23.05.2008 - 00:26 | Son Güncellenme:
İlknur Taş
Avrupa Yakası’ndaki Yaprak karakteriyle dikkatleri üzerine çeken Hale Caneroğlu, ekim ayında çıkaracağı albüm için hazırlık yapıyor. Abisi Hakan Caneroğlu ile birlikte bir şirket kuran ve kendi albümünü çıkartacak olan Caneroğlu, sahneye adım attığında içindeki kapakların açıldığını ve bir canavarın ortaya çıktığını söylüyor. “Tanrı’yı gördüğüm an şarkı söylediğim andır” diyen Caneroğlu, sahnede kendisine “Enerji Bombası” dendiğini de sözlerine ekliyor. Ayda bir Hayal Kahvesi ve Moda Deniz Kulübü’nde sahneye çıkan Caneroğlu, ekibindeki herkesin kendisine “Madonna Sendromlu” dediğini söyledi.
Üniversiteyi bitirdikten sonra Amerika’ya gittiniz. Şarkı söyleme yeteneğinizi orada keşfettiğiniz doğru mu?
Evet kesinlikle öyle. Galatasaray Üniversitesi Sinema Televizyonu bölümünü bitirdikten sonra Amerika’ya gittim ve oyunculuk okudum. Oradaki oyunculuk eğitimimde yoğun bir müzikal eğitimi de aldım. Bu sırada şarkı söyleyebildiğimi keşfettim. Kısa sürede okulun divalarından biri oldum. İki başrolde rol aldım. Sonra Türkiye’ye döndüm ve İstanbul Gelişim Orkestrası’nda solist olarak şarkı söylemeye başladım. Ardından “Avrupa Yakası”nda rol aldım. Türkiye beni şarkıcı olarak değil, oyuncu olarak tanıdı.
ABD’ye gitmeden önce sesinizle ilgili hiçbir fikriniz yok muydu?
Oyunculuğu çok severdim ama hep şarkıcı olma hayalim vardı. Evde kendi kendime şarkı söylerdim. Abim Hakan Caneroğlu aranjör. Türkiye’deki ünlü isimler hep bizim evimizdeydi. Bir yanım biliyordu aslında böyle bir yeteneğim olduğunu. Ama bunu gerçekten keşfedişim Amerika oldu. Dört oktava yakın sesim var. Şu an üç oktavını kullanabiliyorum.
ABD’de okulun divası oldum dediniz. Neden kariyerinize orada devam etmediniz peki?
Okulu bitirdikten sonra şan hocam 20 yıllık meslek hayatında ilk kez bir asistanla çalışmak istediğini söyledi ve bana teklifte bulundu. Onun özel asistanı olacaktım. Daha sonra okulda ders verecektim. Bana “Beş yıl sonra yüzde binbeşyüz Brodway müzikallerinde yer alacaksın’ diyorlardı. 11 Eylül olaylarını bizzat yaşadım.
New York’ta Müslüman bir Türk kızı olarak tatsız şeyler yaşadım. Zengin bir ailem yoktu, orada zor şartlar altında okudum. Fiili aç olarak kaldığım günler oldu. Cebimde 5 kuruş param yoktu. Yanımda arkadaşım sandviç yerken inşallah hepsini bitirmez ve bana verir diye dua ediyordum. Gece barlarda çalıştım. Özel şan dersi almak için şan hocamın stüdyosunu boyadım. Kendimi çok yalnız hissettim. Türkiye’den bir sitcom teklifi geldi. Görüşmek için geldim ancak arkadaşlarımla ve ailemle birlikte olunca geri dönemedim. Uçak biletimi yaktım ve burada kaldım.
İstanbul Gelişim Orkestrası’nda başlamanın sizin adınıza büyük bir şans olduğunu düşünüyor musunuz?
Dört yıl onlarla çalıştım. Bu süre bir konservatuvar eğitimine bedel oldu. Onların yetiştirdiği bir solistim. Son iki yıldır kendi orkestramla yol alıyorum.
“Avrupa Yakası”nın kadrosuna dahil olmanız nasıl oldu?
Türkiye’ye geldikten sonra reklam filmlerinde oynadım. Bir arkadaşımdan “Avrupa Yakası” dizisinin elemelerinin olduğunu duydum. Dizinin yönetmeni Hakan Algün’dü o zaman. Daha önce bir reklamda çalışmıştık onunla. Bana göre bir rol varsa gelmek isterim dedim. “Hemen gel” dedi. Meğer Gülse Birsel de “Doritos reklamlarındaki kızı istiyorum” demiş. Hakan da günlerdir kimdi o kız diye düşünüyormuş. Benim olduğumu hatırlayınca hemen çağırdı ve 60 kişi arasından seçildim.
Ekranda tanınan biri olarak oyunculuğunuzun şarkıcılığınıza artıları olacağını düşünüyor musunuz?
Ne diyorsunuz beş sıfır öndeyim. Bugün beni ben yapan “Avrupa Yakası”dır. Ben bunu asla inkâr edemem. Bu nokta da asla ukala, küstah davranamam. Kariyerimi “Avrupa Yakası” gibi bir projenin içinde yer almaya borçluyum. Eğer “Avrupa Yakası”nın bir parçası olmasaydım şarkıcı olarak adımı duyurmam zor olurdu. Bu anlamda albümü yaparken beş sıfır öndeyim.
“Avrupa Yakası”ndan sonra hayatınız da neler değişti?
“Avrupa Yakası öncesi”, “Avrupa Yakası sonrası” diye ikiye ayrıldı hayatım. Popüler olmamı Yaprak karakterine borçluyum.
Beş yıldır aynı karakteri oynuyorsunuz. Sıkılmadınız mı?
Kimi zaman gelgitlerim oluyor tabii. Böyle bir proje kaç yılda bir Türkiye’ye gelir, kaç oyuncuya nasip olur. Engin Günaydın gibi bir oyuncuyla oynamak büyük bir şans. Sıkılma gibi bir lüksüm yok. Gülse Birsel tüm ekibi yenilese de dizi gene devam eder diye düşünüyorum.
Sahnede içimden bir canavar çıkıyor
Albüm çıktıktan sonra şarkıcılık yönünüz mü daha ön plana çıkacak?
Şu an şarkıcılığa konsantre olmuş durumdayım. İnsanlar beni bu senenin sonuna doğru şarkıcı kimliğimle tanıyacaklar. Kesinlikle sahnedeki Hale ile ekrandaki Hale arasında çok büyük bir fark var. Sahnedeki Hale’yi daha çok seviyorlar. Çünkü sahnede enerjim bin kat daha fazla. Bana ‘Enerji Bombası’ diyorlar. Sahneye çıkmadan önce elim ayağım titriyor. Beş kere tuvalete gidiyorum. Ben Madonna’nın bir DVD’sini izledim. O da benim gibi sürekli tuvalete gidiyor sahne öncesi. Bu nedenle orkestradaki arkadaşlarım ‘Madonna Sendromu’ adını taktılar. Sahneye çıktığımda içimdeki gizli kapaklar açılıyor ve içeriden bir canavar çıkıyor. Müzik damarlarımın içine giriyor ve ben iki saat boyunca zıplıyorum. Gülse de bana hep “Seni sen yapan enerjindir” der.
Repertuvarınızda hangi şarkılar var?
Bildiğiniz pop müzik söylüyorum. Öyle yazılanlar gibi jazz söylemiyorum. Sahnede 80’li yılların hem Türk, hem yabancı şarkılarını, eski Türk filmlerinin müziklerini, Ajda Pekkan, Ayten Alpman ve Nilüfer gibi birçok sanatçının şarkısını söylüyorum. Beni dinlemeye gelenler bağıra bağıra eğleniyorlar. Yani ben sahnedeyken eğlenmek yüzde yüz garanti edilir.
Grubunuzun adı neden Hale Caneroğlu Cover Project?
Sahnede bana ait olmayan, başka insanların sevilen, popüler şarkılarını söylüyorum. Sahnede söylediğim tüm parçalara saygı amacıyla bu ismi koyduk. Bana ait olmayan parçalarla, “Avrupa Yakası”ndaki popülaritemle çıkıp birçok yerde konser veriyorum. O zaman vefa olarak bu şarkılara bir şey yapmalıyız diye düşündük ve bu ismi koyduk.
Tipik bir Türk kızı değilim
Fotoğraflardaki çekimler nasıl oldu?
Müzik afişlerim için, basın bültenlerim için olsun böyle bir çekim yapmam gerekiyordu. Konsept olduğu gibi bana ait. Bütün kıyafetleri ben tasarladım ama muhteşem bir ekiple çalıştım. Fotoğrafçılarım Semih ve Boğaç, makyörüm Derya Ergün, kuaförüm yıllardır beni kızıl yapan ve bu kızılı patlatan kişi Özgür Ataş. Moda editörlüğünü ben yaptım. “Avrupa Yakası”nın çok komik bölümleri vardı. Türk filmleri, 80’ler çektik. Onların hepsinde çok değiştim. Amerika’daki hocalarım bana bunu demişti. Ben ‘plastik yüz’ denen bir yüze sahibim. Farklı saç ve makyajla her şekle sokabiliyorsunuz.
Fotoğraflarda çok Avrupai bir havanız var. Kostümler çok güzel. Madonna havası var?
Ben yarı Çerkez yarı Karadeniz kızıyım. O yüzden tipik bir Türk kızı görüntüsüne sahip değilim. 10 yaşına kadar Almanya’da büyüdüm. Türk kimliğimizi öğrenerek büyüdüm. İnanılmaz bir karma kültür var içimde. Tarzım Batılı sanatçılara benziyor. Ben bunu Madonna’ya ya da başka birine özenerek yapmıyorum. Birçok insanın özenerek yaptığını görüyorum ve çok sakil duruyor.
Onlar Türkiye'nin en çok bilinen isimleri. Şimdi ışıl ışıl yaşayan ünlülerin hayat yolculukları hep böyle başlamadı. Kimi kaset satarken söylediği şarkılarla keşfedildi, kimi inşaatlarda çalıştı. İşte ünlülerin ilk işleri...