ArkeolojiÖlümünün sekizinci yılında anısına saygıyla: Klaus Schmidt

Ölümünün sekizinci yılında anısına saygıyla: Klaus Schmidt

24.07.2022 - 16:54 | Son Güncellenme:

İnsanlık tarihini yeniden yazdırdı Klaus Schmidt, Göbeklitepe’deki çalışmalarıyla tarih öncesi dönemlere ilişkin bazı kabullerin değişmesinde büyük rol oynadı.

Ölümünün sekizinci yılında anısına saygıyla: Klaus Schmidt

Elif Eral x elif.eral@milliyet.com.tr

Haberin Devamı

“Tarım devrimi” insanlık tarihinin en önemli sıçrama noktalarından biridir. Yaklaşık 10 bin yıl öncesine kadar avcı-toplayıcı olarak yaşayan insan topluluklarının besin üretimine geçişiyle başlayan süreç, insanlığı uygarlığın kapısına kadar sürükledi. Peki, ne oldu da milyonlarca yıl doğayla iç içe yaşayan, ihtiyacı kadar yiyeceği toplayıp ertesi gün her şeye yeniden başlayan insan, bu alışkanlığını bırakıp besinlerini üretmeye ve fazlasını biriktirmeye başladı? “Neolitik Devrim” kuramının teorisyeni Gordon Childe’a göre, iklim değişikliğine bağlı çevresel etkenler insanı üretime zorladı. Prof. Dr. R. Braidwood “elverişli çevre”de yaşayan insan topluluklarının kültürel gelişiminin ve tecrübelerinin sonucunda tarımın ortaya çıktığı fikrini ortaya attı. Lewis R. Binford ise mevcut doğal kaynakların artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamamasının üretimi tetiklediğini savunuyordu. Bilim dünyası, nedeni üzerine uzlaşamadığı Neolitik Devrim’in sonuçlarının insanlık için köklü değişimler getirdiği konusunda ise hemfikirdi: Bitkilerin ve hayvanların evcilleştirilmesiyle birlikte yerleşik yaşama geçilmiş, nüfus artmıştı. Yaş ve cinsiyete dayalı iş bölümü ve uzmanlaşma doğmuş; teknoloji, ticaret, sanat, mimari gelişmişti. Küçük tarım toplulukları zamanla daha büyük ve karmaşık sosyal sistemlere geçmiş, avcı toplayıcılıktaki eşitlikçi dağılım bozulmuş, mülkiyetin ortaya çıkışı hiyerarşiyi ve yönetim erkini ortaya çıkarmıştı. Göbeklitepe’de ortaya çıkan bulgular ise deyim yerindeyse tüm bu kabulleri yerle yeksan etti. Göbeklitepe’de 12 bin yıl öncesine tarihlenen “Taş Çağı yapısı”, tarih öncesi insanlarının sanılanın aksine, tarım devriminden bin yıllar önce bir fikir ortaklığı motivasyonu ile bir şekilde bir araya geldiğini, iş bölümü yaparak, ritüelleri için kullandıkları ya da buluşma noktası işlevi gören bir kültür merkezi inşa ettiklerini ortaya koydu. Mütevazı bir yaşam sürdükleri düşünülen Taş Çağı avcılarının görkemli mimari eserlere imza attığını, geniş bir sembol dünyasına sahip olduklarını, usta bir taş işçiliği sergileyerek uzmanlaşmanın da tarımdan önce başladığını kanıtladı. Şanlıurfa’ya 18 km uzaklıktaki Göbeklitepe’yi ortaya çıkaran Alman Arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt, bu büyük keşfiyle uygarlığın kökenlerine ilişkin yerleşik teoriyi yıkarak insanlık tarihinin yeniden yazılmasına yol açtı.

Haberin Devamı

Dönüm noktası Nevali Çori

Haberin Devamı

Göbeklitepe kazılarına öncülük eden Schmidt, 11 Aralık 1953’te Almanya’nın Feuchtwangen kentinde dünyaya geldi. Erlangen ve Heidelberg üniversitelerinde klasik arkeoloji ve jeolojinin yanı sıra protohistorya ve prehistorya eğitimi aldı. Henüz öğrenciyken Almanya, Yunanistan, Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün’de arkeolojik kazılara katıldı. Tarih öncesi alana ilgi duyan Schmidt’in, Heidelberg’de Yakın Doğu arkeolojisi üzerine çalışan Prof. Dr. Harald Hauptmann’ın ekibinde yer alması ona birçok olanak sunacaktı. 1966’da İstanbul’daki Alman Arkeoloji Enstitüsü’ne danışman olarak atanan Hauptmann, Keban ve Atatürk barajı alanlarındaki birçok kurtarma kazısına başkanlık yapıyordu. Schmidt’in Türkiye’deki çalışmaları 1978’de geldiği Elazığ Müzesi’nde Norşuntepe kurtarma kazısı malzemelerini inceleyerek hazırladığı doktora tezi ile başladı.

Haberin Devamı

Bunu 1979’da Lidar Höyük kazı ekibine katılması izledi. Yine Şanlıurfa sınırları içinde bulunan Nevali Çori’de 1983’te başlayan kazılar ise kendi deyimiyle Schmidt’in hayatının dönüm noktası olacaktı. Çanak Çömleksiz Neolitik B evresine tarihlenen kült merkezi Nevali Çori’deki buluntular, avcı toplayıcı yaşam sürerken yavaş yavaş tarımın da başladığını ortaya koyuyordu. M.Ö. 8400’lere kadar uzanan tabakaları, T biçimli dikili taşları, heykelleri ve totem direkleriyle dikkati çeken höyük, bölgede benzer başka yerlerin de olabileceğini düşündürüyordu. Elde ettiği deneyimler Schmidt’i yeni sorulara ve arayışlara yönelttiği gibi, kendi yolunu çizmesi için de cesaret verdi. Fırat ve Dicle arasında, Nevali Çori’ye benzer daha eski yerleri aramaya koyuldu. 1994’te Schmidt’i Göbeklitepe’ye bir adım daha yaklaştıran Gürcütepe keşfedildi. Göbeklitepe’ye yaklaşık 35, Nevali Çori’ye 62 km mesafedeki bu höyükte kazılar, Göbeklitepe ile birlikte 1995’te başladı.

Haberin Devamı

Ölümünün sekizinci yılında anısına saygıyla: Klaus Schmidt

Göbeklitepe’yi ilk görüşü

Schmidt, 1994’ün sonbaharında Neolitik Devrim’in başladığı bölge olarak kabul edilen “Bereketli Hilal” içindeki Taş Çağı yerleşimlerini inceleyeceği doçentlik tezi için harekete geçer. Kılavuzu ise 1960’ta Prof. Dr. Halet Çambel ve R. Braidwood’un başkanlığında yürütülen İstanbul-Chicago üniversiteleri ortak projesi “Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Yüzey Araştırmaları” raporudur. Çalışmaya, gözden kaçan ve özellikle artık iyi tanıdığı Şanlıurfa’da bulunan yerlerden başlar Schmidt. İlk kez bu raporda adı geçen Göbeklitepe, özel bir yer olarak vurgulanmamış sadece “olası en eski yerleşim yeri adayları” arasına alınmıştı. Bölge halkından Göbeklitepe’nin yerine ilişkin bilgiler toplayan Schmidt, arkeolog arkadaşı Michael Morsch, köyden henüz çocuk yaştaki bir rehber ve onları tepeye götürecek taksinin sürücüsüyle yola koyulur. Belli bir yere kadar araçla gidip yolun kalanını yürürler. Nihayet hedef görülür. Tam ortasında bölge halkının ziyarette bulunduğu bir dilek ağacı yer alan tepe, daha uzaktan bakışta bile sanki çevreye ait değilmiş gibi durmaktadır. Harran Ovası’nı kuzeyden çevreleyen sıra dağların en yüksek noktasındaki tepeyi gören Schmidt şaşırır. Yamaçları kayalık, zirvesi yumuşak topraktan oluşan bu yükseltiyi doğanın tek başına yapamayacağını, insan elinden çıkmış bir şey olabileceğini anlar. Yüzeye kilim gibi yayılan parçalanmış çakmak taşlarının insanların yaptığı aletler olduğunu fark eder. Taş yığınlarının içinde oldukça büyük bir parça dikkatini çeker ve insan eliyle özenle işlenmiş bu taşın biçimini hemen tanır. Bu, Nevali Çori’den iyi bildiği T biçimli bir dikili taşın baş kısmıdır. Artık buranın Neolitik Çağ alanı olduğundan emindir. Dönerken arkadaşının ayağına takılan heykel parçası ise büyük buluşu taçlandırır. Schmidt, Taş Çağı yerlerini görme planından vazgeçer, hayatının kalan kısmını buraya adayacaktır. Tepeye daha sonra üç kez daha giden Schmidt, ön raporlarını hazırlar. Hocası Hauptmann, artık Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün başkanıdır. Tepeye birlikte yaptıkları son ziyarette, Şanlıurfa MüzesiAlman Arkeoloji Enstitüsü ortaklığında kazı kararı verilir. 1995’in sonbaharında iki aylık kazı için izin çıkar. Sezonun ilk ayında Gürcütepe, ardından Göbeklitepe kazılır. Gürcütepe’de bazı hayvanların evcilleştirildiği bazı bitkilerin de kültüre alındığı saptanır. Göbeklitepe’deki anıtsal buluntular ise sarsıcıdır. M.Ö. 10.000’lere tarihlenen ve hiçbir yerleşik yaşam izi bulunmayan Göbeklitepe’deki tonlarca ağırlığa sahip “taş yapılar” ciddi bir organizasyonla bir araya gelen yüzlerce insan tarafından itinayla inşa edilip sonradan toprakla kapatılmıştır. Üç boyutlu figürler, heykeller, kabartmalar, son avcıların zengin dünyalarını, sanatsal derinlik, büyük mühendislik ve usta işçiliklerini göstermektedir.

Ölümünün sekizinci yılında anısına saygıyla: Klaus Schmidt

Ona çok şey borçluyuz

Schmidt, yüzey araştırmasında tespit edilen Göbeklitepe’nin daha önce keşfedilmeyişine hayret eder, Çambel ve Braidwood tarafından kazılamamış olmasını ise talihsizlik olarak niteler. Çayönü kazıları sırasında tanıştığı iki arkeologdan saygıyla söz ederek çalışmalarından beslendiğini belirtir. Braidwood’un ölümünden sonra yayımlanan Göbeklitepe kitabını ona sunamadığı için üzgün olduğunu yazar. Uygarlığın izlerini bilinenden çok daha gerilere götüren Schmidt, disiplinli, sabırlı, inatçı bir arkeolog olmasının yanı sıra mütevazı, tartışmaya açık kişiliği, esprili mizacıyla tanıyan herkesin ve yöre insanının sevgisini kazanır. 2007’de profesör olan Schmidt, arkeolog eşi Çiğdem Köksal Schmidt ile kazı süresince Şanlıurfa’da yaşamış, yaptığı yayınlarla Göbeklitepe’nin dünyaca tanınmasını sağlamıştı. 20 Temmuz 2014’te tatil için gittiği Almanya’da geçirdiği kalp krizi sonucu 61 yaşında yaşama veda eden Schmidt, yeri dolmayacak boşluklar bırakarak aramızdan ayrıldı. Bugün devam eden çalışmalara ışık tutan Schmidt, Göbeklitepe ile adeta özdeşleşmiştir. Alandaki küçük bir patikaya adının verilmesi yeterli değildir. Bu eşsiz yapıyı kültür mirasımıza kazandıran Schmidt’e çok daha fazlasını borçluyuz. Ölümünün sekizinci yılında anısına saygıyla...