24.01.2022 - 11:58 | Son Güncellenme:
Cüneyt Sadıç
Anadolu; her şeyin başladığı, kültür ve sanatın beşiği, dünyanın en güçlü imparatorluklarının ev sahibi, Doğu ve Batı’nın birbirine karıştığı, dinlerin birbiri içine geçtiği, peygamberler diyarı topraklar... Hristiyanlığın önemli figürlerinden Aziz Paulus da Anadolu doğumlu. Antakya ve Kudüs’ten yola çıkarak yaptığı ve Anadolu’yu karış karış dolaştığı seyahatler ile Anadolu’da Hristiyanlığın yayılmasında büyük rol oynamış ve bu seyahatler sonucu ilk cemaatler oluşmuştur bu topraklarda. İncil’in son bölümü olan “Vahiy”, en zor anlaşılan bölümdür desek, yanlış olmaz. İlk okunduğunda bir anlam ifade etmeyebilen bu bölümün amacı, Hristiyanların baskı altında olduğu, zulümler ve dünyevi çekicilikler gibi nedenlerle cesaretlerini yitirdiği bir dönemde, kötülüğe karşı savaş verirken onları yüreklendirmek olsa gerek. Bu bölüm iki şey ifade eder; artık vahiyler bitmiştir ve ilk bölüm olan Yaratılış bölümünde yarım kalan birçok nokta burada sonuca bağlanmaktadır. Dolayısı ile ilk bölüm olan Yaratılış ve son bölüm olan Vahiy’i İncil’in ön ve arka kapakları olarak tanımlamak da mümkün.
Apokaliptik bir metin
Vahiy bölümü apokaliptik bir metindir. Adını Yunanca “örtülü bir şeyi açmak, örtüsünü kaldırmak” anlamına gelen “apokalipsis”ten alan bu metinlerin özelliği dünyanın sonuna ilişkin olmalarıdır. Apokaliptisizme göre tanrı, sonu çok yaklaşmakta olan dünya hakkındaki sırları, insanlara anlatmaları için bazı kişilere açıklamıştır. Bu kişiler bunları vizyonlar, rüyalar aracılığı ile öğrenir ve yazarlar. Bir metnin apokaliptik olabilmesi için son günler ile ilgili haber vermesi, acı çeken inanmışlara hitap etmesi ve mecazi bir dil kullanılması gerekir.
Yedi sayısı
Evanjelizm ve İncil kehanetlerine göre bu bölümde yer alan mektupların gönderildiği Anadolu’daki yedi kilise çok önemlidir. Tanrı son savaşı yani Armegedon’u ve kıyameti bu yedi kiliseye haber verecek ve bu yedi topluluğa haber verildikten sonra kıyamet başlayacaktır. Aynı inanışa göre yedi yıllık bir kaosun sonunda, İsa Peygamber bu yedi kiliseden birine inecek ve 1000 yıllık “altın çağ” denilen, tanrının krallığı süreci başlayacaktır. Hristiyanlıkta tamamlanmışlık anlamına gelen yedi rakamı İncil’de birçok defa geçer. Yedi kandillik, yedi yıldız, yedi meşale, yedi mühür, yedi borazan tutan yedi melek, yedi gök gürlemesi, yedi başlı ve yedi taçlı kızıl ejderha, yedi başlı canavar, yedi tepe, yedi melek, yedi altın tas gibi... Mektup gönderilen cemaat sayısının yedi olması da bununla ilgili.
Aziz Yuhanna ve mektuplar
Roma İmparatoru Domitianus, İsa’nın en genç ve en sevdiği havarilerinden olan, Efes’te Hristiyanlığı yayan Aziz Yuhanna’yı ölüm cezasına çarptırır. Ama kentte yaşayan Yuhanna’nın mucizevi bir insan olduğuna inanan iki bin Musevi’yi de karşısına almak istemez. Bu inanışın gerçek olmadığını göstermek için Yuhanna’dan ellerini kızgın yağ dolu kazanın içine sokmasını ister. Mucize gerçekleşip bir şey olmayınca ise Yuhanna’yı öldürmek yerine Patmos Adası’na sürgüne gönderir. Yuhanna, bu sürgün sırasında gördüğü vizyonları takiben yedi Hristiyan cemaate yedi mektup yazar. Kimini över, kimilerini ise yerer. Bu yedi cemaatin tamamı Anadolu’dadır. Bu ilk yedi cemaat “Mahşerin Yedi Kilisesi” olarak da adlandırılır ve bugün hâlâ Roma İmparatorluğu Dönemi’ndeki adları ile anılır: Ephesos-Efes, Smyrna-İzmir, Pergamon-Bergama, Sardes-Salihli, Philadelphia-Alaşehir, Laodikeia-Denizli, Thyateira-Akhisar.
En önemli şehir
Ephesos, Roma İmparatorluğu’nun Asya eyaletinin başkenti ve en büyük limanıdır. Meryem Ana’nın “theotokos” yani “Tanrı’yı doğuran” titrini aldığı, 3. Konsil’in toplandığı, Meryem Ana’nın yaşamının son yıllarını geçirdiğine inanılan UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki antik kent... Efes, cemaatine mektup yazılan yedi şehir arasında en önemlisi kabul edilir. Mektuplarda Efes cemaati çalışkanlığı, sabrı ve sahte elçilere karşı takındığı tavrı nedeni ilen övülürken, başlangıçtaki sevgisinden uzaklaştığı için de uyarılır. Mektuplardan ikincisinin adresi Smyrna bugünkü adı ile İzmir’dir. Efes’in yaklaşık 60 kilometre kadar kuzeyindeki bu zengin liman kenti Asya’nın tacı, süsü veya mücevheri olarak bilinirdi. Üçüncü seyahati sırasında, Paulus tarafından kurulduğuna inanılan cemaat, mektup gönderilenler arasında takdir görenlerden biridir. Bu cemaatin ilk ve en önemli üyelerinden birisi ise Yuhanna’nın öğrencilerinden olan Polikarp’tir. Polikarp, ilerleyen yıllarda Smyrna piskoposu olur. Takvimler 155 yılına geldiğinde ise tutuklanır ve 10 gün işkence edildikten sonra 23 Şubat’ta yakılarak öldürülür.
Kültür-sanat merkezi
Mektuplardan üçüncüsünün adresi, Pergamon yani Bergama’dır. Büyük ve önemli bir kenttir Pergamon o yıllarda. Büyük İskender’in ölümünden sonra komutanlarından Lysimachos M.Ö. 301’de kenti ele geçirir. Şehrin hazinesini verdiği ve Bergama Komutanı olarak atadığı Philetairos da bu hazineyi kullanarak Pergamon Krallığı’nı kurar. Kent, dünyanın önemli kültür ve sanat merkezlerinden biri olarak İskenderiye ile rekabet eder.
En uzun mektup
Mektuplardan dördüncüsünün adresi, Thyateira yani Akhisar’dır. Yedi mektuptan en uzunun yazıldığı cemaat olan Thyateira, hakkında en az bilgimiz olanıdır. Emekçi sınıfların ve çeşitli meslek topluluklarının faaliyet gösterdiği bir kent olarak bilinir. 6. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan dilbilimci Stephanus Byzantinus, “thygater” kelimesinin kız evlat anlamına geldiğini, Lysimachos ile savaşırken, bir kızı olduğu haberini alan Seleukos I. Nicator tarafından şehre “Thuateira” adının verildiğini söyler. Bazı dilbilimciler ise Thyateira ismindeki “teira”nın Lydia dilinde “kale” ya da “kasaba” anlamına geldiğini söylemekte.
Zengin ama yozlaşmış
Poktolos Çayı kenarında Meles tarafından kurulan ve muhtemelen de hiç kimsenin bu kadar ünlü ve bu kadar güçlü olacağını düşünmediği bir şehir olan Sardes ise Mahşerin Yedi Kilisesi’nin yollarının kesiştiği noktada yer alır yüzyıllar sonra. Bu şehir yüzyıllar boyunca zenginliğin, gücün ve ihtişamın merkezi olur, namı dünyaya yayılır. Aziz Yuhanna’nın mektuplarından beşincisinin adresidir burası. Mektubun yazıldığı dönemde yani 1. yüzyılda şehir zengin ama bir o kadar da yozlaşmış, daha yolun başındaki Hristiyan cemaat ise heyecan ve umudunu yitirmiştir. İşte tam da bu noktada Yuhanna’nın mektubu ulaşır cemaate.
İncil’deki vaat
Aziz Yuhanna’nın yedi mektubundan altıncısının adresi olan Philadelphia’nın Türkçe karşılığı “kardeş sevgisi” demek. Alaşehir’e neden bu isim verilmiş derseniz, hikayesi 2. yüzyılda hüküm sürmüş olan Bergama Kralı Attalos II’ye kadar gidiyor. Denir ki Attalos kendisinden önceki kral olan ağabeyi Eumenes’e olan derin sevgisinden dolayı “kardeşini seven” anlamına gelen “Philadelphus” lakabıyla bilinirmiş. Kurduğu şehre de ağabeyine olan sevgisine istinaden Philadelphia adını vermiş. Sayıca az, insan gözüyle güçsüz görünen ama tanrı sözüne çok bağlı bu cemaate, hiç kimsenin kapatamayacağı açık bir kapı vaat edilir İncil’de.
En erken örnek
Kentin zenginliğine güvenen ama manevi açıdan zayıf olan Laodikeia cemaati mektuplarda yerilen tek cemaattir. Hristiyanlığın kabulü ile kentte bir kilise yapımına izin verilmiş hatta Anadolu’nun erken kiliselerinden biri de burada yapılmıştır. Yedi kilise içerisinde günümüze ulaşan en erken örnek olan kilise, gerçekten yedi cemaate ithaf edilen ilk kiliselerin nasıl olduğunun en yakın örneği olarak nitelenebilir.
Pergamon’da M.S 2. yüzyılda inşa edilen ve “Kızıl Avlu” olarak adlandırılan tapınak, Erken Bizans Dönemi’nde mimari ilavelerle kilise olarak kullanılmaya başlandı.