18.09.2023 - 03:00 | Son Güncellenme:
AYKUT FERAH
Aykut Ferah/ Milliyet Arkeoloji Proje Danışmanı- Bu özelliğinden ötürü de yüzyıllardır tüm dünyada merak uyandırır ve maalesef yine yüzyıllardır farklı şekillerde talana uğratılır. Dünyada yüzyıllardan beri eski eser kaçakçılığı yapılıyor. Eski Mısır devrindeki mezar hırsızlıkları ve yine Hitit ve Asurların savaşlarda yendikleri medeniyetlere ait eski ve değerli eserleri savaş ganimeti olarak almaları da kültürel değer ve eski eser kaçakçılığının ilk örnekleri olarak sayılabilir. Maalesef Anadolu’muz da Antik Dönem’den itibaren tarih soygunculuğu ve eski eser kaçakçılığından en çok etkilenen yerlerin başında geliyor. Anadolu uygarlıklarının yağmalanması 19. yüzyılda başlamıştır. Batı’dan Anadolu’ya gelen gezginler, eski eser meraklıları, define arayıcıları ve görevleri gereği coğrafyamızda bulunan diplomatlar bölge bölge dolaşarak izinli veya izinsiz kazılar yapmış, ortaya çıkarılan eserleri ise kimi zaman izinli kimi zaman da kaçak olarak ülkelerine götürmüş, satmış yahut vatandaşı oldukları ülkelerin müzelerine bağışlamışlardır. Bugün hayranlıkla izlediğimiz dünyanın bazı büyük ve görkemli müzelerinin ışıltılı sergilerin altında, kaçakçılığın karanlık tarihi yatıyor. Oysa her eser kendi coğrafyasına aittir ve orada kıymetli ve biriciktir. Cumhuriyet Dönemi ile birlikte Anadolu uygarlıklarının araştırılması ve korunmasına büyük önem verildi ise de cehalet, ekonomik koşullar ve eski eser kaçakçılığının kârlı olması, bazı durumlarda eski eserin manevi ve dini değerlerinin bulunması, toplumda yeterli bilincin oluşmaması ve uluslararası kuruluşların etkin çalışmaması sebebiyle, azalmış olmakla birlikte, eserlerimizin yurt dışına çıkarılması bugün dahi devam etmektedir.
Kaçırılan eserler
Sadece yerlerini bildiğimiz yurt dışına kaçırılan tarihi eserlerimizle ilgili bir envanter çalışması yapılmaya kalkılsa bu eserlerin sayısının ulaştığı boyut hepimizin içini acıtacaktır. Bunlardan en bilinenlerden biri olan ve maalesef döneminde padişahın özel izni ile yurt dışına gönderilen, dünyanın yedi harikasından biri olarak tanımlanan Bodrum Mausoleumu ve alanda yapılan kazılardan çıkarılan eserlerdir. Bugün British Museum’da olan eserlerin yurdumuza iadesi için Halikarnas Balıkçısı’nın gösterdiği çabaya daha fazla kayıtsız kalamayan British Museum’un yazdığı mektuptaki cevap manidardır: “Siz bize ilham verdiniz, eserlerin arkasındaki fonu Bodrum güneşinden esinlenerek yeniden yaptırdık. Eserleri iade etmemiz mümkün değildir. Gelin burada görün.” Yine Carl Humann tarafından Anadolu’da yol yapım çalışmaları esnasında keşfedilen Helenistik Dönem’in şaheserlerinden Bergama Zeus Sunağı’na ait parçalar da tek tek numaralandırılarak padişah fermanı ile yurt dışına çıkartılmış, eşsiz kabartmalar olduğu gibi kaçırılmıştır. Sunak, adına inşa edilen Berlin Pergamon Müzesi’nde özel olarak düzenlenen salonda ait olduğu topraklardan kilometrelerce uzakta sergileniyor.
İade çalışmaları
Günümüzde Bakanlığımız tarafından yapılan çalışmalarla, ülkemiz kökenli kültür varlıklarının iadelerine ilişkin çalışmalar Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığı ekipleri tarafından büyük ciddiyetle yürütülüyor. Ancak iğne ile kuyu kazılan bu alanda bazen dosyalar uzun yıllara yayılıyor yahut diplomatik stratejiler neticesinde beklemeye alınabiliyor. Ancak bu çabalar bazen de karşılıksız kalmıyor. Sadece 2022 yılında Anadolu kökenli 1120 tarihi eserin Türkiye’ye iadesinin sağlanması, son 20 yılda iadesi sağlanan eser sayısının 9 bin 42 olması hepimiz için bir nebze de olsa teselli oluyor.
Bize Düşen Görev
Tarihi eser kaçakçılığı kanayan yaramız, yolumuz uzun. Bazı eserler için verilen özel izinler sebebi ile elimiz kolumuz bağlı olsa da, bir gün bu topraklara ait olan tüm eserlerin yeniden bu topraklara kavuşacağı hayalimiz baki. Yurt dışına kaçırılan eserleri geri getirmek çok önemli olsa da esas toplumca üzerinde durmamız gereken yurt dışına yeni gidişleri engellemek. Bu yüzden hepimize düşen görev, çocuklardan yaşlılara, ilkokullardan üniversitelere, tarihi bilginin kıymetini ve bu bilgiyi görünür kılan eserlerimizin gerçek hazine olduğunu anlatmak, bu sayede defineciliğin önüne geçmek, kaçak kazılara şahit olduğumuzda yahut sosyal medyada bir eser satışına rastladığımızda yetkili kurumları bilgilendirmektir.