20.06.2022 - 12:15 | Son Güncellenme:
Ayşe Ersoy | a-ersoy-0106@hotmail.com
Hatay Arkeoloji Müzesi Müdürü
Titus Tüneli, Hatay’a geldiğinizde mutlaka görülmesi gereken yerler listesinin başında yer alır. Neyle karşılaşacağınızı bilmeden çıktığınız yolculukta, Samandağ’a girer girmez, Akdeniz’in mavi sularının çevrelediği, ülkemizin en uzun sahiliyle büyülenirsiniz. 2 bin yıl önce, makine kullanılmadan sadece murç ve çekiç kullanılarak insan gücüyle açılan Titus Tüneli’ne ulaştığınızda ise şaşırmadan edemezsiniz. Tünele girmeden önce bilgi panosuna bir göz attığınızda tünelin, kapalı bölümü 130 metre olmak üzere, açık alanıyla birlikte toplam 1380 metre uzunluğunda, altı metre genişliğinde ve yedi metre yüksekliğinde olduğunu okursunuz. Yapımına M.S 1. yüzyılda Roma İmparatoru Vespasianus zamanında başlandığını, yaklaşık 100 yıl sonra İmparator Titus zamanında tamamlandığını öğrenirsiniz. O sırada acaba kaç kölenin, kaç işçinin bin bir emekle, alın teriyle aylarca, yıllarca çalıştığı gözünüzün önüne gelir, ister istemez buruk bir hüzne kapılırsınız.
Seleucia Pierra
Samandağ ilçesinin antik kenti Seleucia Pierra, Musa Dağı yamaçlarına kurulmuş bir liman kenti. Büyük İskender’in komutanlarından Seleukos Nikator tarafından M.Ö. 301 yılında kurulan kent, Seleukos Krallığı’na bir süre başkentlik yapmış. Surlarla çevrili antik kentin coğrafi konumu ve şehir yapısı geleneksel Roma kentlerinde olduğu gibi yukarı ve aşağı şehir olarak iki bölümden oluşuyor. Resmi binalar, tapınaklar ve atölyelerin bulunduğu yukarı şehir, denizden yaklaşık 40-50 m. yüksekliğinde eğimli bir araziye kurulmuş. Liman çevresine kurulan ve yerleşim alanı olan aşağı şehirde ise çarşı ve pazarı oluşturan dükkânlar ve çok sayıda hububat ambarı bulunmaktaymış.
Alüvyon tehlikesi
Liman, Seleukoslar ve Roma Dönemi’nde, Suriye, yukarı Mezopotamya ve Anadolu bağlantısında önemli bir ticaret merkeziymiş. Ancak liman ve aşağı kent, bugün Değirmendere-Kapısuyu-Musapınarı gibi adlarla anılan ve Musa Dağı’ndan inen derenin taşıdığı alüvyonlarla dolma tehlikesi altındaymış. Bu tehlike, İmparator Vespasianus’un “çılgın proje”si sayesinde, derenin doğal yatağından 90 derece saptırılmasıyla önlenmiş. Bu elbette yazıldığı kadar kolay olmamış; ellerinde yalnızca murç ve çekiç olan binlerce köle toprağı yararak, Musa Dağı’nı delerek 1380 metre uzunluğundaki tüneli açmayı başarmışlar. Günümüzde bile gelişmiş teknolojiler ve makinelerle tünel açmak hayli güç gerçekleşirken detaylı ve hassas bir planlama ile açılan bu tünel, döneminin mühendislik harikası; insanoğlunun zekâsının ve gücünün bir göstergesidir. 2014 yılında Unesco Dünya Miras Geçici Listesi’ne alınan tünel, her iki yanından sarkan bitki örtüsünün süslediği eşsiz görüntüsüyle, insanlığın azmini ve gücünü yansıtan azametiyle ziyaretçileri bekliyor.