Vurdu mu, deviriyor!
Vurdu mu, deviriyor!
Boksa başladığı günden bu yana sayısız başarının altına imza atan Fenerbahçe’nin genç boksörü Kıymet Karpuzoğlu, geçtiğimiz günlerde Fransa’da gerçekleştirilen Bayanlar Avrupa Şampiyonası’nda ikinci oldu. Ailesinin karşı çıkışlarına rağmen bokstan vazgeçmeyen ve tüm dikkatini 2001’de yapılacak dünya şampiyonasına yönelten 23 yaşındaki Karpuzoğlu, aralıksız çalışıyor.
Ben zoru seviyorum
İlk başladığımda, öylesine sadece sportif bir faaliyet olsun diye başladım. Önce tekvando, karate, Kick boks’la uğraştım. Daha sonra boksa yöneldim. Tek fark tekmeyi bırakıp, yumrukla dövüşüyorsun. Daha önce de çeşitli kulüplerde boks yaptım. Dokuz yıldır boks yapıyorum, iki yıldır da Fenerbahçe’deyim. Ben zoru seviyorum. Boks da zaten zor bir dal. Dolayısıyla beni çekiyor. Yani zoru başarmak beni mutlu ediyor. Bunun için boks yapıyorum.
Ailenin yaptığın spora tepkisi nasıl?
Ailem, bir yerime bir şey olur diye boks yapmamı istemiyor. Hatta annem sık sık, ‘Sakat kalırsın seni bir daha mı dünyaya getireceğim’ diyor. İstemiyorlar yani. Ama bir madalya alıp gittiğim zaman eve, aferin de alıyorum tabii. O zaman seviniyorlar, göğüsleri kabarıyor. İtirazlar da kısa bir dönem kesiliyor.
Başka sporcu var mı ailede?
Biz 10 kardeşiz. Bu 10 kardeş içinde benden başka sporcu yok.
Erkeklerle aynı kulvarda
Hoşuma gidiyor. En çok hoşuma giden tarafı da erkekler ne yapıyorsa, benim de aynısını yapabiliyor olmam. Erkeklerle aynı şeyi yapabilmek, onların alanı gibi gözüken bir dalda başarılı olmak çok hoşuma gidiyor. Örneğin, maç yaptığımız zaman, bayan - erkek ayrımı doğal olarak ortadan kalkıyor. Zaten hocalarımız da böyle yaklaşıyor. Üstelik erkeklerle antrenman yapmanın avantajları da var.
Ne gibi?
Kamplarda genellikle erkeklerle antrenman yapıyoruz. Onlar daha sert vuruyor, avantaj da burada zaten. Dolayısıyla, acıyı hissettiğin zaman, ‘İşte rakiplerin de sana böyle sert vuracak’ diye düşünüyorsun. O zaman daha ciddiye alıyorsun olayı. Tabii, arada bir ben de yere indiriyorum erkek partnerlerimi. Çok keyifleniyorum o zaman.
Yan bakanın vay haline!
Genellikle sakin bir yapım var. Ama sokakta kötü olaylarla da karşılaşmıyor değilim. Örneğin, sokakta yürüyorsun, biri çıkıp laf atıyor. Bir bilse ne iş yaptığımı... Aslında çok fazla kızmıyorum, ‘boşver’ deyip geçiyorum. Ama bir keresinde çok kötü bir örnek yaşandı. O zaman evire çevire dövmüştüm adamı.
Bu yıl Bayanlar Avrupa Şampiyonası’nda ikinci oldun. Öncesinde hangi başarılar saklı?
Daha önce Kick Boks’ta, 1997’de dünya, 1998’de Avrupa üçüncüsü oldum. altı kere Türkiye şampiyonluğum, 10 kere de İstanbul şampiyonluğum var. Ayrıca ilçeler arası çeşitli şampiyonalarda da pek çok şampiyonluğum var.
Hedefler neler?
Hedeflerim büyük. Dünya şampiyonu olmak gibi bir iddiam var. Boksta ayrıca olimpiyatlara katılıp derece almayı hedefliyorum. Bunun için de çok çalışıyorum.
Başarının tadı
Dereceye girmek, başarılı olmak gerçekten çok güzel. En azından insanlar, ‘Şimdiye kadar neyi başardın?’ diye sorduklarında, verecek cevabınız hazır. Bu güzel bir şey. Ayrıca Türkiye’de başarı elde etmek çok önemli değil. Önemli olan dışarıda bir derece alabilmek. Yani dışarıda kazanılan başarı daha önemli benim için.
Nakavt var mı?
Var. İki kere nakavt ettim rakiplerimi. Bir keresinde ilk 30 saniyede, diğerinde de ilk 45 saniyede. İlkinde hocam, ‘Kızım işim var, bitir de gidelim dedi’, ben de o telaşla çabuk bitirdim maçı. Böyle oldu yani. Ama üzülüyorum, rakibimin yerine koyunca kendimi. Yani bir maçın 10 raund sürmesi başka bir şey, bir de ilk 30 saniyede nakavt olmak başka bir şey. Üzücü yani.
Yeterli destek yok
Maddi getirisi pek yok. Ancak dünya şampiyonası filan olacak ki destek verilecek. Mesela Avrupa ikincisi oldum ama parasal olarak herhangi bir destek gelmedi. İşte, dünya üçüncüsü olduğum sırada Şahin marka bir araba verdiler. 1998’de de 75 Cumhuriyet altını verdiler, bir de kulübümden aldığım bir maaş var. 40’ın üzerinde de madalya. Bunun dışında herhangi bir gelirim yok.
Yetkililerden yeterince destek alıyor musun?
Aldığımız söylenemez. Örneğin, Avrupa’dan döndük, kimse karşılamadı bizi. Hiçbir yetkili gelmedi. O yüzden biraz sitem ediyorum yetkililere. Biz kendimiz için dövüşmüyoruz ki orada. Türkiye’nin adını duyuruyoruz ama bize sahip çıkılmıyor. Oysa biraz destekle daha neler yaparız, neler. Ama Türkiye’de ‘spor’ demek, ‘futbol’ demek. Başka her spor dalı, futbolun gölgesinde kalmış. Üvey evlat muamelesi görüyoruz.
Boks dışında neler yapıyorsun?
Başladığım günden bu yana boks, hayatımın tam ortasında yer aldı. Başka bir şey zaten düşünemiyorum. Sosyal yaşamım hiç yok. Sürekli antrenman yapıyorum. Bu arada liseyi dışarıdan bitirme kurslarına gidiyorum. Üniversiteye de hazırlanıyorum. Herkes Spor Akademisi’ne gireceğimi düşünüyor ama ben polis olmak istiyorum. Kısa bir süre öncesine kadar da bir konfeksiyon atölyesinde overlokçuluk yapıyordum. Turnuvalar gündeme gelince iki ay önce bıraktım. Ama tekrar işe gireceğim yakında.
Kadınlara çağrı
Kadınları bu boksu erkek sporu olarak görmemelerini, ringe çıkıp, maç yapmak için olmasa bile, en azından kendilerini koruyabilmeleri için boks yapmalarını, daha doğrusu spor yapmalarını öneriyorum. Ama ringe çıkmak çok ayrı bir heyecan tabii. Aynı Rocky filmindeki gibi. Estetiğim bozulur gibi bir endişeye kapılmasınlar.
Mert Öztemel / Fenerbahçe Spor Kulübü Boks Şube Kaptanı
“KIymet’İn başarısı, camiamızı sevindirdi. Onun başarısından sonra, kulüpteki sikletleri ve bayan boksör sayısını yükseltmeyi düşündük. Yani daha fazla siklette daha fazla bayan sporcu olsun istiyoruz. Başarılı olmak için çabaladıkları sürece bizden her türlü desteği görecekler. Bu anlamda Kıymet’in başarısı tüm bayan boksörler için örnek teşkil edecek bir başarıdır."