Yeşil sahalardan kebapçılığa! Şansal Büyüka yazdı, 'Tavşan Mustafa' efsanesi doğdu
Daha 17 yaşındayken Fenerbahçe tarafından keşfedilen ve ailesinden alınan izinle kulübe girerek efsaneler arasına adını yazdıran nam-ı diğer 'Tavşan Mustafa', 5 sezon giydiği sarı-lacivert formanın ardından kendine bambaşka bir yaşam kurdu. "Şansal Büyüka yazınca her şey değişti" diyen Mustafa Arabacıbaşı unutulmayanları anlattı.
Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Mustafa Arabacıbaşı, 1961 yılında İstanbul'da doğdu. 2 kardeşiyle beraber fedakâr bir anne ve babayla mutlu, güzel günler geçirerek büyüdü. O zamanlar İstanbul dışı sayılabilecek Küçükçekmece semtinde bolca top oynanabilecek bir mahallede çocukluğu geçti. İlkokul ve ortaokulu Basınköy'de okuduktan sonra Yeşilköy Ticaret Lisesi'nden mezun oldu. Amatör olarak oynarken uzun yıllar sürecek olan profesyonel futbol hayatına adım attı. 15 sene süren futbol yaşantısından sonra 1994 yılında faal futbol hayatına veda etti. Daha sonra ticarete atıldı ve hâlâ daha ticaretle uğraşıyor.
17'SİNDE FENERBAHÇE'YE TRANSFER OLDU
Mustafa Arabacıbaşı, kendini bildi bileli sporun ve futbolun içindeydi. Okul saatleri öncesi ve sonrası hafta sonlarının tamamında yaşantısı futbol topuyla geçiyordu. Bunda sporu ve futbolu çok seven babasının rolü elbette çok büyüktü. Her fırsatta çocuklarını maçlara götürür, onlar oynarken de yalnız bırakmaz, izlerdi. Mustafa Arabacıbaşı amatör olarak futbola 15 yaşında, lisanslı olarak İstanbul Antınok takımında başladı. Sonrasında ise 17 yaşındayken Fenerbahçe genç takımına transfer oldu. "Hayali futbolcu olmak isteyen bir çocuğun bir teklif alması hele hele bu teklif Fenerbahçe'den olunca mutluluğumu anlatmanın da tarifi olmuyor" diyen Arabacıbaşı, “Babam, annem, kardeşim adı konulmamış bir bayramı yaşadık. Sevinçten havalara sıçrayıp hüngür, hüngür ağlamıştık. Çok büyük mutluluklar yaşadık. İlk maaşımı da hatırlıyorum. Aldığım paraları eve gidip havaya fırlatıp sevinç içinde ailecek çok mutlu olmuştuk” dedi.
'ALİ SAMİ YEN'DE MAÇI 4-1'DEN 4-4'E GETİRMEMİZİ UNUTAMAM'
"Hafızamda kalan çok anı var" diyen Arabacıbaşı, “Bunlardan bir tanesi, 12-13 yaşlarında Dolmabahçe'de oynanan bir Trabzonspor maçından sonra stat dışında yürürken elimdeki bayrağın Trabzonspor taraftarları tarafından alınıp parçalanması sonucu çıkan kavgadaki korkum” diyerek ekledi:
“Fenerbahçe'de oynadığım süre içinde çok anı biriktirdim. Şampiyonluk maçında yaptığım ortanın gol olması. Türkiye Kupası'nı aldığımız final maçında 2 golden birini atmam, Ali Sami Yen Stadı'nda 4-1 mağlubiyetten maçı 4-4'e getirmemiz güzel anılardan bazılarıdır. Lig şampiyonluğu, Türkiye Kupası, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, spor yazarlığı kupalarını kaldırmak ve de attığım bir gölün ayın golü seçilip ödül almam da unutamadığım anılarım arasında."
'PİŞMAN DEĞİLİM, DAHA ÇOK ÇALIŞMASINI SÖYLERDİM'
Futbol hayatına dair bir pişmanlığı olup olmadığını sorduğumuz Arabacıbaşı, “Geriye dönüp baktığımda transfer zamanım gelmediği halde Fenerbahçe'den ayrılmamdı” cevabını verdi. Aynı zamanda şimdiki zamanla geçmiş zamandaki gerek futbol kültürü, gerekse takım arkadaşlığı arasında uçurumlar olduğunu dile getiren Mustafa Arabacıbaşı, “Futbol kültürü olarak gerek yöneticiler, gerek tribünler ve gerekse spor medyası kültürü birbirine daha anlayışlı, daha saygılı ve de daha sıcak ilişkiler içindeydi. Takım arkadaşlarıma gelince şu anda ki yabancı sayısı kadar oyunca oynatma hakkı yoktu. Türk oyuncuların takımdaki çoğunluğu mahalle arkadaşlığını takım arkadaşlığına da yansıtıyordu. Birbirine bağlılık, birbirini düşünmek ve birbirini sevmek çok daha üst seviyedeydi” ifadelerine yer verdi.
Hayalleri futbolcu olmak olan gençlere tavsiyeler veren Mustafa Arabacıbaşı, “Öncelikle çok istemeleri gerekiyor. Daha sonra hedefleri olması gerekiyor. Öz verili olmak zorundalar. Ve tabii ki bütün bunlardan sonra en önemlisi bıkmadan, usanmadan çok ama çok çalışmaları gerekiyor. 17 yaşımdaki kendime de daha disiplinli olmasını, daha çok çalışmasını ve sakin olmasını söylerdim” dedi.
'TAVŞAN GİBİ KOŞTU, HEPSİNİ GEÇTİ'
'Tavşan Mustafa' lakabının nereden geldiğini anlatan Arabacıbaşı, “1981-1982 sezonu öncesi Almanya'da kampa gitmiştik. Bir sabah çalışması öncesi hocamız aynı sahada antrenman yapan ve eyalet atletizm şampiyonasına hazırlanan atlet sporcularla takımımızdan ben dahil 5 veya 6 kişiye bir kaleden diğer kaleye koşmamızı söyledi. Bu koşunun sonunda hepsini geçerek birinci geldim. O dönem spor muhabirliği yapan değerli büyüğüm Şansal Büyüka ertesi gün Türkiye'de çalıştığı gazetede ‘Tavşan gibi koştu, hepsini geçti’ diye yarım sayfa haber yapınca o günden itibaren 'Tavşan Mustafa' oldum” ifadelerine yer verdi.
'Tavşan Mustafa', futbolu bıraktıktan sonra antrenörlük diplomasını aldı. Ancak hiç yapmadı. Bir süre çeşitli gazetelerde spor yorumculuğu yaptıktan sonra ticaret hayatına atıldı. Marketçilik, çocuk ayakkabısı mağazası gibi çeşitli iş dallarında uğraş verdikten sonra gıda işine girdi ve halen de devam ediyor. "Yemek yemeyi seven ve iyi yemekler yapan yerleri takip eden biriydim" diyen Mustafa Arabacıbaşı, “Karşıma ağaçlar içinde yemyeşil bahçesi olan bir yer çıkınca da burası orası deyip bu sektöre adım attım. Makriköy çok güzel bir bahçesiyle, sımsıcak bir salonu olan butik bir restaurant. Açtığımızda nişanlı olup sonra evlenip şimdi de çocuklarıyla gelmeye devam eden misafirlerimiz bizlere en büyük mutluğu yaşatıyor. Ürünlerimizi kendi yörelerinden zamanında aldıktan sonra ehil ellerde gerekli işlemleri yapıp tecrübeli ustaların elinden misafirlerimize sunuyoruz” şeklinde konuştu.
"Hangi işi yaparsak yapalım iş disiplini olmazsa olmaz kuraldır. O nedenle futbolculuk dönemimde de, bu dönemde de iş disiplinine uydum. Faydalarını da görmüşümdür” diyen Mustafa Arabacıbaşı sözlerini şöyle noktaladı:
“Bu işi yapmak isteyenlere en büyük tavsiyem iş hakkında bilgileri olmalı. Ürünün alımından masaya gelene kadar ki bütün evrelerini takip etmek gerekir. Kasada oturmak, hesap almakla işin yürüyeceğini sananların sonu hep hüsran olmuştur. Bulaşıkçısından komisine, ustasından garsonuna kadar doğru ekibi seçip ve çalışma sırasında da bu ekibi takip etmek zorundasınız. Unutmayın ki insanların 10 lirası varsa gideceği 10 tane de yer vardır. Sizi seçmeleri için neden ve nedenler olmalı. Son olarak ne yaparsanız yapın doğruluktan, dürüstlükten, ahlakınızdan ödün vermeyin. Elbette ki yorulacak, zorlanacak bazen de şikayetçi olacaksınız. Ancak asla ve asla pes etmeyin. Çünkü pes etmek ve vazgeçmek aslında kaybetmektir."