ArkeolojiKapadokya’nın hristiyanlık mirası: Sığınak, merkez ve okul

Kapadokya’nın hristiyanlık mirası: Sığınak, merkez ve okul

26.11.2024 - 02:34 | Son Güncellenme:

Hristiyan manastır düzenine ilham veren ilk örneklerin yer aldığı Kapadokya’da bölgenin güçlü dini figürleri de Hristiyanlığın teolojik ve doktrinsel temelini şekillendiren tartışmalara yön verdi.

Kapadokya’nın hristiyanlık mirası: Sığınak, merkez ve okul

Heval Bozbay / heval.b@gmail.com - Kapadokya, zengin ve çok katmanlı Hristiyanlık mirasıyla öne çıkan bir bölgedir. İsa’dan sonraki ilk yüzyıllarda, Hristiyanlığın Anadolu’da filizlendiği erken dönemden, devlet dinine dönüşmesine kadar olan süreçte Kapadokya, Hristiyanlar için bir sığınak, bir merkez ve bir okul işlevi görmüştür. Bölgenin gözlerden ırak, ulaşılması zor vadilerinde, kayalar içine oyulmuş mağara yapılarında sürdürülen münzevi yaşam, Hristiyan manastır düzenine ilham veren ilk örneklerdendir. Bölgenin güçlü dini figürleri olan Kapadokya azizleri, Hristiyanlığın teolojik ve doktrinsel temelini şekillendiren tartışmalara yön vermiştir. Kapadokya’nın sayısı binleri aşan kaya oyma kilise ve manastırlarında uygulanan büyüleyici süsleme programları ise hem Bizans kilise sanatında hem de sanat tarihinde özgün bir yere sahiptir. Arap-İslam akınlarının Anadolu içlerine yöneldiği dönemlerde de Kapadokya önemli bir tampon bölge ve sığınak işlevi görür. Selçuklu ve daha sonraki Osmanlı idaresinde, Kapadokya’da yaşamaya devam eden Hristiyan halk, Anadolu’nun kültürel mirasında unutulmaz izler bırakmıştır.

Haberin Devamı

Kapadokya’nın hristiyanlık mirası: Sığınak, merkez ve okul

Yasaklı din

Kapadokya bölgesindeki hemen hemen tüm köylerin, kasabaların ve şehirlerin altında veya yakın çevresinde bir “yer altı şehri” de bulunur. Dünyada çok az yerde rastlanan bu mimari gelenek, kayaların yüzlerce, hatta binlerce yıl boyunca insanlar tarafından oyularak, çeşitli amaçlarla kullanılmasıyla ortaya çıkmıştır. Günümüzde bir kısmı turizme “kazandırılan”, birçoğu da halen yerel halk tarafından kullanılan veya kaçak olarak kazılan bu yeraltı şehirleri, bir zamanlar Roma'nın baskı ve zulmünden kaçan Hristiyanlar tarafından sığınak olarak kullanılmıştı. Roma İmparatorluğu’nun ilk yüzyıllarında, Hristiyanlık dini yasaklı olduğu için, bu dine inananlar da kovuşturma ve baskıya uğruyordu. Kapadokya'nın yer altı şehirleri ile derin vadilerinde bulunan kaya oyma mağara yapıları, dönemin Hristiyanları için birer ibadet ve yaşam alanı işlevi gördü. Sayısı belki de yüzü aşan yer altı şehirlerinden özellikle Derinkuyu, Kaymaklı ve Mazı'dakiler, yüzlerce insanın hem güvende yaşayabileceği hem de ibadet edebileceği alanlar içerir. Bu yapılar, Kapadokya’nın Hristiyanlık tarihinde yalnızca bir ibadet mekânı değil, aynı zamanda bir korunma ve direniş alanı olarak hizmet ettiğinin en somut kanıtlarıdır. Hristiyanlığın en büyük şehit azizlerinden biri olarak kabul edilen efsanevi St. George'un (Aziz Yorgi, Cercis) Kapadokya kökenli olması da bölgenin Hristiyan itikadındaki yerine ve direncine işaret eder.

Haberin Devamı

Dinî merkez

Hristiyanlık, dördüncü yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun resmi dini haline geldiğinde, bu yeni dine dair teolojik ve doktrinsel konular da tartışılmaya başlanmıştı. Hristiyan inancının temel öğretilerinin belirlendiği, birçok tartışmanın yürütüldüğü bu dönemde Kapadokya bölgesi, önemli bir dini düşünce merkezi olarak öne çıktı. Kapadokya’da Bizans Dönemi boyunca yapılan kaya oyma kilise ve manastırlar Hristiyan mimari ve ikonografisinin eşsiz örneklerini sunar. Bölgenin volkanik kayaları, bu yapıları meydana getirmek için elverişli bir malzeme sağlarken, sanatçılar ve keşişler bu kiliselerde resim ve simgelerle dolu bir dünya yaratmıştır. Kapadokya’nın en çok bilinen yerlerinden biri olan Göreme Açık Hava Müzesi, bölgedeki kaya oyma kilise ve manastır komplekslerinin en yoğun olarak bulunduğu alanlardan biridir. 4 ile 12. yüzyıllar arasında inşa edilmiş olan yapılar arasında en dikkat çekicilerden biri, Karanlık Kilise’dir. Kilise ışık almadığı için freskleri yıllar boyunca korunmuş ve canlılığını kaybetmemiştir. Kilisenin duvarlarında İsa’nın hayatından sahneler, azizler ve İncil’deki figürler yer alır. Göreme Açık Hava Müzesi’ndeki diğer önemli yapılar arasında Aziz Basil Kilisesi ve Azize Barbara Şapeli sayılabilir. Kapadokya’nın en eski kaya kiliselerinden biri olan Çavuşin Kilisesi veya diğer adıyla Vaftizci Yahya Kilisesi, 5. yüzyıla tarihlenmektedir. Bölgedeki en geniş yapılardan biri olmasıyla dikkat çeker. Günümüzde büyük oranda yıkılmış olsa da Çavuşin Kilisesi, Erken Hristiyanlık Dönemi mimarisinin ve sanatının önemli örneklerinden biri olarak değerini korumaktadır. Niğde’de bulunan Eski Gümüşler Manastırı, daha az bilinen ancak oldukça değerli bir manastır kompleksidir. Manastırdaki fresklerde Meryem Ana ve çocuk İsa figürleri, Kapadokya ikonografisinin en güzel örneklerinden biridir. Gümüşler Manastırı, Göreme gibi turistik alanlara kıyasla daha az ziyaret edilse de sakin ve huzurlu atmosferiyle, Kapadokya’nın maneviyat dolu mirasını daha yakından hissetmek isteyenler için özel bir duraktır. Kayseri’deki Soğanlı Vadisi, Aksaray’daki Ihlara Vadisi ve Güzelyurt (Gelveri) kasabasının kilise ve manastırları ile Gülşehir’deki Aziz Jean Kilisesi, Kapadokya'nın sayısı bini aşan kiliselerinden görülmesi gerekenlerden yalnızca birkaçıdır. Kapadokya’nın stratejik önemi, 7. yüzyıldan itibaren Arap-İslam akınlarının Anadolu içlerine yönelmesiyle farklı bir boyut kazanır. Bölge, Arap-İslam orduları ile Bizans arasında bir tampon bölge haline gelince, kaya kiliseleri ve yer altı şehirleri, bu dönemde yeniden güvenli ibadet ve barınma yerleri olarak kullanılır.

Haberin Devamı

Bizans sonrası

Haberin Devamı

Kapadokya, Bizans İmparatorluğu’nun ardından 11. yüzyıldan itibaren Selçuklu ve Osmanlı yönetimi altına girdiğinde de Hristiyan toplulukların varlığını koruduğu bir bölge olarak kalmıştır. Selçuklu Dönemi’nde farklı dini grupların bir arada yaşadığı bir mozaik oluşturan Kapadokya’da, Hristiyanlar kendi kimliklerini ve ibadet özgürlüklerini büyük ölçüde sürdürdü. Osmanlı Dönemi’nde ise Kapadokya, 20. yüzyıl başlarına kadar Anadolu Ortodoks Hristiyanlığının özgün bir yönünü yansıtmaya devam etti. Kapadokya’daki kiliseler, manastırlar ve ikonalar bu kültürel çeşitliliğin en somut örneklerini sunar. Kapadokya yalnızca bir turizm merkezi değil, aynı zamanda dünya mirasının korunması gereken önemli bir parçasıdır. Bölgedeki kaya oyma kiliseler ve manastırlar, Hristiyanlık tarihinin ve Anadolu’nun kültürel çeşitliliğinin simgeleri olarak ayakta durmaktadır. Bu yapıların bir kısmı koruma altına alınmışsa da artan “turizm çılgınlığı”, bu kırılgan yapılar için ciddi tehdit oluşturmaktadır. Bölgenin nadide jeolojisi ve kaya yapıları her geçen gün daha fazla tahrip olmaktadır. Bu nedenle, ziyaretçi sayısının sınırlandırılması ve alanların dikkatli bir şekilde korunması gerekmektedir. Kapadokya, yalnızca Hristiyanlık tarihi için değil, tüm insanlık için büyük bir kültürel ve jeolojik değere sahiptir ve gelecek nesillere aktarılması gereken bir mirastır.

Haberin Devamı

Hristiyan teolojisini şekillendiren Kapadokyalılar

Kapadokyalı üç büyük dini figür; Aziz Basil (Büyük Basil), onun kardeşi Nysalı Gregorios ve yakın arkadaşı Nazianzuslu (Nenezi) Gregorios, Hristiyan teolojisinin temelini şekillendiren fikirlere öncülük etti. Tanrı’nın üçlü doğası ve ruhsal yaşam üzerine yaptıkları felsefi tartışmalarla, Hristiyanlık doktrinini yeniden yorumlayıp kurumsallaştıran bu üç aziz, tarihe “Kapadokya Babaları” olarak geçmiş, yalnızca kendi dönemlerinde değil, sonraki yüzyıllarda da Hristiyan teolojisinin mihenk taşları olmayı sürdürmüştür. Kayseri’de doğmuş ve bir dönem başpiskoposluk da yapmış olan Aziz Basil’in manastır hayatına dair geliştirdiği kurallar ise dünya genelinde Hristiyan monastizminin (manastır yaşamının) temellerini oluşturmuştur. Bu kurallar, keşişlerin topluluk içinde birlikte yaşamalarını, mülkiyet paylaşımını ve sadelik ilkesini vurgular.