacağını düşünen biri olarak çok önemsiyorum bu işi...
- Setleri özlediniz mi?
Çok özledim gerçekten. Çalışma biçimini de özledim. Set, büyük ekiplerle hikaye anlatmayı gerçekleştirdiğimiz bir süreç. O dünyaya girip çıkmak, bir karakterin yaşadıklarını deneyimlemek ve insanlara hissettirmek bana hep sorumluluk açısından çok sancılı, ama aynı zamanda heyecanlı ve kendi hayatım için ilham verici gelmiştir.
- Dizi sektörünün durumu, kötüye gidişi sizi korkutuyor mu?
Hayat, şartlar ve beklentiler sürekli değişiyor. Sadece değişim ve yeni bir şeyler üretme zamanı diye düşünüyorum.
Bir şeylerin ters gittiğini, eskisi gibi rağbet görmediğini fark ediyorsak, daha derin düşünmek ve beklentileri iyi analiz etmek zamanı gelmiş demektir. Yenilik ve değişimlere açıksanız, korkacak hiçbir şey olmadığını söyleyebilirim.
‘Hayalim, evimde atölye kurmak’
- Sanatın başka dallarıyla aranız nasıl?
Çocukluğumdan beri sanata olan yatkınlığım belliydi. Anaokulundan lise sona kadar hem sanatla hem de hayal gücümüzü teşvik edici yaklaşımlarla eğitim veren bir okuldan mezun oldum. Benim için çok verimli bir eğitimdi. Resim, akrilik boya, heykel, bakır dövme, marangozluk, terzilik ve seramik gibi derslerimiz vardı. Dokuz yaşımda yan flüte başladım, 16 yaşıma kadar özel ders aldım ve halen yan flüt çalıyorum. Resim ve desen benim güçlü tarafımdı. Hayalim, evimde bir atölye kurmak. Ayrıca 2.5 yaşımdayken annemlerin fark etmesiyle dört yaşımdan 16 yaşıma kadar bale eğitimi aldım. Dans ilk tutkumdu...
- Evet, çok güzel dans ettiğinizi biliyoruz... Bu alanda yeni projeleriniz olacak mı?
Eski çağlardan beri insanlar dans ediyor çünkü dans, kişinin kendini ifade etmesi için mükemmel bir eylem. Dans ederken anda kalıyorsunuz. Kendimizi her türlü negatif düşünceden arındırmak için de çok güzel bir seçenek... Aynı zamanda öz güveni pekiştirdiğini, insanı kendisini anlamaya ve sevmeye teşvik ettiğini düşünüyorum. Dans, evrensel bir iletişim ve engel tanımıyor. Bu nedenle her insanı her yaşta dansla buluşturmayı çok istiyorum. Üzerinde çalıştığım, kafa yorduğum projeler var. Onun dışında kendimin de yer aldığı projelerde dans etmek çok isterim.