Tekbirle uğurlandı
Cenazede Yavuz Bingöl'ü çarptılar
45'lik adam, 45'lik plaklarla ünlenmişti. 12 Eylül olduğunda Almanya'dadır. 1979'un 1 Mayıs'ında Selda Bağcan ile birlikte Münih Halk Kültür Derneği'nin düzenlediği konsere katılır. Türkiye'de iki sene önce 1 Mayıs'ta 37 kişi ölmüştür. Cem Karaca, 'Almanya'da, Marks'ın memleketinde nasıl oluyor bu iş' diye merak eder. Gitarlar çalar, şarkılar söylenir. Arnavutlukçularla, Çinciler, Moskovacılar, Kübacılar hepsi yan yanadır. Kimse kimseye ne 'sosyal faşist' ne de 'revizyonist' der. Sloganlar 'yaşasın uluslararası dayanışma' türündendir. Karaca şaşkındır, ne molotof kokteyli patlar ne de panzer gelir. 'Polisler ne yapıyorlar, bize mi saldıracaklar?' diye sorduğunda; 'Hayır bizi korumak için oradalar' yanıtını alır.
Mikrofon ona kadar gelir; "yaşasın uluslararası dayanışma" der. Flaş patlar ve bu fotoğraf iki yıl sonra, "Cem Karaca gizli hesaplar peşinde" başlığıyla yayınlanır. Habere göre Karaca, Almanya'da Kızıl Ordu Teşkilatı'na girmiş olup, Kızıl Ordu ile karayolundan Türkiye'ye gelecek, ihtilal yaparak 12 Eylül rejimini devirecektir.
Haberi duyan 12 Eylül'ün yöneticileri 'yurda dön' çağrısı yaparlar. Karaca başına gelecekleri bildiği için dönmez. 12 Eylül sonrasında vatandaşlıktan atılan 14 bin kişiden biri olur.
Dik başlı adamın devlete güveni yoktur. Zaten o, başından beri bu ülkede yaşanılanlara muhaliftir. Yaptığı müzik de bunun örnekleriyle doludur.
Kendi içinde devrim
Her sürgünlü hayatta olduğu gibi o da sürgünde, sürgünün bitiş düşlerini kurar. Vatan hasreti bütün yakıcılığıyla kendisini hissettirir. Sürgündeyken babası vefat eder, cenazesine katılamaz. Karaca derinden yaralanır. Anlam ve hayata dair yeni bir arayışa koyulur. Kendisiyle hesaplaşmaya başlar. Hayatı gözlerinin önünden akıp giderken çoğalan sorulara 'mukadderat' der ve rahatlar.
Son kullanma tarihine varıldığında, elden bir şeyin gelmeyeceğini idrak ederek, hayatın dümenini başka bir yöne doğru kırmaya karar vermiştir artık. Devrim için yola çıkan adam, devrimi kendi içinde yapmaya başlar. Müziğinde dini motiflere yer verir.
Mesut Yılmaz üzerinden Özal'la bir randevu ayarlanır. Özal'a; 'Ülkeme dönmek istiyorum' der. Basına, 'Cem Karaca, Özal'ın elini öptü ve af diledi' şeklinde yansır. Sonuç alınmaz ve olay 1987'ye kadar sürer.
87'nin 27 Haziran'ında 'nereden inceyse oradan kopsun' diyerek Türkiye'ye gelir. Hava alanında tutuklanmayı beklerken bir komiser kendisine 'vatanınıza hoş geldiniz' diyecektir. Mahkemeye çıkar, aklanır. Özal da, Karaca'yı Harbiye Orduevi'nde kabul eder.
'Bektaşiyim'
Yaralar kabuk bağlamaya başlamıştır. Adeta bir barışma dönemine girer. Din onun için afyon değildir. Verdiği röportajlarda 'Allah'la barıştım' demektedir.
1994'de Fethullah Gülen ile tanışır kameralar önünde. Konuşurken gözlerinin içine bakan Gülen'e saygı duyduğunu her fırsatta dile getirir.
Açık açık 'Bektaşiyim' demektedir. Belli bir seremoniden geçmiştir. Azeri olduğu için esasen Şii'dir. Çeşitli mezhep ve tarikatları tetkik edince, Bektaşiliğin kendi dünya görüşüne daha yakın olduğunu görür.
O süreci 'İş benim kendimi tartışmamla bitmiyor, benim kendimi tartışmamı başkaları benimle tartışmaya başlıyorlar' cümleleriyle anlatırken, şu serzenişte bulunur; "Bir insanın CHP'li olması, Bektaşi olması, bu insanın Allah'a ve İslamiyet'e gönül vermesine engelse, o zaman benim müşahade altına alınmam gerekiyor."
O hesabı veremem!
Cem Karaca muhasebesini yaparken de şöyle diyecektir: "Ben Türkiye'yi etkiliyorum, Türkiye beni etkiliyor. Vakti zamanında söylediğim o sert ajitatif şarkılardan dolayı gaza gelip, afiş asarken yakalanan, ya da başına başka şeyler gelen delikanlıların hesabını nasıl vereceğimi düşünüyorum"
Cem Karaca, devlet töreni istemedi. Seyid Ahmet Dereci Mescidi'nde yapılacak bir dini törenin ve getirilen tekbirlerin kendisine huzur getireceğine inandı.
Biraz da olsa devlete kırgındı. Çünkü çok sevdiği babasının cenazesine katılamamış, üstelik suçsuz yere 8 yıl vatan hasreti çekmişti. Öyle anlaşılıyor ki Karaca, son yolculuğunda devletle aynı karede görünmek istemedi. Cenazesine zoraki değil, gönüllü bir katılımı arzu etti.
Karaca'nın vasiyeti, zorlamalara bir isyandı.
İsteğine uyuldu, alkış yoktu son yolculuğunda. Tekbir ve dualarla omuzlara alınıp, İran Mezarlığı'na defnedildi...
Solunum ve kalp yetmezliği sonucu vefat eden Cem Karaca, son yolculuğuna vasiyet ettiği gibi dua ve tekbirlerle uğurlandı. Karaca'nın cenaze namazı ikindi namazının ardından Üsküdar'daki Seyid Ahmet Dereci Mescidi'nde kılındı ve naaşı Üsküdar'daki İran Mezarlığı'nda toprağa verildi. Karaca'yı son yolculuğunda sevenleri yalnız bırakmadı. Vasiyetine uyularak kendisi için devlet töreni düzenlenmedi, cenazede alkış olmadı.
Karaca'nin eşi İlkim Karaca taziyeleri kabul ederken, "Onu ne kadar sevdiğimi bir tek o biliyordu. Hayat ışığım söndü" dedi. 1.5 yıldır babasıyla görüşmeyen Emrah Karaca da, babasının tabutunu taşıdı.
Cenaze törenine İlhan İrem, Selda Bağcan, Mahsun Kırmızıgül, Kıraç, Haluk Levent, Fedon, Ahmet Özhan, Kenan Işık, Müjdat Gezen, Ferhat Tunç, Onur Akın, Erkin Koray, Berkant, Mustafa Alabora, Cahit Berkay'ın yanı sıra Erkan Mumcu, Berhan Şimşek ve Ercan Karakaş gibi siyasetçiler de katıldı.
Cem Karaca'nın cenaze törenine katılan sanatçı Yavuz Bingöl'ün yankesiciler tarafından 2500 doları çalıındı. Esnaflık yapan bir kişi gözaltına alındı.
Sağ kesimden övgü
Karaca'nın vefatı nedeniyle başsağlığı mesajları yayımlayan siyasilerden DYP lideri Mehmet Ağar ve ANAP lideri Nesrin Nas'ın ifadeleri dikkat çekiciydi. Ağar, Karaca'nın Anadolu'nun seslerini kullanarak özgün bir tarz geliştirdiğini belirtirken, Nas "Siyasal referansları ne olursa olsun, bütün kesimler tarafından aynı oranda sevilmesi anlamlıdır" dedi.
Cem Karaca, 10 gün önce Mahsun Kırmızıgül ile stüdyoya girip gazeteci Ali Öztürk'e ithaf edilen 'Hayat Ne Garip'i okumuştu...
Cem Karaca, son düetini Mahsun Kırmızıgül'le yaptı. Karaca'nın ölüm haberini 'Hayat Ne Garip' adlı parçada düet yaptıkları stüdyoda öğrenen Kırmızıgül, "Haberi duyunca şoke oldum" dedi.
Cem Karaca ile 10 gün önce düet yaptıkları parçayı, ölümüyle büyük üzüntü duyduğu magazin gazetecisi Ali Öztürk'ün ardından yazıp bestelediğini açıklayan Kırmızıgül, şunları söyledi:
"Ali Öztürk'ün ölümü beni çok etkilemişti. Bir parçamı kaybetmiş gibi oldum. Karıncayı bile incitmeyen bir insanın ölmesi, bana hayatın aslında ne kadar garip ve ne kadar yalan olduğunu gösterdi. O duygularla 'Hayat Ne Garip' adlı bir parça yazıp besteledim. Bu parçayı şarkılarıyla büyüdüğüm Anadolu Rock'ının en büyük ustası Cem Karaca'yla birlikte yorumlamak istedim. Çünkü parça tam da onun tarzına uygundu. 20 gün önce parçayı dinlemesi için Cem Karaca'ya gönderdim, 'Yeni albümümde yer vereceğim bu parçayı birlikte yorumlarsak çok mutlu olurum' dedim. Dinledikten sonra aynı keyfi ve mutluluğu kendisinin de alacağını söyledi. 10 gün önce stüdyoya girdik. Çok keyifli bir çalışma yaptık, hayatın aslında ne kadar garip, ne kadar yalan olduğunu birlikte haykırdık. Bana söylediği son söz, şarkıdaki gibi 'Hayat bir film gibi. Son yazar ve biter evlat' olmuştu. Çok sevdiğim bir insanın ölümünün ardından yaptığım bir şarkıyı, birlikte yorumladığım ve hayranı olduğum bir insanın ölümü beni yıktı."
Ne varsa dünyada bir rüya demek
Biraz da hayatı boş vermek gerek
Her şeyin çaresi sevmektir, sevmek
Hayat devam ediyor bak
En güzel şey mutlu olmak
Gideceğiz çırılçıplak
Hayat ne garip of hayat çok garip
Yalan olur bir gün yalan
Yaşadığın aşkın sevdan
Yaradandır baki olan
Hayat ne garip of hayat çok garip
Gün gelir yalnızlık korkusu çöker
Hayat film gibi son olur biter
Dert etme kendine gülümse yeter
Hayat devam ediyor bak
En güzel şey mutlu olmak
Gideceğiz çırılçıplak
Hayat ne garip of hayat çok garip
Yalan olur bir gün yalan
Yaşadığın aşkın sevdan
Yaradandır baki kalan
Hayat ne garip of hayat çok garip
Söz-Müzik: Mahsun Kırmızıgül
YAŞAM
Vasiyeti zorlamalara bir isyandı
Bunlar 'şeytan'ın parmak izleri mi?
Dört yaşında hem katil hem de ailesinden oldu
Devrilen TIR, iki otomobili ezdi
Amerikan şiirine 'Türk damgası'
Gelinlik yerine 'kefen' giydi
Viyana'da yaşamak vardı
Afet uyarısı
Alo, teknemde içki kalmadı!
Bu dev domatese dikkat!
Altı yaşında banka hırsızı
Bu kez arenada futbolcular var
Adriana'yı gören şoför kaza yapıyor
Kısa... kısa...