Titanik batığında afallatan görüntü! Tabak dayandı, denizaltı dayanamadı
112 yıl önce buzdağına çarpan Titanik, gövdesinin makine dairesinden yarılması sebebiyle su alarak battı. Bu batış hiçbir deniz kazasındakine benzemiyordu. Dünyanın en büyük transatlantik gemisi batarken ikiye bölünmüştü. Ancak gemi darmadağın olsa da bazı eşyelar enkaz alanında sapasağlam duruyordu. Peki, demirden geminin hatta Titan denizaltısının dayanamadığı basınca cam ve porselenler nasıl dayandı?
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr - 'Titanik' inşa edildiği dönemin en büyük ve lüks transatlantik gemisiydi. Geminin yapımında kullanılan tüm malzemeler ve eşyalar özel olarak tasarlanmış, sahibi olan şirket White Star Line’ın logolarıyla süslenmişti. Bunların başında geminin restoran ve kafelerinde bulunan çatal, bıçak, tabak, fincan, kadeh ve bardaklar geliyordu. Beyaz porselenin üzerine kırmızı-beyaz yıldızlı bayrağıyla ‘White Star Line’ yazılmıştı. Geminin içinde spor salonundan havuza, hamamdan kuaföre kadar pek çok hizmet verilebiliyordu. Gemide yolcuların gidebildiği dört restoran vardı. Birinci sınıf yolcular, geminin tüm genişliğine yayılan 114 fit uzunluğundaki görkemli bir restoranda yemek yerlerdi. Aynı anda 532 yolcuyu ağırlayabilen Titanic'in restoranı, o dönemde Transatlantik gemilerinde görülen en büyük restorandı. Özellikle kafe ve restoranlardaki tüm ürünler en kalitelilerinden seçilmişti. Pek çok kişi hayatlarında yedikleri en iyi yemekleri, en nadide şarapları Titanik’te içmişti. Peki, yüzlerce cam eşya ikiye bölünerek Atlantik’in 3 bin 657 kilometre derinine batan Titanik’te nasıl hiç kırılmadan sağlam kaldı? Demirden geminin dayanamadığı basınca cam ve porselenler nasıl dayandı?
DÜNYANIN EN ÖZEL GEMİSİ OLACAKTI
Southampton’dan kalkarak New York’a yapacağı ilk seferine hazırlanan Titanik’in inşası için uzun bir süre ve büyük bir bütçe ayrıldı. O günün parasıyla Titanik’in 7,5 milyon dolar olan maliyeti, bugün itibarıyla 400 milyon dolar ediyor. Gemi 269 metre uzunluğunda ve 28,2 metre genişliğindeydi. Devasa boyutları, o zaman için alışılmışın çok üstündeydi. White Star Line şirketinin sahibi Joseph Bruce Ismay, bu gemiyi en büyük rakibi olan Cunard Şirketi’ne meydan okumak için üretmişti. Titanic, Britannic ve Olympic olarak 3 kardeş olarak üretilen gemilerin planı da tamamen aynıydı. Ancak battığı günden yani 14 Nisan 1912'den bugüne lanetli olarak kabul edilen Titanik gibi kız kardeşlerinin de kaderi kötü yazılmıştı. Britannic I. Dünya Savaşı’nda hastane gemi olarak kullanıldı ve Alman torpidolarıyla batırıldı. Olympic ise 5’inci seferinde bir deniz kazası geçirdiği için limana çekildi.
Titanik’in kız kardeşlerinden tek farkı, her bakımdan dünyanın en özel gemisi olmak için hazırlanıyor olmasıydı. Diğerlerinin aksine en lüks malzemelerle donatılan geminin içerisinde resmen bir dünya vardı. Dekorasyonundan eşyalara, içerisindeki restoranlardan diğer lüks hizmetlere kadar her şey özenle seçildi. Yolcularının tamamı o güne dek yedikleri en güzel yemekleri de özenle seçilen malzemelerle hazırlanan bu restoranların mutfağından yemişti.
EN SEÇKİN RESTORANLAR TİTANİK’E TAŞINDI
Ritz Restoranı, geminin B güvertesinde bulunuyordu ve yalnızca First Class yolcularının kullanımına açıktı. Bu restoran, zaten görkemli olan First Class yemek salonuna ek olarak hizmet veriyordu. Ritz, Bay Luigi Gatti'yi yönetici olarak atayan White Star Line'ın kontrolü altındaydı. Luigi Gatti o dönem Londra’nın en iyi restoranlarından Oddenino's Restaurant'tan transfer edilmişti. Ritz'de yemek, ‘isteğe bağlı ekstra’ olarak tanımlanır ve fiyatları çok pahalı olurdu. Geminin 1’inci sınıf yolcularını oluşturan zenginler ve ünlüler, burada yemek yeme ayrıcalığı için sıraya girerlerdi. Yolculuk boyunca masa rezervasyonu yaptıran yolculara White Star tarafından bilet ücretlerinde indirim yapıldı. Yemek servisi her gün sabah 08.00'den akşam 23.00'e kadar devam ederdi ve tüm masalar dolu olurdu. Bay Gatti, restoranın tüm yönetiminden sorumluydu ve çalışanlar da White Star tarafından değil, kendisi tarafından istihdam ediliyordu.
Titanik buz dağına çarpıp batmaya başlayınca, bu talihsiz insanlar için işler değişti. Mürettebat olarak görevlendirilmedikleri veya yolcu olmadıkları için kriz geldiğinde can sallarında da kendilerine yer bulamadılar. Cankurtaran filikalarında yolcuların ve mürettebatın yarısına yetecek kadar bile yer yoktu, dolayısıyla çoktan gözden çıkarılmıştılar. ‘Önce kadınlar ve çocuklar’ emri üzerine iki kasiyer, Bayan R. Bowker ile Bayan M. Martin, bir cankurtaran sandalında kendilerine yer buldu ve Cunard Şirketi’nin gemisi Carpathia tarafından kurtarılarak New York'a güvenli bir şekilde indiler. Restoranın felaketten kurtulan tek üyesi, beş numaralı cankurtaran sandalıyla kaçan Maitre D' Paul Maugé'ydi. Bir de restoranın özel tasarlanmış şarap ve şampanya şişeleriyle, tabakları!
ENKAZ ALANINDA HER ŞEY SAPASAĞLAM
Aslında içe doğru gerçekleşen patlamalar, iç ve dış basınç arasındaki farkın bir sonucu olarak nesnelerin kendi üzerine çökmesidir. Örneğin basınç, bir denizaltı gövdesinin dayanamayacağı raddeye geldiğinde kaçınılmayacak kadar şiddetli bir patlama olur ve geminin içindeki ile dışındaki basınç eşitlenir. Ocean Gate Titan’ın da 18 Haziran 2023’te, lanetli olduğuna inanılan Titanik’i görmeye gittiğinde de başına bu geldi. Denizaltı içe doğru patlamıştı. Böyle bir durumda minik minik insan parçaları dışında bir kalıntı bulmak imkansızdı. Ancak şarap şişeleri, cam eşyalar, porselen tabaklar için aynı şey söz konusu değil.
Okyanusun kilometrelerce derinindeki basınca rağmen patlamayan parçaların sırrı, havanın içeriden serbest bırakılması; iç ve dış basıncın eşit olmasıydı. Yani bu nesneler kapalı ve hiç hava almayan cam küreler olsa Ocean Gate Titan ile aynı kaderi yaşayacaktı. Araştırmacılara göre bunun bir sebebi daha olabilirdi. Bu da, şampanya şişesinin içindeki karbondioksitin basınç artışına sebep olabileceğiydi.
Bir şampanya şişesinin içindeki basınç, tahmin ettiğimizden çok daha yüksek olur. Bu basınç, ölçü birimi olarak 6 bara kadar ulaşabilir. Deniz seviyesindeki atmosferik basınç ise 1 bardır. Çünkü bundan yaklaşık 170 yıl önce ve 50 metre derinlikte bulunan bir gemi enkazındaki şampanya şişesi de kırılmamış, hatta hâlâ içilebilir durumdaydı. Yani basınç etkisiyle şişenin mantarı yerinden çıkmamış ve içine deniz suyu dolmamıştı. Bunun yanında şampanya şişeleri batmaya başladıkça içi ve dışı arasındaki basınç farkı azalır ve doğru orantılı bir şekilde patlama riski de azalır.
Bu konudaki bir diğer ayrıntı da şampanya şişelerindeki mantarlar. Şişelerin tıpkı Titanik’in sağlam bölümleri gibi bu patlamadan sağ çıkabilmesi, ancak içindeki ve dışındaki basıncını eşitleyecek suyun içeri dolmasıyla mümkün olabilirdi. Bunun yanında 2022'de Dünya'nın en derin noktası olan Mariana Çukuru'nda da bir bira şişesine rastlanmıştı. Bu şişe de tıpkı Titanik'teki şampanya şişesi gibi basınç sayesinde sağlam kalmayı başarmıştı.