19.09.2024 - 03:40 | Son Güncellenme:
Nükhet Everi
Nükhet Everi - Dr. Anton Bammer ve Halikarnas Balıkçısı’nın anısına saygıyla.
Efes’teki en önemli kazı alanlarından biri olmasına ve büyük sembolik önemi bulunmasına rağmen çoğu zaman görünmez bir anıt olan, Antik Çağ’ın yedi harikasının en harikası Artemis Tapınağı, Efes ziyaretlerinde mutlaka görülmesi gereken bir yerdir.
Kazılan yerlerinin çoğu büyük oranda tekrar gömülmüş ve alanın neredeyse tamamı çoğu zaman su altındadır. Yerini 1973 yılında çeşitli sütunlara ait tamburlar kullanılarak dikilen sütun sayesinde görebilirsiniz.
Tapınak 1869 yılının sonunda İngiliz Demiryolu Mühendisi J. T. Wood tarafından yedi senelik bir arama sonucunda bulunmuş ve British Museum adına gün ışığına çıkartılmış, 1904/05 yıllarında da D. G. Hogarth British Museum adına kazılara devam etmiştir. 1965 yılında Avusturya Arkeoloji Enstitüsü tarafından Dr. Anton Bammer başkanlığında kazılar yeniden başlatılmıştır. Bu kazılar sonucunda M.Ö. 6. yüzyıl ortalarında Kral Kroisos’un yardımlarıyla yapılan ve kundaklandıktan sonra 4. yüzyıl sonlarında yeniden inşa edilen tapınak ve büyük sunağın yanı sıra tapınağın iç kısmındaki erken yapılar da ortaya çıkartılmıştır. Tapınağın içinde açığa çıkartılan erken yapılar arasında Miken Dönemi sonrası Antik Çağ mimarisinin en eski anıtı olan peripteros planlı tapınak bulundu.
M.Ö 560 civarında Kroisos Tapınağı olarak bilinen muhteşem yapının inşaatı başlamıştı. Bu arkaik yapı Antik Çağ mimarisi için bir kilometre taşıdır. Çeşitli antik kaynaklara göre Eski Artemision da denen Kroisos Tapınağı, adını tarihte ölümsüzleştirmek isteyen Herostratos adında biri tarafından M.Ö. 356 yılında yakılmıştır. Kundaklamanın gerçekleştiği gecenin Büyük İskender’in doğduğu gece olduğu söylenir. Arkeolojik bulgular da Arkaik tapınağın bir yangın sonucu tahrip olduğunu destekler.
Bir banka gibiydi
Tam bu noktada konuya biraz daha yakından bakalım. Artemis tapınağının sahip olduğu bir dokunulmazlık vardı ve sığınma alanıydı. Bu sebeple de para, mücevher ve diğer kıymetli şeyler gibi zenginliklerin saklanabildiği en güvenli yerdi. Tapınak zamanla günümüzün modern bankalarının gördüğü işlevi görür olmuştu. Bütün zenginlikler oraya emanet ediliyordu. Tapınak seyahat çekleri veriyor, modern bankacılık stilinde işlemler yapıyordu. Zamanın dünyasının hemen hemen tüm hazineleri bu tapınakta birikiyordu.
Tanrılar arasında çok önemli bir yere sahip olan ve aslında belki de tüm tanrılardan da ötede bir üne kavuşan Efes Artemis’i için her yıl ihtişamlı törenler düzenlenir, rahiplerin kutlamalar için tapınaktan başlayan yürüyüş alayı şehrin içinden geçerek gene Tanrıça için yapılan kurban törenleri ile tapınakta sona ererdi. Bu yürüyüşte kortejdekiler tapınağa ait kıymetli eşyaları da taşırlardı. Tapınağın zenginliği gözler önündeydi. İhtişamı ve gün geçtikçe artan zenginliğiyle dillere destan olan bu inanılmaz boyutlardaki tapınak tek bir kişinin kundaklamasıyla yanmış olabilir miydi? Çok büyük bir olasılıkla rahipler tapınağı, içindeki hazineleri ele geçirmek için yakmışlar ve masum bir deliyi, tapınağı yakıp içindekileri yağmalamakla suçlamışlardır. Zaten o koskoca taş tapınağın tek kişi tarafından yakılmış olması da benzin, petrol gibi yanıcı ve yakıcı maddelerin henüz bilinmediği bir dönemde pek mantıklı değildir.
Artemis ve Büyük İskender
Peki Artemis gibi büyük bir tanrıça kendi tapınağını neden korumamıştı? Söylenceye göre, Artemis, Büyük İskender’in doğduğu gece, koruması altındaki bütün mitolojik hayvanlarını toplayıp, doğum sancıları çekmesin diye apar topar İskender’in anası Olimpia’nın yardımına koşmuştur. Korumasız kalan tapınak da yanmıştır.
Öyle ya da böyle bu tapınaktan sonra yerine yeni bir tapınak yaptı Efesliler. Daha sonra “Dünya Harikası” olarak kabul edilecek olan bu tapınağın yapımı sırasında Büyük İskender İran’a yürümeden önce Efes’e gelmiş ve Efeslilerin tapınağı inşa etmekte maddi olarak zorlandığını görmüştür. Tapınağın alınlığına kendi adının yazılması şartıyla maddi destek sağlamayı teklif etmiştir. Efesliler bir tapınakta iki tanrının bulunmasının doğru olmayacağını söyleyerek, İskender’in önerisine yanaşmamışlardır. Belki İskender’in tanrısallık gururunu zedelemişlerdi ama önüne gelen her şehri yakıp yıkan, hükmü altına alan, özgürlüklerini kısıtlayan Büyük İskender bunu Efes’e yapmamıştı.
Güzel, koruyucu, öldürücü…
Leto’nun ikiz çocukları Apollon ve Artemis, Zeus’un kıskanç karısı Hera’nın hışmına uğramamış ve Olimpos tanrıları arasında yerini almış çok özel iki tanrıdır mitolojide. Artemis Homeros’un tabiriyle “yaban hayvanların tanrıçası”dır. Latin ozanı Horace onu “Sessizliğin Ecesi, Ay” diye anar. Artemis, Zeus’u bile gölgede bırakmış bir tanrıçadır. Efes’teki tapınağı, Zeus’un Olimpia’daki; Apollon’un Delfi’deki tapınaklarından çok daha önemli olmuştur.
Artemis tanrıça, tapıldığı antik kentlerde ayın değişik evreleriyle anılır. Ayın nasıl dünyadan görünen ve görünmeyen iki yüzü varsa, Artemis de öyledir aslında. Duruma göre iyilik eder ya da tam tersine öldürücüdür. Örneğin doğayı ve yaban hayvanları korur ve evcilleştirir ama aynı zamanda ava çıkar ve av tanrıçasıdır. Doğum yapan kadınlara yardım eder ama öte yandan doğumda ölen çocukların da sorumlusu kendisidir. Uygarlığın egemen tanrıçası olarak başına kent tacını takar, denizciliğin ve pek çok antik kentin koruyucusudur.
Artemis üçlek bir tanrıça olduğu için başındaki tacı üç katlıdır. Bakiredir, kadındır ve anadır. Güzeldir, haşin, uzun boylu, dünyayı küçümseyen bakışlı bir tanrıçadır.
Bugün Efes Müzesi’nde Efes kazılarında bulunan iki önemli heykeli vardır. Güzel Artemis olarak bilinen Hadrianus Dönemi kült heykelinin kopyası ve tüm haşmetiyle sizi kendine çekecek olan ve M.S. 2. yüzyıl başına tarihlenen Büyük Artemis adıyla bilinen kült heykeli.
Üzerindeki tüm sembollerin, koruduğu doğa ögeleri ve hayvanların yanı sıra çok sayıda göğüsleri vardır. (Bu konu arkeologlar arasında değişik veriler ışığında tartışılmaktadır. Bereket sembolü oldukları ya da tanrıçaya kurban edilen boğaların testislerini temsil ettikleri gibi değişik görüşler vardır.)
Her heykelde göğüs kısmından ayaklara kadar inen ve kendisini bir sütun gibi gösteren ince bir etek bulunur. Bu etek yukarıdan aşağıya üç kolona ayrılmıştır. Her kolon da boyu eninden uzun altı dikdörtgene bölünmüştür. Tüm bu alanlar tanrıçanın koruduğu ve onu simgeleyen hayvanlarla doldurulmuştur. Özellikle de arılar dikkat çeker. Efes Artemis’i arı olarak da anılan bir tanrıçadır.
Meryem Ana benzerliği
Mezopotamya’da doğan ve yavaş yavaş tüm dünyaya yayılan Hristiyanlık, İsa Mesih’in havarilerinden Paulus ile Efes’e de gelmiştir. Paulus’un yaptığı konuşmalardan Artemis Tapınağı’nın gümüşten maketlerini yapan kuyumcu Demetrios rahatsız olur. Aslında kaygıları tamamen ticari olan Demetrios, önüne gelene tanrıçaya hakaret edildiğini, yeni bir din ile inancın değiştirilmek istendiğini söyleyip insanları kışkırtır. Gittikçe büyüyen ve çoğunun ne olduğundan bile haberinin olmadığını bildiğimiz bir kalabalık “Efeslilerin Artemis’i uludur” diye bağıra çağıra tiyatroya gelirler. Ayaklanma zor bastırılır. Paulus oradan gider ama aslında Hristiyanlık batıya tam da buradan yayılmaya başlar.
Zaman içinde Hristiyanlık kabul edilir. Efesliler için bu geçiş oldukça kolay olmuştur. Özellikle de Meryem Ana’nın özellikleri ile Artemis tanrıçanın iyi özellikleri arasında bazı benzerlikler kurar ve onu hemen benimserler.
Bugün Artemis Tapınağı’nın olduğu alanı ziyaret ettiğinizde Selçuk yerleşimine doğru baktığınızda karşınızda üç büyük dünya dininin kutsal mekânları yan yana görülür. 1973 yılında kısmen ayağa kaldırılmış olan sütun ve diğer kalıntılarıyla Pagan Artemis Tapınağı, Hıristiyan St. Jean Bazilikası ve İsa Bey Camii