ArkeolojiBir Nysalının peşinde...

Bir Nysalının peşinde...

15.12.2024 - 04:48 | Son Güncellenme:

“Nysa, Mesogis Dağı’nın yanındadır. Büyük bir kısmıyla dağın meyillerine yayılmıştır ve çifte kenttir” diyor Coğrafyacı Strabon binlerce yıl önce yazdığı kitabında. Neden “çifte kent” denildiğini de Nysa’ya geldiğinizde anlıyorsunuz. Derin bir vadi ve onu çevreleyen tepelerin üzerinde yükselmiş şehir. Ve bu iki yerleşke üç köprü ile birbirine bağlanmış. İki yakası bir araya gelerek çifte kent olmuş.

Bir Nysalının peşinde...

Ali Mucak/ alimucak@outlook.com - Gezimize Nysa denilince akla gelen sembolik yapılardan birisi olan “Nysa Kütüphanesi” ile başlayalım. Burası kentin batı yakasında, M.S. 130 yılı civarında inşa edilmiş. Toplantı ve mahkeme salonu olarak da kullanılmış. Kütüphane iki katlı olup, döneminde 16 kitap rafı bulunmaktaymış.

Haberin Devamı

Şimdi hayal edin Nysalı bir öğrencinin raflardaki kitaba uzanıp aldıktan sonra okumaya başladığını. Kitabın sayfalarını değiştirirken birden zamanın geçtiğini fark etmiş olmalı. Aceleyle elindeki kitabı rafa bırakıp çıkıyor dışarı. Yetişmesi gereken bir tiyatro gösterisi var. Günümüzde üzeri toprakla örtülmüş, fakat döneminin mermerlerle kaplı caddesinde yürüyor tiyatroya; Nysa Tiyatrosu’na doğru... Burası kentin en korunmuş yapılarından birisi. Geç Hellenistik Dönem’de inşa edilmiş. Sahne binası önündeki cephe mimarisini taşıyan yüksek podyumlar muhteşem kabartmalar ile süslü. Dionysos gibi mitolojiden birçok önemli karakterin yer aldığı podyum frizleri kazılar sırasında titizlikle ortaya çıkarılmış. Orijinalleri Aydın Arkeoloji Müzesi’nde bulunan frizlerin kopyaları da ziyaretçilerin yerinde görebilmesi için tiyatrodaki yerlerine konulmuş.

Haberin Devamı

Kahramanımız tiyatrodan sonra bir zamanlar kenti birleştiren fakat günümüzde yıkılmış olan köprüden geçip, sütunlu caddeye çıkıyor. Burası kentin en önemli ve en işlek caddesiymiş döneminde. Cadde Antik Dönem’de meclisten çıkan kararlar ile yaptırılan, hayırseverlerin heykelleri ile süslüymüş. Sağlı sollu sütunların arasında yükselen heykelleri hayal edin.

Bu kenti gezerken bir kahraman yaratın kendinize ve kentin yaşamının içindeymiş gibi izini sürün. Baktığınız yapılarda, yürüdüğünüz caddelerde yaşanmışlıkların ayak izlerine basmaya çalışın. Böylelikle terk edilmiş bir şehir olsa da kentin geçmişten gelen sesini duyabilirsiniz belki de...