ArkeolojiYaşar Yılmaz, Antik Tiyatroları mercek altına aldı: Anadolu mühendisliğinin görkemli yapıları

Yaşar Yılmaz, Antik Tiyatroları mercek altına aldı: Anadolu mühendisliğinin görkemli yapıları

19.12.2022 - 01:00 | Son Güncellenme:

Kitabında 116 antik kentin eşsiz tiyatrolarını inceleyen Yılmaz, “Tiyatrolarımız Anadolu mühendisliğine has görkemli yapılardır. Bazılarının dünyada eşi görülmez. 150 civarındaki tiyatrolarımızdan şimdilik 120’sini ölçebiliyoruz” diyor.

Yaşar Yılmaz, Antik Tiyatroları mercek altına aldı: Anadolu mühendisliğinin görkemli yapıları

Seray Şahinler | seray.sahinler@milliyet.com.tr- “Anadolu’nun Gözyaşları” kitabıyla Türkiye’den yurt dışına kaçırılan tarihi mirasın envanterini çıkaran Yaşar Yılmaz, bu kez antik kentlerdeki mimari harikası tiyatroların izini sürüyor. Yılmaz’ın 116 antik kentteki 120 tiyatroyu mercek altına aldığı kitabı “Anadolu Antik Tiyatroları” yapıların tarihini, mimari özelliklerini ve tarihteki yerini inceliyor

Haberin Devamı

Anadolu antik tiyatrolarını araştırma fikri nasıl doğdu?

Bir rastlantı sonucu diyebiliriz. 2006 senesinde Bodrum’da, Antik Halikarnas Tiyatrosu’nda açık hava konseri izlerken orkestra alanına konmuş iki büyük hoparlörden konser boyu çok rahatsız oldum. Binlerce yıl önce burada ses hoparlörsüz duyuluyordu. Ne kayboldu da açık havada ses kontrol edilemiyor diye düşündüm. İlk Çağ’da açık havada akustik nasıl sağlanıyordu sorusuna bir mühendis olarak merak duydum; üniversiteler başta olmak üzere sormaya, araştırmaya başladım. Yurt içinde yurt dışında yanıt bulamadım. Günümüze doğru dürüst kaynak da ulaşmamıştı. Sadece, M.Ö. 25 civarında yazılmış Palio Vitruvius’un Roma mühendisliğinin esaslarını anlatan kitabında kısa bir bölüm vardı. Ama o çalışma sorularımın hepsine yanıt vermiyordu. İstediğim kaynağa ulaşamayınca bir arkadaşım “Sen niye araştırmıyorsun, hazır reçete arıyorsun” dedi. Böylece tiyatroları araştırmaya başladım. Kültür Bakanlığı bile kaç tiyatromuz var bilmiyordu. Envanteri çıkartılmamıştı. Bakanlık, bilgi edinme yasası gereği verdiğim dilekçelerde “kaç tiyatromuz var ve nerelerde” sorusuna birkaç ay sonra yanıt verdi ama çok eksikti. Kitabımdaki tiyatroların yaklaşık yarısı kadar liste gönderdiler. Başlangıçtaki sorunum nerede ve kaç adet tiyatrolarımız olduğunun bilinmeyişiydi. Bu çalışmayla ülkemizdeki tiyatroların toplu dökümü de çıkmış oldu. Şunu özellikle belirtmek isterim ki bu çalışmada, Antik Çağ’ın yazarları yanında bizim araştırmacılarımıza öncelik verdim. Batılı kaynakların çoğunlukla Helenizm’e dayamayı huy edindikleri, politize olmuş görüşlerine, çalışmamın bağımsız ilerlemesine yardım etmeyeceği için pek başvurmadım

Haberin Devamı

“42 bin km kat ettim”

Yaşar Yılmaz, Antik Tiyatroları mercek altına aldı: Anadolu mühendisliğinin görkemli yapıları

120 tiyatroyu tek tek inceliyorsunuz. Büyük bir emek ve mesai. Kitabı nasıl şekillendirdiniz araştırmalarınız ve ziyaretleriniz neticesinde?

 Tiyatroların hepsine araçla ulaşılamıyor. Kentler, çoğunlukla can güvenliği nedeniyle dağlık, ulaşılması özellikle zor olan yerlerde kurulmuş olduğundan kentin tiyatrosuna da bazen ulaşmak zor oluyordu. Öncelikle küçük bir araç edindim ve altını çelik saçla kaplattım. İki buçuk yılda yaklaşık 42 bin kilometre yol kat ettim. Romalı mühendislerin ölçüm yöntemi olan ayak ve parmakla ölçümleri yaptım. Bilindiği gibi metrik sistem 19. yüzyılda uluslararası anlaşmayla kabul edilmişti. Onlar gibi düşünmeye çalıştım. Her tiyatronun orkestra çapını, oturma sıralarının yaslandığı izleyici koyağının eğimini ölçtüm; hepsinin eğimi 30 derece civarındaydı. Yaklaşık kaç kişilik olduğunu hesaplayarak, sığarını (kapasitesini) belirledim. Her yapının ayrıntılı yerinde ölçümlerini yapmam, bilinmeyen soruların yanıtı için hipotezler ileri sürmeme yardımcı oldu. Bir amatör merakı, keşfetme iştahı, ayrıca bir yıl boyunca masa başında verileri yerli yerine oturtmama yardım etti.

Haberin Devamı

Yapıları Karia, İonia, Pisidia, Lydia başta olmak üzere medeniyetlere göre tasnifliyorsunuz. Bu kapsamda nasıl bir tablo çıkıyor karşımıza?

 Tiyatroların karakteristiği, mimari özellikleri gibi... Tiyatroları günümüzdeki vilayetlere göre anlatmayı seçmeye çekindim. Birkaç yıl sonra bir yönetim yeni bir vilayet ekler ve uğraştığımız tüm emek karışıklığa uğrar diye; değiştirilemez bölge ayrımına gittim. Bu da eskiden Anadolu’daki Roma Dönemi eyaletleri; Karia, İonia, Likya gibi sınırları artık değişmez bölgelerdi. O bölgelerin tiyatroları tek tek kentin kısa tarihiyle ele alındı.

Haberin Devamı

Bazı kurallar her tiyatro için geçerlidir. Örneğin, tiyatroların izleyici koyağı genellikle güneye, güney batıya bakar. İzleyiciyi kuzey rüzgârından korumak için. Bazı yörelerde sanat anlayışı, konular, faklıdır. Bu durum tiyatrolara da yansır. Tiyatroları süsleyen yontular (heykeller), duvar kabartmalarının konuları kendilerine özgüdür. Sahne binaları büyük tiyatrolarda üç kat, bazılarında iki kat, küçük tiyatrolarda tek katlıdır. Sahne binasının yüksekliği de sesin yansımasına etki eder. Cephesinde süslemeler içinde mermer yontular bulunuyordu. Bu yontular genellikle, her yörenin kahramanının, kralın, tanrıların yontularıydı. Tek tanrılı din olan Hristiyanlığın Anadolu’da yaygınlaşmasıyla eski inançtan kalan eserler, yontular kırılmaya başlandı. Tiyatrolarla tapınaklar bu yobazlıktan özellikle nasibini aldı. Doğal afetler, depremlerle yıkılanlar da oldu. Günümüze bu görkemli yapıların sadece yıkıntıları kaldı. Esasında hepsi sıra dışı mühendislik yapılarıdır

Haberin Devamı

Kitlelerin eğitim yeri

İlk tiyatrolar neden sadece Ege Denizi’nin kıyısındaki liman kentlerinde ortaya çıkmış?

 Bu konuda değişik görüşler var. Benim kanıma göre Güney Batı Anadolu’nun liman kentleri başta olmak üzere, Batı Anadolu’da doğa bilimleri erken gelişti. Milet, Antik Çağ’ın fikir başkentiydi. Perslerin işgalinden sonra bilim adamları Atina’ya göçmek zorunda kaldı ve orası sonraki yıllarda parladı. Özetle bu liman kentlerini besleyen kültürler vardı: Birincisi Luvi ve Hitit kültürü; ikincisi ticari gemiler yoluyla gelen Mısır ve Sümer matematik, fizik geometri, astronomi kültürüydü. Tiyatro mühendisliği, Batı Anadolu liman kentlerinde bu bilgilerin sentezi üzerinde yükseldi. O dönem ilerlemiş ülkelerden Mısır’da, İran’da, Çin’de göremediğimiz tiyatro yapılarının Milet’te, Efes’te, Patara’da, Ksantos’ta ortaya çıkmasını göreceli kent devletlerindeki kent demokrasisine borçluyuz. Tiyatro günümüz görsel ve işitsel medyanın işlevini yerine getiren; çoğunluğu okuma yazma bilmeyen kitlelerin eğitim aracıydı. Çok önemliydi. Tabii ki eğlenceler, oyunlar, her türlü kamusal toplantılar da yapılıyordu. Geç dönemde tiyatrolarda insanla insan, insanla hayvan dövüşleri, ticari olarak kârlıydı ve bu nedenle tiyatroların orkestra kenarlarında güvenlik duvarları yükseltildi. Sonuçta tek tanrılı dinlere kadar tiyatrolar kentin kalbiydi. Tiyatrolarımız Anadolu mühendisliğine has görkemli yapılardır. Bazılarının dünyada eşi görülmez. Örneğin, Altınyayla’daki iki Balboura Tiyatrosu ve Burdur Kocaaliler’deki Milias Tiyatrosu, izleyici koyağının içinde yerli yüksek kayaların bulunduğu yapılardır. Bunlar doğaya uyumlu ustalığın ürünü tiyatrolarımızdır. İsteseler o kayaları kırarlardı. Kırmadılar. 200 kişilik sığarı olan Üçağız-Kekova’daki Simena Tiyatrosu’ndan, Efes’teki 20 bin kişilik tiyatroya kadar farklı boyutlarda tiyatrolarımız var. İstanbul’un, Antakya’nın, Amasya’nın kaybolmuş tiyatro örneklerini göz önüne alırsak yaklaşık 150 civarındaki tiyatrolarımızdan şimdilik 120’sini ölçebiliyoruz

Mühendislikte Roma devrimi

Günümüze ulaşan tiyatroların çoğunun Roma Dönemi’nden kaldığına dikkat çekiyorsunuz. Burada önemli bir tespitiniz var; Romalıların kendilerinden önceki tiyatroları değiştirdikleri ve bugüne ulaşanların çoğunun Romalılaşmış tiyatrolar olduklarını belirtiyorsunuz.

Tiyatrolar Roma Dönemi’nden çok önceleri de vardı. Ahşap sıralarla bayırlardaki tiyatrolar zamanla değişti. Açık havada, karda, yağmurda, güneşte zamanla çürüyen ahşap malzemenin yerini taştan sıralar aldı. Ses erimi ve sıraların zamanla kaymaması için otuz derece eğimi deneme yoluyla keşfettiler. Bunlar yapı fiziği açısından önemli gelişmelerdi. Roma İmparatorluk mühendisliği her şeyi değiştirdi. “Mühendislikte devrim yaptı” diyebiliriz. Örneğin tonozlu kemeri geliştirip yapılarda kullandı. Eskiden tiyatroların inşası için bir bayır gerekirken onlar artık düz bir arazide bile 30 derecelik eğimi elde ediyor, üzerine sıraları dizebiliyorlardı. Side Tiyatrosu, İznik Tiyatrosu örneği gibi tiyatrolar düz arazide inşa edilebilmişti. Sonuç olarak Roma mühendisliği önceki tiyatrolardaki düzeneği değiştirdi. Yeniledi. Örneğin eskiden orta yolun kenarındaki duvar içlerine konmuş, sesin yukarı aktarılmasına yardımı olan bronz küreleri kaldırıp yerine; orta yolun önüne sırtlıklı koltukları koydular. Bu çok basit ama sürekli bakım gerektirmeyen kesin çözümdü.