22.11.2021 - 13:27 | Son Güncellenme:
Emrah Çoban I emrah@kuzeydoga.net
KuzeyDoğa Derneği Bilim Koordinatörü
Bir yandan Aras Nehri ve Arpaçay vadileri, diğer yandan Yalnızçam ve Allahuekber Dağları ile çevrelenen Kars, Karadeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu’yu birbirinden ayırır. Yüksek ve sürekli sıradağlar arasında kalmakla beraber toprakları, yapısı, yükseltisi, iklimi ve yararlanma biçimleriyle, Doğu Anadolu’nun genelinden farklılaşır. Orta Çağ’da İpek Yolu üzerinde yer alan, kültürel, siyasi, sosyal, askeri ve ekonomik açıdan önemli bir şehir olan Ani Ören Yeri ise biyolojik çeşitlilik açısından da oldukça zengin bir mirasa sahiptir.
Antik çağlardan bu yana farklı nedenlerden dolayı da olsa insanlar doğayı korumak için çaba sarf etmişler. Bazıları bireysel kullanım amacıyla, bazıları doğanın güzelliklerine olan hayranlıkları nedeniyle saygı göstererek, bazıları ise ona kutsallık atfederek koruma yoluna gitmişler. Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) 2007 yılı raporuna göre kutsal yerler muhtemelen dünyanın en eski habitat koruma yöntemidir. Dinlerin birleştiği yer olan Ani’de de aynı durum söz konusu.
Yaban hayatı
Dünyada belirlenen 34 biyolojik çeşitlik noktasından üçü Türkiye’de yer alır. Akdeniz, İran-Turan ve Kafkasya biyoçeşitlilik noktaları ülkemizi bu konuda eşi benzeri bulunmayan bir noktaya taşır. Kafkasya biyoçeşitlilik noktasının merkezinde yer alan ve yaklaşık 100 km uzunluğu ile Arpaçay Kanyonu’nun tam ortasında bulunan Ani Ören Yeri, insanların olduğu gibi yaban hayatının da sığınak noktasıdır. Ani’de yaban hayatı; taşların, kayaların arasında, kuş evlerinde, binaların üzerinde ve nehrin kenarında devam ediyor.
95 kuş türü
Antik kentte şimdiye kadar yapılan çalışmalarda 95 kuş türü tespit edildi. Batı Palearktik Bölgesi’ndeki en büyük kuş göç yollarından birinin üzerinde bulunan ülkemizde, Kars kuş göçleri için önemli noktalardan birisi olması nedeniyle buradaki kuş türü sayının 150’yi geçeceği tahmin ediliyor. Antik kent sınırları içerisinde görülen bu kuşlardan bir tür “nesli tehlike altında”, iki tür “nesli tehlike altına girmeye yakın”, bir tür ise “hassas” koruma statüsünde bulunuyor.
Diğer canlılar
Ayrıca alan içerisinde tilki (Vulpes vulpes) ve Gelengi-Anadolu yer sincabı (Spermophilus xanthoprymnus), Fethiye Camii içerisinde kırmızı gagalı dağ kargası (Pyrrhocorax pyrrhocorax), Selçuklu Sarayı içerisinde de yarasaların yaşadığı/ ürediği tespit edildi. 300 bireyden oluşan yarasa kolonisinde de üç farklı tür tespit edildi. Grubun büyük çoğunluğunu büyük fare kulaklı (Myotis myotis) ve uzun kanatlı (Miniopterus schreibersii) yarasalar oluşturuyor. Bunların yanı sıra birkaç büyük nalburunlu yarasa (Rhinolophus ferrumequinum) da saray içerisinde gözlemlendi.
Ani halen onlarca bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapıyor. İnanıyoruz ki Ani’deki kazı çalışmaları devam ettikçe belki de yakın zamanda doğa tarihine de ışık tutacak yeni buluşlar yapılacak.
Ani hem altı hem üstü ile halen keşfedilmeyi bekleyen muazzam bir eser.