23.01.2023 - 02:48 | Son Güncellenme:
Nükhet Everi | nukheteveri@yahoo.com- Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) her yıl yılın en iyi turizm köylerini seçer ve her ülke de bu yarışa üç köyle katılabilir. 2022 yılında İzmir’deki Birgi, Bursa’daki Cumalıkızık ve Mardin Midyat’a bağlı Anıtlı (Hah) köyleriyle bu yarışa katılan Türkiye’nin adaylarından Birgi, “2022 En İyi Turizm Köyleri” arasında yerini aldı. Cumalıkızık ve Hah köyleri de yine aynı örgütün sadece 20 köyün yararlanabildiği “İyileştirme Programı”na alındı. UNWTO’nun bu konudaki kriterleri ise şöyle: Kültürel ve doğal kaynakların varlığı, kültürel değerlerin korunması ve tanıtılması, ekonomik sürdürülebilirlik, sosyal sürdürülebilirlik, turizmin gelişimi ile değer zincirinin entegrasyonu, altyapı ve erişilebilirlik, sağlık, emniyet ve güvenlik.
“Katedraller köyü”
Çok eski bir Süryani köyü olan, bugün nüfusu yalnızca Süryanilerden oluşan, Süryanice konuşulan, günümüzde 20 civarında Süryani ailenin yaşadığı Hah köyü, hiçbir turizm yatırımı yapılmamış da olsa turizm açısından en önemli yerlerden biridir. Hah, Midyat’ın 21 km kuzeydoğusunda, etrafı çok verimli tarla ve bağlarla çevrili, ağaçlıklı alçak bir tepenin üzerine kurulmuştur. Geçmişi çok görkemlidir. Orta Çağ’da önemli bir merkez olan bu köye “katedraller köyü” demek yanlış olmaz. O çağlarda çok büyük ve sekiz kiliseli bir köy olan Hah, ayrıca Turabdin Bölgesi’nin (Süryanice “kulların dağı” anlamına gelen Turabdin, Midyat ve çevresini içine alır.) ilk metropolitliğidir ve 613 yılına kadar metropolitlik merkezi olmuştur. Turabdin’in ilk metropoliti Hah’a yerleşmiştir. Metropolitin, başında bulunduğu cemaat merkezinden bu kadar uzakta oturması aslında bazı soruları akla getirir. Hah eskiden bugünkünden çok daha büyüktü. Roma’nın Dicle doğusunda eyaletlerinin bulunduğu dönemde Hah, bu nehir üzerinden yürütülen ticaretle gelişmiş olabilir mi? Eğer bu yaklaşım doğru ise kentin düşüşü de Roma’nın bu eyaletlerini kaybedip Nisibis’i (Nusaybin) 363 yılında Perslere terk etmesiyle başlamış olabilir. 614-1088 yılları arasında Turabdin Metropoliti Mor Gabriel Manastırı’nda ikamet etmiştir. 8. yüzyıl ortalarında ve 1088/89’dan sonra uzun bir süre ayrı bir metropolitlik vakfedilmiş ve ikamet yeri de Hah’ın içi ya da çok yakınlarında bir yer olmuştur.
Meryem Ana Kilisesi
Bu köyde en iyi korunmuş olan bina, 15 Nisan 2021 tarihinde UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmış olan Meryem Ana Kilisesi’dir. Turabdin’de benzerine az rastlanır kare planı ve merkezi kubbesiyle bu kilise ancak Deyrulzafaran Manastırı’nın büyük kilisesi Mor Hananyo Kilisesi ile karşılaştırılabilir. Her iki kilise de büyük olasılıkla 6. yüzyıldan kalmadır ve özgün mimarisini korumuş ender kiliselerdendir. Kubbenin dıştan üst yapısı ve çatısı 20. yüzyıl eklemeleridir. Oturma yerleri bulunan bir apsisle, karşılıklı okuyan iki koroyu barındıracak genişlikte ama cemaate kapalı bir nef, yöre kiliselerinde hiç rastlanmayan bir diğer özelliktir. Büyük ihtimalle kilise bir zamanlar metropolitlik merkezliğini üstlenen Hah’ta, metropolitin manastır erkânına ayrılmıştı. Sunak, istiridye biçimli kemerli nişler ve Korint sütunlarıyla çevrelenmiştir. İki merkezi tonozun bindiği köşe payesinin akantus ve girland bezemeli başlığı vardır. Turabdin’deki diğer manastır kiliseleri gibi bu da çapraz “nef”lidir (ibadet alanındaki bölümler). “Naos”a (cemaate ait ibadet alanı) hâkim dört süslü kemer, kubbenin üzerinde yükseldiği sekizgen kasnağı taşır. Bir kemer sola eklenmiş “narteks”ten (kilisenin ana girişi) kiliseye açılan girişi çevreler; kuzey ve güneyde bulunan diğer ikisi çift rahip korosu için planlanmıştır, dördüncüsü ise sunak alanını çevirir. Sunak alanının her iki tarafında yan hücreler bulunur. Kemerlerin üzerinde yükseldiği başlıklar, olağan biçimde akantus yaprakları ve girlandlarla bezelidir. Başlıkları ve zarif süslemeli silmeleriyle Turabdin mimarisinin çok özel bir yapısıdır.
Kuruluş söylencesi
Hah Meryem Ana Kilisesi’nin kuruluş öyküsü, İsa Mesih’in doğumuna bağlanan bir söylenceye dayanır. Yahudiye ülkesinde, bir kralın doğumunu muştuladığına inandıkları parlak yıldızın izini süren 12 kral, doğudan yola çıkarlar. Hah Kralı Hanna’ya vardıklarında, içlerinden üçünü Kudüs’e yollarlar. Üç kral yeni doğan çocuğu bulup ona sunular sunar. Kendilerine anı olarak verilen çocuğun bezini Hah’a getirdiklerinde içleri onu parçalamaya el vermez. Yakıp külünü aralarında paylaştırmak istediklerinde, aleve atılan bez, 12 altın madalyona dönüşür. Bu mucizeye tanık olduklarında Meryem Ana adına sonsuza kadar ayakta kalacak bir anıt kurmaya karar verirler. Söylenceye göre bugün kilisenin güney duvarındaki ilk 12 sıra taşı dizerler. Bu mucizenin gerçekleştiği, Hah göletinin yanında uzanan tarla, bugün bile Parpuso (paramparça) olarak anılır. Kısa süre öncesine kadar manastır görevi yapan kilise ziyarete açık, köyün ayin ve duaları burada yapılıyor. Köyün papazı olmadığı için biraz ileride yer alan Bakısyan/Alagöz köyünden gelen papaz duruma göre ayin ve duaları yönetiyor. Her yıl Meryem Ana’nın göğe çıkış tarihi olan 15 Ağustos’ta ayin ve tören yapılıyor. Dünyanın pek çok yerinden gelenler burada ayine katılıyor. Bu kilise Mardin turlarında mutlaka ziyaret edilen bir kilisedir.
Mor Sobo Katedrali
Meryem Ana Kilisesi’ne 300 metre uzaklıkta, köyün ortasında yer alan, yine 15 Nisan 2021’de UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmış olan Mor Sobo Katedrali, Mor (Aziz) Sobo’ya adanmıştır. 6. yüzyıla tarihlenen Hah Katedrali’nin görkemli kalıntıları taş ve tuğlanın birlikte kullanılmış olması nedeniyle Theodora’nın Mor Gabriel Manastırı’ndaki kubbeli yapısını çağrıştırır. Hah Katedrali Mor Sobo’nun apsisinin güneyinde tümüyle ayakta duran Beth Slutho (yazlık kilise), köyün Orta Çağ tarihine ışık tutan Süryanice yazılı mezar taşlarıyla kaplıdır. Mor Sobo harap durumda olmakla birlikte temel mimari özelliklerini ve planın ana hatlarını koruyor. Ayakta duran duvarları, ya düşmüş ya da alt seviyede bulunan dekoratif ögeler yapının anıtsallığını gösteriyor. Mor Sobo, Turabdin’in günümüze ulaşabilmiş en etkileyici anıtsal mimari örneklerinden biri. Köyün merkezinde, Mor Sobo Katedrali’nin yakınında yer alan Mor Şmuel Kilisesi’nin ise ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Mihrap yönünden zengin süslemeli, bir kısmı köyün kotundan daha aşağıda yani yer altında kalan bu kilisenin dış kısmı sağlam olarak ayakta duruyor. Açık olan kilise belirli günlerde kullanılıyor. Hah’ın batısında çok düzgün kesme taşlarıyla iyi korunmuş bir kalıntı vardır. Bir tarafı açık, üzeri ahşap çatıyla örtülü bu yapı kamuya açık bir toplantı yeri olarak kullanılmış olabilir. Hah’ın doğusunda Azize Mecdelli Meryem ve Mor Yuhanon kiliselerinin de kalıntıları bulunuyor. Dünya Turizm Örgütü’nün İyileştirme Programı kapsamında turizm için çok büyük önemi olan bu köyün, tespit edilen eksiklerinin kapatılacağı, yapılacak desteklerle sürdürülebilir korunmasının sağlanarak yaşatılacağı ve gerekli tanıtımın yapılacağını umuyoruz.