Zombiler bilimi ele geçirdi!
Bilim dünyasına bir şeyler oluyor. Otoriteler ciddi ciddi zombi istilasından söz ediyor, üniversite hocaları zombi beynini araştırıyor, matematikçiler yeni modellemeler oluşturuyor.
Bilim dünyasına bir şeyler oluyor. Otoriteler ciddi ciddi zombi istilasından söz ediyor, üniversite hocaları zombi beynini araştırıyor, matematikçiler yeni modellemeler oluşturuyor. Pozitif bilimde zombilere yer olabilir mi? Harvardlı ‘zombi otoritesi’ Dr. Steven Schlozman, tıbbi bilim kurgu romanı ‘Zombi Otopsileri’ni Tempo’ya anlattı. Biz de böylece, bu fantastik yaratıkların bilimle nasıl yan yana geldiğini öğrendik.
ÖZLEM SOĞUKDERE-Tempo
Günün birinde önü alınamaz bir salgın başlayabilir; deprem, yaşadığımız şehri dümdüz edebilir, dünyaya göktaşı çarpabilir. Ya da bakarsınız, zombiler kapımıza dayanır. Bunlar bizim tatsız senaryolarımız değil. Atlanta’daki Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) böyle söylüyor.
Geçtiğimiz temmuz ayında, kurumun internet sitesinin bloğunda direktör Ali S. Khan imzasıyla yayınlanan yazı, CDC’nin kuş gribi ve kasırgalar kadar ciddi(!) bir başka gündemi olduğunu ortaya çıkardı. Khan, “Her türlü acil duruma, hatta zombi istilasına karşı bile hazırlıklı olabiliriz. Evet, doğru okudunuz; ‘zombi istilası’. Şu an gülüyor olabilirsiniz ama bu, bir gün gerçekleşirse, ‘İyi ki o yazıyı okumuşum’ diyeceksiniz. Hem bakarsınız, gerçek bir acil durumla karşı karşıya kaldığınızda ne yapmanız gerektiğine dair bir - iki şey de öğrenirsiniz” diyordu.
Bristol da eylem planı hazırlamış
Bir bilim adamı için fazlasıyla sıradışı olan açıklama, hedefi 12’den vurdu. Blog yazıları normalde bin-3 bin arası tık alırken, Khan’ın yazısı tam 60 bin kez tıklandı. Sayfa çöktü ve yazı Twitter’da ‘trending topic’ oldu. Tüm bunlar, zombilerin, özellikle de genç kuşağın ilgisini paratoner gibi çektiğini gösterdi. Esasında Khan, bu esprili açıklamayı, yaklaşan kasırga sezonunu hatırlatmak için yapmıştı. Yazı da, amacına uygun olarak, olası bir felaket öncesi ve sonrası izlememiz gereken yolu anlatıyordu.
Bir başka şaşırtıcı haber de İngiltere’den geldi. Meraklı bir İngiliz, Britsol kenti belediyesine gönderdiği e-postada, “Yarın öbür gün zombiler kentimizi istila etse ne yapacağız?” diye soruyordu. Cevap, tatminkâr olmanın ötesinde, hayret vericiydi. Zira, Bristol Belediye Meclisi ‘Zombilere Müdahale Acil Eylem Planı’ hazırlamıştı. Planda, en iyi zombi öldürme tekniğinin ‘kafayı vücuttan ayırmak’ olduğu belirtiliyor ve “Saldırgan olurlar, silahınız yoksa yanaşmayın” gibi uyarılar yer alıyordu. Kentteki tehlikeli alanlar ve istilanın evreleri bile düşünülmüştü.
Öyle görünüyor ki, popüler kültürün bu kana susamış karakterleri, sıradan vatandaştan bilim otoritelerine, hepimizin ilgisini çekmeyi başarıyor. Harvardlı Dr. Steven Schlozman da, zombilerin yarattığı etkiyi çoktan keşfetmiş. Derslerinde, genç tıp öğrencileriyle zombilerden konuşuyor. Yaşayan ölüleri, gerçek dünyadaki sağlık sorunlarına dikkat çekmenin bir yolu olarak görüyor. Zombileri, prototip olarak kullanıp, virüsler beyni nasıl tahrip ediyor, küresel salgınlar nasıl kaos ve korku yaratıyor, insanlar çok bulaşıcı ve tedavisi olmayan ölümcül bir hastalığa yakalanırsa neler yapılmalı, insan ve zombi beyni arasındaki farklar nelerdir gibi sorulara cevap arıyor.
Unvanı ‘Doktor Zombi’. Hatta, CNN bile ondan ‘zombi uzmanı’ diye söz ediyor. Ama aklınıza ‘çatlak’ bilim adamı tiplemesi gelmesin. Şu havalı unvanlarına bakın: Harvard Tıp Okulu Psikiyatri Bölümü’nde doçent ve yönetici, Massachusetts Genel Hastanesi ve McLean Hastanesi’nde Çocuk ve Adölesan Psikiyatrisi Bölümü Yöneticisi.
Zombilere ilgisini, tıbbi bilim-kurgu yazmaya kadar götürmüş. İlk romanı ‘Zombi Otopsileri’nde, havada dolaşıp insanları zombiye çeviren tehlikeli bir virüsü anlatıyor ve ortaya kıyamet senaryosu çıkarıyor. New York Times, kitaba ilişkin eleştirisinde, “İnsanlığın yaşayan ölülere karşı yeni bir silahı var. Bu silahın adı da Steven Schlozman!” diyor. Hâlâ, “Bilim bunun neresinde?” diye soruyorsanız, cevap röportajımızda.
Zombiler bize ne anlatıyor?
Kitabınız ‘Zombi Otopsileri’, sadece eğlenceli vakit geçirmemiz için mi? Ne kadarı eğlence, ne kadarı bilim?
Bu kitabı okuyarak, kesinlikle bilim öğrenebileceğinizi umuyorum. Bu, birincil amaç. Evet, hepimiz bunun kurgu olduğunu biliyoruz, ama mantıklı hikâyeler her zaman gerçeklerin etrafında dans eder. Bu kitapta; fonksiyonel nörobiyoloji, salgınlar ve insanın korku ve meydan okumaya verdiği reaksiyonlarla ilgili bilgileri görebilirsiniz. Kitabın kahramanının vazgeçme konusundaki gönülsüzlüğüyle de, insanların gerçekten özel olduğunu gösterebilmeyi umuyorum.
KLASİK ZOMBİ FİLMLERİNDE, İNSANLAR ZOMBİLER tarafından ısırılır ve YAŞAYAN ÖLÜ (ZOMBİ) OLUR. İNSANİ ÖZELLİKLERİNİ YİTİRİP, kana SUSAMIŞ YARATIKlar HALİNE GELİR. siz, BİR BİLİM ADAMI OLARAK, ZOMBİLERİ ne şekilde ele alıyorsunuz?
Benim hikâyemde, insanlar bulaşıcı bir virüs sonucu zombi oluyor. Bildiğimiz zombilerden farklı olarak burunları akıyor ve öksürüyorlar.
nasıl bir virüs bu?
Aynı nezle gibi, basit bir hapşırıkla geçebiliyor. Kötü niyetli kişiler tarafından genetik mühendislerine ürettiriliyor. Havada geziniyor ve ‘prion’ (ölümcül beyin hasarı yaratan proteinler. Deli dana hastalığının da sebebi) öğeleri taşıyor. Enfeksiyon, beynin en önemli bölgelerini kemirmeye başlıyor. İlk olarak amygdala’yı (duygusal beyin) hedef alıyor. Aynı zamanda, beynin doyma hissini sağlayan noktalarına (ventromedial hipotalamus) zarar veriyor. Beynin, problem çözmeden sorumlu ön loblarını yiyor.
VİRÜSLE BULAŞAN ZOMBİLİK, GERÇEK HAYATTAKİ SALGIN hastalıkları sembolize ediyor, DEĞİL Mİ?
Evet. Bu örnekte, virüs insanı zombi yapıyor. Beyne yaptıklarının sonucu olarak, zombiler karmaşık kararlar veremiyor. Beyincikteki sorundan ötürü doğru düzgün yürüyemiyor. Ve anlaşılamaz şekilde, insan eti yeme isteği duyuyor. Sarhoş birer timsah gibiler. Akıllı değiller, kim ya da ne olduklarını bilmiyorlar. Virüs, diğer hastalıklara karşı korumayı da yok ediyor ve taşıyıcı, virüsü başkalarına yayma isteğine kapılıyor. (ANSD enfeksiyonu - Zombiizm). Kitapta, Dünya Sağlık Örgütü sınıflandırmaları da var. Hastalık dört aşamada görülüyor. (Schlozman’ın kitabında, bir grup din adamı, hastalığın dördüncü aşamasına geçenleri, ‘ölü’ olarak kabul etme kararı alıyor. Bu, yok etmeye onay anlamına geliyor. Peki, bir zombiyi nasıl öldürürsünüz? Birçok romanda başlarından vurulmaları gerektiği söyleniyor. Schlozman da aynı şeyi söylüyor; çünkü, beyin hücreleri nefes alma ve kalp atışı gibi en temel fonksiyonları yerine getiriyor.)
Bilim zombileri niye seviyor?
bilim adamı olarak zombiler sizin için neden ‘CAZİP’?
Aslına bakarsanız; zombiler, tıp ve bilim açısından, neredeyse mükemmele yakın birer öğretme materyali. İyi bir doktor olmanın ilk ve belki de en önemli kısmı, gözlem yapmaktır. Öğrencilerime şunu soruyorum: “Eğer, ‘Yaşayan Ölülerin Gecesi’ndeki gibi, ayaklarını sürüyerek ağır ağır yürüyen bir zombi görseydiniz, ilk olarak neleri not ederdiniz?” Bana, “İyi yürüyemediklerini” yanıtını verirler ve bu sefer, esas sorunlarının ne olduğuna kafa yormaya başlarız. Ya da hep aç oldukları tespitini yapıp, şunları sorabiliriz: “İnsanları patolojik derecede aç kılan nedir?”, “Beynin açlıktan sorumlu bölgesi neresidir?” Tıbbın en zor konularına da girebiliriz; mesela, “Yürüyen ölü ne demek?”, “Gerçekten ölüler mi?”, “Ölümü ne tanımlar?”, “Teknik olarak canlı olmayan bir şeyin kalbi atabilir mi?” gibi.
öğrencilerinizin tepkileri nasıl?
Öğrencilerimin büyük bölümünün hoşuna gidiyor, bazısı ise umursamıyor bile.
ya meslektaşlarınız?
Birlikte çalıştığım insanlar, beni inanılmaz biçimde destekliyor. Kitabımın teşekkür bölümünde birçoğunun ismini andım.
çocuk psikiyatristisiniz ve ‘Doktor Zombi’ gibi bir unvan taşıyorsunuz.çocuklar sizden korkmuyor mu?
Güzel soru! Açıkçası, çocukların hoşuna gidiyor. Aileleri ise biraz endişeli görünüyor.
‘yaşayan ölülerin nörobiyolojisinde dünyanın önde gelen otoritesi’ kabul edilmek hoşunuza gidiyor mu?
Hayır, ben dünyanın önde gelen uzmanı olamam. Kabul edelim ki; bunların kurgu karakterler olduğunu çok iyi bildiği halde, yine de bilim-kurguyla ilgilenenler, küçük bir grubu oluşturuyor. Ama biliyorum ki; bu konuya kafa yoran süper zeki insanlar var.
Ya zombiler gerçek olsa?
sizce, zombileri diğer karanlık yaratıklardan farklı kılan nedir?
Zombi filmlerini hep sevmişimdir; zaten korku filmlerini çok severim. İyi korku filmlerinde -özellikle, doğaüstü olayları anlatanlarda- hemen her zaman, hikâyenin altında sosyal ve politik bir anlam gizlidir. Vampir filmlerini ele alalım; bu filmleri izlerken, dışarıda kalma hissinin, azınlık olmanın nasıl bir şey olduğunu merak edebilirsiniz. Ya da şöyle düşünebilirsiniz; duygusal bir varlıksınız, ama bir metne sıkışıp kalmışsınız (her gece kan bulmanız ve gündüz vakti uyumanız gerekiyor). Kurtadamlara bakınca, kendi öfkemizi kontrol altına almak için, ümitle mücadele edebileceğimizi görürüz. Ama zombilerin tüm bu korku türlerinden farklı olduğunu söylemeliyim. Çünkü zombilerin, kişisel olmayan bir tabiatı var. Zombiler bizi umursamaz. Bir zombi bağırsaklarınızı yerse, bu kişisel bir şey değildir. Bu korkutucu durum, rastgele şiddet hareketlerini andırır. Ve artık bu, modern hayatı karakterize etmeye başladı.
En sevdiğiniz zombi filmLERi hangiLERİ?
En sevdiklerimden biri ‘Yürüyen Ölülerin Gecesi’ (Night of the Living Dead). Bunu ‘Ölülerin Şafağı’ (Dawn of the Dead) takip ediyor. Klasikleri seviyorum.
Tek sıra dışı ilginiz zombiler mi?
TV şovları, rock müzik, video oyunları ve sporla ilgili yazıyorum. Popüler kültür, zor konuları tartışabilmemize olanak sağlıyor.
uçuk bir soru: sadece bir günlüğüne zombilerin gerçek olmasını ister miydiniz?
Hayır. Hayatımı ve ailemi seviyorum. Gerçek zombiler tüm bunlara zarar verir.
Bir zombi istilası olsa, ne yapardık?
Net bir şekilde düşünürsek, gerçek bir zombi istilasından kurtulabiliriz.
İstilaya hazır olun!
Çantanızı hazırlamayı ihmal etmeyin. Bakarsınız deprem, sel ya da benzerleri olursa da işe yarar. ABD’deki Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nden Ali S. Khan, “Sizi birkaç günlüğüne, en azından zombilerden arındırılmış bir kampa sığınana kadar idare edecektir” diyor. Çantada bulunması gereken belli başlı malzemeler şöyle: Su, bozulmayacak nitelikte gıda, ilaç, neme-ısıya dayanıklı alüminyum bant, alet edavat (kullanışlı bir bıçak, pilli radyo vb.), sabun, havlu, dezenfektan, aile fertleri için birer kıyafet ve battaniye, ehliyet fotokopisi, pasaport, doğum belgesi, ilkyardım malzemeleri.
Çantayı hazırladıktan sonra ailenizle beraber kaçış rotalarınızı ve gideceğiniz yeri planlayın.
Zombilerin dışında, bölgenizdeki doğal afet tiplerini de düşünün; ne olur ne olmaz!
Daha fazla bilgi için: blogs.cdc.gov
MATEMATİKSEL OLARAK ZOMBİ İSTİLASI
Zombiler sadece sinirbilimcilerin değil, matematikçilerin de ilgisini çekiyor. Bu isimlerden biri, Ottawa Üniversitesi’nden Avustralyalı matematikçi Robert Smith? (çok yaygın bir isim olduğu için, isminin sonuna soru işareti koyuyor), zombiler, gerçek hastalıklar ve matematiği yan yana getirip, salgınlarla ilgili matematik modellemeler oluşturuyor.
Hesaplarına göre, bir zombi 500 bin kişinin yaşadığı bir şehre girerse, bir hafta içinde ya her insan zombi olur ya da ölür.
Smith?, zombileri yenebilme konusunda pek umutlu değil. “Zombi istilası olursa, başımız büyük belada demektir. Bir bölümünü öldürebiliriz ama onları kökten ortadan kaldırma konusunda pek başarılı değiliz. Olacak olan şu: Zombiler kazanır ve kazanır. Çünkü çok büyük bir hızla yayılıyorlar. En iyi çözüm, herkesin kendisini savunmasındansa, stratejik bir saldırı” diyor.
Bulaşıcı hastalıkların nasıl yayıldığını inceleyen Smith?, zombilerin, birden fazla karmaşık öğe içerdiğini, bu nedenle birçok matematik modellemeden daha kullanışlı olduklarını belirtiyor. Hatta, zombi teorilerinden yola çıkarak, gerçek hayattaki İnsan Papilloma Virüsü (HPV) ile ilgili çalışmalar yapıyor. Smith?’e göre bu, gençlerin ilgisini çekmek için de harika bir yol. Hatta zombilerle ilgili çalışmalarının, matematiğe fobisi olan insanların bile ilgisini çektiğini söylüyor.
‘ZOMBİ İLMİ’NİN DİĞER ÖNDERLERİ
Dr. Steven Schlozman’a bilim adamı olan diğer zombi uzmanlarını sorduk, bizi Zombi Araştırma Topluluğu’na (Zombie Research Society) yönlendirdi. Topluluk, sanat ve bilim alanında zombilerin öneminin artmasını amaçlıyor. “Zombiler, biyolojik varlıklar; kan ve etten oluşuyorlar. Tüm dünyevi varlıklarla aynı bilimin yasası altındalar” diyorlar.
Topluluğun, bilim adamları ve yazarlardan oluşan Danışma Kurulu, düzenli bir araya geliyor. Dr. Schlozman da kurulda. Kurulun bir numaralı ismi ise, 1968 tarihli kült filmi ‘Yaşayan Ölülerin Gecesi’ ile zombi kültürünün en önemli temsilcisi olarak anılan George A. Romero. Peki ya bilim adamları? İşte, size liste.
Bradley Voytek
California Üniversitesi’nde sinirbilimci. Beyni hasar görmüş insanlarla yaptığı çalışmalar, zombi beyninin nöroanatomisiyle (sinir sistemi anatomisi) ilgili teorisini somutlaştırdı. Bu teoriyle, zombilerdeki ‘bilinç eksikliği bozukluğu’nun anlaşılması umuluyor.
Dr. Timothy Verstynen
Pittsburgh’taki ‘Center for the Neural Basis of Cognition’da sinirbilimci. Uzmanlık alanı, beyin görüntüleme ve sinir ağı modellemesi. Zombi beyninin yapısıyla yakından ilgileniyor.
Mike Harris
Alaska Üniversitesi’nde sinirbilim ana dalında biyoloji doçenti. Nöroanatomi uzmanı. Zombilerin psikolojik durumuyla ilgileniyor.
Brendan Riley
Columbia College Chicago’da popüler kültür ve yeni medya üzerine ders veren bir doçent. Zombi tarihi ve zombi teorisi uzmanı.
Kim Paffenroth
Iona College’da din bilim doçenti. 2006’da Bram Stoker Ödülü kazanan ‘Gospel of the Living Dead’ dâhil, birçok zombi kitabının yazarı.